Ağzından sular akarken güç bela uyandı. Gözlerini kırpıştırdı ve ilk başta nerede olduğunu hatırlayamadı. Yerinden birden doğrulmak istedi ama başarılı olamadı. Oturduğu yerden kafasını bir sağa bir sola sallayarak kendine gelmeye çalıştı. Rahat sandalyesinde uyuyakaldığını anlayınca tekrar ayağa kalkmayı denedi ve bu sefer becerdi. Ayağa kalktıktan sonra iyice gerindi ve uykusundan biraz olsun kopabildi. Onu uyandıran şeyin, kapıya vurulan yumruğun sesi olduğunu ancak bir süre sonra algıladı. Pencereden baktığında güneşin batmak üzere olduğunu gördü ve çok uzun bir zamandır uyuduğunun bilincine vardı.
Kolay olmasa da ağır aksak adımlarla kapıya doğru yöneldi ve bir anlık gayretle kapının tokmağına tutunmayı başardı. Bir süre böylece nefes alıp verdi. Aslında onu yoran uyku değildi, seneler onu bu hale getirmişti.
Yorgunluğunu biraz olsun üzerinden attıktan sonra Maşita'nın geldiğini düşünerek kapıyı açtı ama karşısında Maşita değil, Obelisk dikiliyordu. İzin almadan içeriye girdi ve kendisine bir şeyler koydu. Vezir de el mecbur kapıyı kapattı ve ne istediğini sordu. Kumandan biraz vakit geçmesini bekledi ve çevreye sanki kafasında bir şeyler tartıyormuş gibi bir hava verdi. Her zamanki gibi aynı soruları yöneltti Vezir'e. Kısa soluklu bir konuşma olsa da Vezir, konuşma faslından sıkıldı ve en sonunda konuşmanın son bulmasına sevinerek sesli bir ''Oh!'' çekti.
Bunun üzerine Komutan'ın suratı düştü. Obelisk alınmış olacak ki bir şey söylemedi, sessizce ayrıldı Vezir'in odasından. Hızlı adımlarla koridorun köşesinden dönerek kayboldu çünkü Vezir'den bir şeyler elde edemeyeceğini çoktan anlamıştı. Vezir ise kapıya sırtını döndü ve topuğuyla ittirerek kapıyı kapattı. Artık uykusundan eser kalmamıştı. Kılıcını kaptığı gibi odasından ayrıldı ve ne yapacağına karar verdi. Koridorda yavaş adımlarla yürüyordu ve ayak sesleri geniş koridorlarda aynı suyun bir yere çarptığında çıkardığı ses gibi yankılanıyordu.
Vezir, Âlim'in yanına vardığında, hiç olmadığı kadar sinirliydi. Onun odasının önünde bekleyen korumaları iki saniye içinde alaşağı etti ve kapıya bir omuz atarak kırdı. Daha hazırlanmaya fırsat bulamamış Fısıltıların Efendisi'nin boğazına kılıcını dayamıştı. Nefes almasına bile müsaade etmedi. Buna karşın Âlim, sakinliğini korudu. Vezir'in sorduğu sorulara doğru cevap vermek zorunda olduğunu biliyordu.
Vezir, gözlerinden ateş fışkırırken ''Obelisk,'' diye bağırarak tükürdü suratına Âlim'in. Fısıltıların Efendisi, sessiz kaldı. Âlim, yılan gibi tıslayarak dilini dışarı çıkardı ve ''Ondan kurtulmak mı istiyorsun?'' diye sordu. Hiç şüphesiz yanıt verdi Vezir: ''Evet!''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gül Yangını | Musa'nın Direnişi
Ficción histórica*Gül Yangını'nın dördüncü kitabına dahil edilecektir. ''Yaşlanmış ama bir o kadar da kuvvetli adam halkına doğru baktı. Binlerce kişi ona sadece 'Yapamazsın!' diyordu. Sonra bakışlarını diğer tarafa çevirdi. Korkutucu bir deniz gördü. O da aynı şeyl...