Kimse unutamıyordu o günü. Milyonlarca küçük haşere doldu önce saraya. Sonrasında büyük bir güç gürledi Mısır'ın üzerinde. Tek kişilik bir ordu gibi üzerlerine yürüdü Peygamber. Bütün hepsini yendi, yıktı ve geçti. Saraydaki ordu rüzgârda dağılan kır çiçekleri gibi etrafa savruldu. Peşi sıra gelişen olaylar herkesin malumuydu.
Önce konsey toplandı ve Peygamber'i yakalama görevinin kime verileceği kura çekilerek belirlendi. Haman çoktan kaybetmişti düzenbaz oyunu. ''Neden ben?'' diye sorduğunda cevap bile alamadı, ayakları bile korkudan titriyordu çünkü Hazreti Musa'nın peşinden gitmeye bir kişi bile cesaret edemiyordu.
İstemese de kuşlarına haber uçurmuş ve Hazreti Musa'nın nereye gittiğine dair bir bilgi alabilmek için beklemeye başlamıştı. Haber ta ertesi gün gelmiş ve böylece bütün İsrailoğulları'nın şehirden ayrılarak Kızıldeniz'e doğru yol alacağını öğrenmişti.
Ve her şeye rağmen Mısır ordusu tekrar toparlandı. Büyük bir sabır, çaba ve inanılmaz bir gaye... Bütün askerler savaş düzenini aldı. Atlılar, piyadeler, on binlerce tabur ile bölük, sarayın askerleri ve Firavun'a bizzat bağlılık yemini etmiş köleler... Hepsi Hazreti Musa'yı öldürmeye ant içmiş, emre amade büyük bir oluşum... Yüz bin kişilik bir ordu...
Hazreti Musa'yı takip etmek için yola düşen askerler uzun bir yılan gibi kıvrılıyordu yol boyunca. Yılanın başı Firavun, boyun kısmı konsey üyeleri ve hayvanın kuyruk kısmına kadar uzanan gövdesi...
Hazreti Musa ve kavmi şehirden çıkıp Süveyş halici boyunca Kızıldeniz'e yöneldi. Hazreti Musa, Mısır ordusunun çok kalabalık olduğunu bildiği için elinden geldiğince acele etmekteydi. Nitekim başaralı oldu Peygamber. Yıllar boyunca sürdü amansız mücadele. Kimse yaklaşamadı kazanmaya ama umut etti kimi zaman. Mevsimler birbirini kovaladı, hava önce soğudu sonra ısındı. Dengeler değişti, kimisi öldü, kimisi yaşlandı. Ta ki sekiz yılın sonunda Firavun, İsrailoğulları'nı yakalamayı başardı. Ordusu yıllar boyunca saraya geri dönmemişti. Verdiği emri daha dün gibi hatırlıyordu: ''Musa'yı yakalayana kadar dönmüyoruz!''
İsrailoğulları'nın önlerinde artık geçilmesi mümkün olmayan koca bir deniz ve arkalarında ise sarman bir ordu vardı. İsrailoğulları bunun üzerine "Yakalandık ya Musa!" diye hemen yakınmaya başladı ve ortalığı velveleye verdi. Firavun ve ordusu bir yandan kendisine yaklaşırken diğer yandan Peygamber halkı sakinleştirmeye çalışıyordu. Bir tepeye çıktı ve halkına şöyle seslendi:
''Hayır, Rabbim benimle beraberdir! Bana elbette yol gösterecektir.''
Allah, Hazreti Musa'ya ''Değneğinle denize vur,'' dedi. Peygamber denileni yapmak üzere kızıl denize yaklaştı. Asasının şu ana kadar yardımı dokunduğunu biliyordu ve şimdi de ona büyük bir fayda sağlayacağının farkındaydı. Değneğini havaya kaldırdı ve bir kez hafifçe yere vurdu. Onu seyredenler bir şey olmadığını görünce kıpırdanmaya başladılar ama aldırış etmedi Peygamber. Yaptığının gayesine uygun olduğunu çoktan anlamıştı çünkü.
Ve daha da yaklaştı Firavun'un ordusu. Zaman iyice daraldı. İki tarafın karşılaşmasına az bir vakit kala asasını tekrar havaya kaldırdı ve yere bir kere daha vurdu. Görünürde bir şey olmaması, ölümün korkusuyla yüzleşmek için yeterliydi. İsrailoğulları'nın umudu yitip gitti.
Hazreti Musa, son hamlesini yapabilmek için hazırlandı. Asasını üçüncü kez yere indirmesiyle birlikte geriye fırladı. Yıkılan bir karınca yuvasından fırlayan karıncalar gibi dağıldı Peygamber'in etrafındaki İsrailoğulları.
Etkisi o kadar büyüktü ki Mısır ordusuna kadar ilerledi asanın yıkıcı kuvveti. Önce titredi Firavun'a hizmet edenler, sonra sarsıldı yeryüzü. Kıvranıyordu acı çeken bir yılan gibi bütün askerler. Hepsinin arasından tepelerine çıkan iki yüce dağ yükseliyordu. Korkuların, gerçeklerin ve zalimin saltanı üzerine kan kustu. Kızıldeniz'in ezici üstünlüğü Mısır'ı hâkimiyet altına aldı. Kıpkırmızı denizin kumlar üzerindeki yanılsamaları Peygamber'i yukarıya taşıdı tekrardan. Gözleri kamaştı, karşısında gördüğü şey devasa bir hayvan gibi yuttu onu ve kısa bir süre içinde suya karıştı her şey. Küçük bir su birikintisi koca bir denize dönüştü akıl almaz şekilde. Deryanın ortasından açılan büyük bir yol, izleyeceği geleceğiydi Hazreti Musa'nın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gül Yangını | Musa'nın Direnişi
Ficción histórica*Gül Yangını'nın dördüncü kitabına dahil edilecektir. ''Yaşlanmış ama bir o kadar da kuvvetli adam halkına doğru baktı. Binlerce kişi ona sadece 'Yapamazsın!' diyordu. Sonra bakışlarını diğer tarafa çevirdi. Korkutucu bir deniz gördü. O da aynı şeyl...