İyilik düşünmek, bizi cesaretle yaşatır.
"Hadi ama Kardelen lütfen." diye diretirken koluna 404 yapıştırıcı gibi yapıştım.
Kardelen gözlerini devirdi "Bukre biliyor musun bu mesleği elde edebilmek için çok çalıştım." Bana doğru döndü "O yüzden hayır!"
Yeniden gitmek için hareketlendiğinde hızla kolunu tuttum "Kardelen ya senden ilk defa bir şey istiyorum."
Sıkkın bir nefes alıp bakışlarını tekrar bana çevirdi "Hayır desem yine gitmeme izin vermeyeceksin öyle değil mi?"
Kaşlarımı kaldırıp başımı iki yana salladım. Omuzlarını düşürüp yüzünü buruşturdu "İyi tamam." İşaret parmağını kaldırıp yüzüme doğru salladı "Ama bir sorun çıkarsa karışmam."
Gülerek omzuna vurdum "Kralsın!" Kardelen gözlerini devirip güldü "Bilmediğim bir şey söyle."
Derin bir nefes alıp verdim. Az sonra olacaklar için heycanlıydım. "Tamam ne yapman gerektiğini biliyorsun ben gidiyorum." Kardelenle vedalaştıktan sonra içime sığmayan bir heyecanla yukarı kata çıkan merdivenlere doğru koştum.
Yukarı kata çıktığımda yangın alarmının önünde durdum "Bugün hava güneşli değerlendirmek lazım." Elimi hızla düğmeye vurdum. Hastanede yankılanan yangın alarmının sesiyle gülümsemem genişledi. Yaklaşık yirmi dakika sonra telefonuma gelen bildirim sesiyle hızla telefonumu açtım.
Kardelen:
-Biri hariç herkesi hastaneden çıkardım.
Telefonumu kapatıp önlüğümün cebine yerleştirdim "O birini ben çıkarmasını iyi bilirim." Yerimden hareketlenip koşmaya başladım. 103 numaralı odanın önünde durduğumda gülümsedim. Odanın içine girdiğimde Fırat'ı yatakta oturur bir vaziyette buldum.
Derin bir nefes aldım ve çığlığı bastım. Fırat hızla bana doğru döndü. Yataktan kalkıp yanıma geldi "Bukre abla iyi misin? Ne oldu?!"
Yüzüme telaşlı bir ifade takınıp bağırdım "Fırat hastanede yangın çıkmış!"
"Bu ses yangın alarmının sesi miydi?"
"Evet! Hastaneyi tahliye ediyorlar hemen çıkmamız gerekiyor."
Fıratın gözleri irileşti "O zaman sen neden burdasın abla?! Dışarı çıksana."
Yalancıktan bacağıma uzattım elimi "Ayak bileğimi burktum merdivenlerden inemiyorum."
Tereddütlü bir hâlde birkaç saniye etrafda gezdirdiği gözleri beni buldu "Tamam ben sana yardımcı olurum abla."
Sırıttım.
Bana yaklaştığında kolumu boynuna attım. Sağ ayağımı kaldırdım ve ondan destek alıp seke seke yürüdüm. Sonunda en alt kata indiğimizde hastanenin kapısında ki bakışları bana doğru döndü "Benden bu kadar abla. Sen devam et."
Kaşlarımı çattım ve hızla onu yanıtladım "Saçmalama Fırat! Ölmek mi istiyorsun? Dışarı çıkmalıyız."
Benden uzaklaştı ve başını iki yana salladı "Ben bunu yapamam. İçimdeki karanlık o kadar büyüdü ki onu yok etmem demek ölmemle eş değer."
"Hayır! Sen bahsettiğin o karanlığa ait değilsin. O karanlığa kendin kendini hapsettin."
Yere eğdiği başını kaldırdı ve bağırdı "Neden anlamak istemiyorsun kendimi hapsettiğim bu karanlıktan beni kurtaramazsın!"
Hızla onu yanıtladım "Evet kurtaramam bunu geçte olsa anladım. Oradan bir tek sen kendini kurtarabilirsin çünkü o hapishanenin anahtarı yalnızca sende."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unutulmazsın
Romance"Unutacaksın..." Başını hafifçe salladı. Zar zor aldığı nefeslerin arasından konuşmaya çalıştı "Unutacağım... Rüyalarımda dahi hatırlamayacağım." Sözlerine karşın hiçbir tepki veremedim çünkü biliyordum. Unutacaktı! Hemde hiç yaşanmamış gibi. Eser e...