Komutan

93 7 0
                                    

Genişçe bir oda... Sade bir şekilde tasarlanmış... Mat taşlarla kaplı bir zemin, sağlam duvarlarla bezenmiş bir salon... Tahta, oldukça rahat ama ürkütücü bir renk zıtlığına sahip sandalyeler... Külleri daha tütmekte olan ve etrafa güzel bir koku yayan otlar... Mısır armasıyla taçlandırılmış, en kaliteli ipekten dikilmiş ve duvarın bir kısmını kaplayan devlet bayrağı... İhtişamlı bir kapı ve kapının altından gelen Nil Nehri'nin hafif serinliği... İşte Komutan'ın odası sadece bundan ibaretti.

Odasının ortasından ise kocaman bir yatak hazır bekliyordu. Sıcak ve rahat yatağından kalkıp hazırlanmaya başlayan Obelisk, hemen yatağın üzerindeydi. Tatlı uykusunu bölmüştü. Hâlen uyanamadığı için de uyku sersemiydi. Ona rağmen resmi zırhını üzerine geçiriyor ve elinden geldiğince çabuk olmaya çalışıyordu çünkü Firavun'un bu saatte onu çağırmasının gerçekten önemli bir nedeni olmalıydı. Pelerinini de omzundan broş ile tutturduğu an hazırdı.

Mısır Hükümdarı, bu saatte ondan ne isteyebilirdi ki? Bunu öğrenmenin tek yolunun, Firavun ile görüşmesine bağlı olduğunu biliyordu. Efendisinin isteği üzerine geldiğini belirtmek için kapıyı iki kez çaldı. Firavun'un kapısı bu gece ikinci kez çalınıyordu. Mısır Hükümdarı ''Gir,'' diye seslendi.

Kapı açılınca içeriye ciddi suratlı, yanakları göçük, sert bakışlı, kendine güvenir, omuzları geniş, göbeği olmayan, kaslı, yürüyüşü sağlam biri girdi. Konuşurken de kendinden oldukça emindi ama karşısındakini dinlemek için vakit ayırmazdı. Aslında karşısındakine hiç saygısı yoktu, oldukça küstah ve kendini beğenmiş bir insandı. Yere tükürür ve bağırarak öksürürdü. Sadece geceleri uyurdu ama uykusu derin değildi.

Bu özelliklere sahip olması, pelerinini arkaya atışından anlaşılabilirdi. Aynı zamanda zırhının sertliği ve parlaklığı ise kendine güvenini temsil ediyordu. Kendine has üslubuyla yürümesi de ona ayrı bir şehvet katıyordu.

Ayrıca öfkeli, sabırsız, iddiacı, inatçı ve ahlak konusunda zayıf olduğu her halinden belliydi ama bu meziyetler Firavun karşısında hiçbir işe yaramıyordu. Komutan, efendisinin karşısında ezilip büzülüyor ve ona saygıda kusur etmiyordu çünkü herkese ahkâm kesmeyi görev edinen Komutan, efendisinin karşısında basit bir hizmetkârdı.

Krallar, hizmetkârlarından kolayca vazgeçebilirdi ancak hizmet edenler için bu söz konusu dahi olamazdı. Komutan da bunun farkındaydı ve şimdi ''Firavun hazretleri,'' diyerek efendisinin önünde secdeye kapanıyordu. Ona karşılık olarak Firavun, hizmetkârına sadece ''Kalk,'' demekle yetindi.

Obelisk secdeden kalkarak efendisiyle göz göze geldi ve Firavun'un yüzüne doğru masumca baktı. Firavun kaşlarını çattı ve bu yüzden yanakları içe doğru göçtü. Sert bakışları ve gür sesiyle Komutan'a ''Yarın konseye senin başkanlık etmeni istiyorum,'' dedi. Obelisk bunu duyunca azıcık da olsa şaşırdı ama nedenini soramadı. Sadece ''Nasıl isterseniz,'' demekle yetindi.

Gerçi sormasına gerek kalmamıştı çünkü Firavun kısa bir sürenin ardından Obelisk'in yarınki konseye neden başkanlık edeceğini kendisine açıkladı. Komutan'ın yüzüne hafif bir gülümseme yerleşti ama Obelisk, efendisinin neden böyle bir şey yapacağına dair bir fikir yürütemedi.

Aslında Obelisk, Firavun'un en iyi hizmetkârlarından biriydi. Şu ana kadar yerine getirdiği bütün görevler hakkında az da olsa bir bilgi sahibiydi ama İsrailoğulları'nın katledilmesine müsaade edilmesi, onun için yeni bir haberdi. Büyük bir merak dalgası bütün vücudunu sararken, Obelisk'in bedeni istemsizce kasıldı. Eski anıları gözünün önüne geldi. Uzun zamandır uğrunda çaba gösterdiği bir şeyin gerçek olması onun için bedenini kaplayan bir hazza dönüştü ve böylece İsrailoğulları'nın katledilmesini istediğini ama Firavun'un bu fikre pek sıcak bakmadığını hatırladı. Mısır Hükümdarı, halkını sadece ikiye bölmekle yetinmiş ve Obelisk'in uyarmasına rağmen ileride yaşanabilecek tehlikeye karşı hiçbir tedbir almamıştı.

Obelisk de soluğu konseyde aldı ve delegeleri yaşanabilecek olumsuzluklar karşısında uyardı ama hiçbiri Komutan'ın fikrini onaylamadı. O da son çare olarak delegelere fikrini onaylamaları için baskı yaptı ancak bu da fayda etmedi. O da büyük bir çaresizlik içinde Firavun'a yıllar boyunca dil döktü. Ta ki yorulana kadar hiç durmadı, tekrar tekrar denedi ama yine de çabası sonuçsuz kaldı.

Obelisk, kaybettiğini sanarken şimdi görüyordu ki başarısının tohumu toprağın altından gün yüzüne çıkmıştı. Galibiyeti önce fideye ve sonra kocaman bir ağaca dönüşüp meyve vermişti. Artık meyveleri toplamaya hazırdı.

Gül Yangını | Musa'nın DirenişiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin