Hazreti Musa

19 1 0
                                    

Allah'dan vahiy aldığı sırada vermiş olduğu cevaplar, onun samimiyetine dair örneklerle dolu büyük bir zaferdi. Peygamber, korktuğunu, çekindiğini, kendisine tam güvenemediğini Allah'a çok samimi bir şekilde ifade etmiş ve ondan yardım dilemişti.

Mısır kavminden birisini öldürdüğünü zannediyordu herkes. Onların da karşılık olarak kendisini öldürmelerinden endişe ettiğini tekrar dile getirmişti. Sekiz yıl boyunca duyduğu acı ve pişmanlığı Allah'ı ilk gördüğü fırsatta ortaya döktü. Peygamber'e yaraşır biri olarak tekrar doğdu.

Hazreti Musa'nın bir diğer endişesi de kendisini iyi ifade edemeyeceğini düşünmesiydi. Akıcı konuşamadığını biliyordu kekeme Peygamber. Firavun'a iyi hitap edemeyeceği için endişeleniyordu nicedir. Bunun için konuşması daha akıcı olan kardeşi Harun'un kendisine yardımcı olarak verilmesini istemişti.

''Kardeşim Harun ile arkamı kuvvetlendir. Onu işimde ortak kıl! Böylece seni çok tesbih edelim ve çok zikredelim.''

Allah'ın ona vaat ettiği her şey gerçekleşti. O da son görevini yapmak üzere Mısır'ın en büyük şehrine ailesiyle birlikte geri döndü. Artık kaçmayacak ve saklanmayacaktı. Firavun ile yüzleşmesinin zamanı gelmişti ve elindeki asa ona en büyük desteği verecekti ama her şeyden önce eşini güvenli bir yere yerleştirmesi gerekiyordu.

Bu yüzden önce eski evini ziyaret etmeyi düşündü ama sonra bu fikrinden vazgeçti. Firavun, Peygamber'in evini çoktan talan edip küllerini havaya savurmuş, ona ait hiçbir şey bırakmamıştı. Kardeşlerinin dahi nerede olduğunu bilmiyordu gözü yaşlı Musa Peygamber. Bu da demek oluyordu ki doğup büyüdüğü şehirden ona arta kalan sadece kocaman bir boşluktu. İstemsiz olarak olduğu yere yığıldı, yorgunluktan mıdır bilinmez ama ağlıyordu. Eşi onu kaldırdı yerden, ona dayanak oldu. Yıllar boyunca gösterdiği sevgiyi yaşatıyordu Peygamber'e.

Nereye gidebileceğini şimşek hızıyla buldu Hazreti Musa bu sayede, hamile eşini de yanına alarak yıllar önce gittiği değirmenin yolunu tuttu. Askerlere fazla görünmemeye çalıştı ve karşısında önceden harabe olan ama şimdisinde tıkır tıkır işleyen bir değirmen gördü.

Eşine hemen beklemesini söyledi ve hiçbir yere ayrılmamasını tembihledi. Değirmenin içi bir şeyler anımsatıyordu ona. O da yukarıya doğru tırmanan dar ve küçük merdivenler ile üzerinde bir gün gecelediği eski püskü taştı. Sekiz yıl öncesine döndü ve tıpkı saraydan korkup kaçtığı gibi o taşın üzerine büzüldü.

Ümitsizlik denizinde boğulurken duyduğu bir ses onu irkiltti. Bu tını... Hatırlıyordu bir yerlerden ama ihtimal veremiyordu ne yazık ki! Ve ses netleşti:

''Demek geldin ey Musa!''

Peygamber yattığı yerden kalktı merakla ve sesin geldiği yöne doğru döndü. Karşısında güzel mi güzel, alımlı mı alımlı biricik kız kardeşi dikiliyordu. Peygamber'in gözündeki yaşlar yerini mutluluğa bıraktı. Miryam'ın hemen yanında eşi de vardı ve ikisi çoktan tanışmıştı anlaşılan ama yine de sunmaktan geri kalmadı Peygamber: ''Hazreti Şuayb'ın kızı Tsipora, bu kardeşim Miryam.''

Miryam'ın Hazreti Musa'ya soracak o kadar sorusu vardı ki hangisinden başlayacağını bilemedi. O da aklına ilk geleni sordu: ''Musa neden bu kadar geciktin?''

Peygamber, nedense suali yanıtlamak yerine yaşadıklarını en başından anlatmaya karar verdi. Yaptığı yolculukları, Allah ile yaşadığı muhabbeti, sekiz yıl boyunca çalışıp eşini hak etmesini ve elindeki asanın sırrını samimi bir üslupla dillendirdi.

Miryam uzunca bir süre sustu, kardeşine söyleyecek çok şeyi vardı aslında. Konuşmak yerine sıkıca sarıldı Peygamber'e. Artık karşısında kardeşi yoktu, yüce bir Peygamber dikiliyordu. Uzun yıllar Hazreti Musa'yı yaşlandırmak yerine gençleştirmiş, yormak yerine canlılık katmış ve zayıf düşürmek yerine kuvvetlendirmişti.

Yavaşça ayrıldı kardeşinden Hazreti Musa.''Döndüğümü kimse bilmemeli Miryam,'' diye tembihledi. Miryam ''Ama!'' dedi ve sustu. Harun yarın büyük bir topluluğa konuşma yapacaktı ve Musa'nın bundan haberi yoktu. Hazreti Musa ''Harun dahi bilmeyecek! Anlaşıldı mı?'' diye uyardı kardeşini. Miryam bunun imkânsız olduğunu biliyordu. Tatlı tatlı gülümsedi.''Zaim yarın konuşma yapacak! Sanırım sen de geleceksin!'' dedi Miryam, yaramaz bir çocuk gibi davranıyordu. Hazreti Musa'nın gözlerindeki merak duygusunu emiyordu. Peygamber dayanamayıp ''Zaim kim?'' diye sordu. Miryam'ın gülümsemesi kahkahaya döndü.

Gül Yangını | Musa'nın DirenişiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin