Maşita

22 4 0
                                    

Çektiği acılardan dolayı bilinci yerini terk etti, kaç gündür burada olduğunu bilmiyordu acılar içinde kıvranırken. Allah'a olan inancıydı onu tek ayakta tutan. Tarafını gördüğü eziyetlere rağmen terk etmemişti ve ne kadar acı yaşarsa yaşasın Hakk'ı haykırmaktan vazgeçmedi.

Demir zincirlerden kurtulup yere düştü birden. Yerde sürüklendi uzunca bir süre. Etrafına bakındı ve onu kolundan tutanların asker olduğunu anladı. Kurtulmaya çalıştı ama başarısızdı. Hazreti Maşita'yı zalim Firavun'un huzuruna çıkardılar o istemese de.

Hayal mi yoksa gerçek mi, bilmiyordu. Suratına çarpan bir kova su onu sersemletti. Bir kova daha su kafasından aşağı boca edilince iyice ayıldı. Her tarafı sızlamaya başlayınca bütün acılarını hissetmeye başladı tekrardan. Bir asker tokatladı Firavun'un yüzüne bakması için. Daha net görmeye başladı etrafını.

Kralın geniş odasında sadece Firavun ve o yoktu. Elli kadar asker, Vezir ve Seyis... Hepsi birbirinden güzel olan çocukları da oradaydı ayrıca. Biraz ilerisinde de Seyis ayakta dikiliyor ve ona tepeden bakıyordu.

Firavun, Hazreti Maşita'nın biraz olsun ayıldığını anlayınca bana "Beni İlahın olarak kabul et," diye bağırdı gözünden ateşler saçarak... Hazreti Maşita asla böyle bir şey söylemeyecekti. Firavun da bunun farkındaydı. O yüzden bir işaret yaptı ve Mısırlı askerler içerisinde kızgın yağ olan büyük bir küp getirdi. Mısır Hükümdarı, tahtından kalktı ve Hazreti Maşita'nın önüne geldi avına yaklaşan bir aslan gibi. Eliyle Hazreti Maşita'nın başını kaldırdı, yaralı yüzüne baktı. Kulağına eğildi yavaşça. ''Musa'nın Allah'ını inkâr et ve benim önümde secde et yoksa büyük kızını bu kızgın yağ dolu küpün içine atacağım,'' diye fısıldadı.

Hazreti Maşita anne olduğunun farkındaydı ancak iman onun için daha önemli bir vazifeydi. Ne kadar zulüm etseler de direnmeliydi. Gözünden yaşlar akarken kızına baktı ve gözlerini yere indirdi. Konuştuğu zaman çenesinin acımasına rağmen dedi ki: ''Allah birdir ve Musa'nın dediği gibidir.''

Hazreti Maşita'nın bu sözü üzerine herkes şok oldu. Vezir'in yüzünü korku ve endişe aldı. Askerler basit bir dadının Firavun'a karşı geldiğini görerek daha çok sinirlendiler ve mızraklarıyla yere vurarak ses çıkardılar. Anlaşılan kan istiyorlardı. Seyis'in gözleri büyüdü ama gülümsedi, bir şeyler kazanmış gibi.

Firavun histerik bir kahkaha attı. Vakit kaybetmedi, Hazreti Maşita'nın kızını alarak kızgın yağ dolu küpün içine attı. Kızın acı içindeki bağrışları bütün salonu doldurdu. Hazreti Maşita kulaklarını kapatmak istiyordu çığlıklara. Gözlerini kapattı bu görüntüyü izlememek için.

Vezir'in kalbi dağıldı, parçalandı ve savruldu bir kum rüzgârı gibi. Her seferinde daha çok acı hissediyordu Vezir. Evladı orada acılar içinde kıvranırken kalbine bir bıçak gibi giriyordu kızının çığlıkları.

Hazreti Maşita yine de inadından vazgeçmedi. Bunun üzerine çıldırdı Firavun. Diğer çocuğunu da kızgın yağ dolu küpün içine attı. Oda tıpkı deminki gibi çığlık sesiyle doldu. Dayandı ama Hazreti Maşita. Güvendi Allah'a. İki çocuğunu şehit vermesi döndürmemişti onu Hak yolundan.

Kundaktaki bir bebek... Sütten kesilmemiş... Hazreti Maşita'nın üçüncü ve son çocuğu... Sıra artık ona geldi. Firavun, eline aldı bebeği. Hazreti Maşita'ya biraz yaklaştırdı elindekini. Bebek, annesini görünce hamle yaptı kadına. Onun sütünü istedi iştahla. Ama tam ikisi de birbirine kavuşacakken Firavun bebeği geri çekti ve dedi ki: ''Ya benim dediğimi söyle ya da bu çocuğunu da öldüreceğim!''

Hz. Maşita'nın takati kalmadı böylece. Direnci yerle yeksan oldu. Başı aşağıya düştü ve bilincini kaybetti, yormuştu onu mücadele. Baygın kaldı bir süre ve Şeytan dikildi karşısına. Çok etkileyici bir sesle ''Sen ne kadar kötü bir annesin? Sen ne kadar vefasız bir annesin? Sen ne kadar merhametsiz bir annesin ki iki çocuğun gitti. Şimdi üçüncüsü de gidecek ve tek bir kelime söyleyip çocuğunu kurtaracaksın,'' diyerek Hazreti Maşita'nın gardını düşürmeyi denedi.

Şeytan'ın planı işe yaradı çünkü Hazreti Maşita, kralın önünde eğilerek artık bebeğini kurtarmak istiyordu. Atıldı bir hareketle gerekeni yapmak için. Tam kralın önünde eğilecekti ki Rahmet Meleği durdurdu onu. Hazreti Maşita'ya rahatlatıcı sesiyle "Sabır," dedi. Destek çıktı ona ve hayat verdi tekrardan. Bu sayede bilinci yerine geldi Hazreti Maşita'nın. Tekrar gözlerini açtı hayata. Firavun'un bebeği kızgın dolu yağ dolu küpe atmaya çalıştığını gördü ve istemeden ''Dur,'' diye bağırdı son gücüyle. Ağzını açtı, söylemeye hazırlandı. Kundaktaki bebeğin konuşması onu durdurdu!

Bebek dile geldi. ''Anne sonuna kadar diren çünkü sen Hak yolundasın,'' dedi incecik sesiyle. Doğru yendi yanlışı, aydınlık da karanlığı yuttu. Firavun o kadar telaşlandı ki korkudan bebeği kızgın yağ dolu küpün içine düşürdü. Böylece Allah üç kişi yükseltti şehitlik makamına.

Artık sıra Hazreti Maşita'ya geldi. Geldi gelmesine ama kimse cesaret edemiyordu bir şey yapmaya. Demin yaşananlar herkesi etkilemişti derinden. Kimse yerinden kıpırdayamadı. Firavun'un daha ileriye gitmesini istemiyordu ona hizmet edenler bile. Olanları basite indirgedi ama Mısır Hükümdarı.

Kılıcını çekti kınından. Savaşa giden bir komutan gibi yaptı hazırlığını. Atının üzerinde şahlanan bir adamı andırıyordu bakışlarıyla. Dadının boynuna dayadı keskin kılıcını. Son isteğini söylemesini istiyordu anlaşılan. Ama karşısında bir kadından çok sağlam bir kaya gibi duran Hazreti Maşita bekliyordu ve boyun eğmedi Firavun'a. Ölmeden önce sadece şunları söyledi: ''Sizden tek bir isteğim var, beni ve evlatlarımı aynı mezara gömün!''

Firavun, Hazreti Maşita'nın kellesini ayaklarının dibine serdi. Zaferinin tadıyla ağzından akan suları sildi elinin tersiyle. Delirmişçesine kahkaha atıyordu etrafa tükürükler saçarak. Galibiyetinin verdiği zevkle kükredi gökyüzüne. ''Maşita'yı ve evlatlarını aynı mezara gömün,'' dedi güce hükmetme yorgunluğunu keşfetmişken.

Gül Yangını | Musa'nın DirenişiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin