Hazreti Musa

27 4 0
                                    

Uyandı. Nerede olduğunu anlayabilmek için yürümeye başladı. Sarı otların, birkaç ağacın arasından geçerek yeşil bir alana girdi. Nil Nehri'ne yakındı burası. Yoğun bir ot kokusu duydu bir yandan. Çevresi yeşilin değişik tonlarıyla donanmıştı. Az ileride kalın gövdeli, yaşlı bir ağaç görmeyi başardı. Altına oturdu dinlenebilmek için. Kekik kokuları geliyordu burnuna hiç olmadı kadar ve bağırdı birden: ''Neredesin?''

Sesi yankılandı her tarafta. Hızır'ı arıyordu. Bulamadı hiçbir yerde. Buraya nasıl geldiğini soracaktı ona en başında. Peygamberlik vazifesinde kendisine yardım etmesini isteyecekti belki de. Her zaman merak edecekti onu. Her şeyi nasıl bildiğini öğrenecekti ama olmadı istediklerinin hiçbiri. Uzun bir sessizlik oldu sadece ve o da kalktı yerinden. Yürümeye başladı Nil Nehri'ni takip ederek. Yorulana kadar durmadı. Tükenince dinlendi ve yürümeye devam etti sonrasında. Susadığı vakitlerde Nil Nehri'nden su içti, o kadar. Bir yapının önüne vardı. Kulübeyi andıran iki katlı, yaşlı bir bina duruyordu karşısında. Terk edilmişti, rüzgârın ve kum fırtınalarının zamanla eskittiği duvarında yağmur izi... Gençliğine doyamamıştı kim bilir... Yıllardır hiç değişmemiş bir yapıydı. Çok köşeli bina tipinin ve taş işçiliğinin en güzel örneklerinden biriydi.

Dıştan yirmi bir köşeli, içten silindir biçimli bir yapısı vardı binanın. Köşe sayısı Mısır Tanrılarına bir atıftı. Saçak kısmında üç önemli Tanrı figürü öne çıkıyor ve yazı şeridi ile beraber gövdeyi saran diğer Tanrı figürleri binayı özel kılıyordu. Bu harfli şeridin altından üç kenar, silmelerle birbirlerinden ayrılıyordu ve bu da en önemli üç Mısır Tanrısı'nın gücünü temsil ediyordu. Taş mozaik yazıların süslediği silmeler, her biri değişik kompozisyonlar taşıyan panolar biçimindeki yüzeyleri sınırlandırıyordu. Sivri kemerli kapının üstüne, eseri yapan ustanın imza kitabesi konmuştu ama okunmuyordu eskidiği için. En güzel kısmı da bu açıklıktaki her yol, her ayrıntı Nil Nehri'ne göre konum almış gibiydi ve tepede duran binaya çıkıyordu. Nehir ile dans ediyordu sanki güneşin altında parlayan bina.

Binanın içini gezemedi Hazreti Musa çünkü vakti yoktu buraya harcayacak. Karşı yöne düşen binanın kenarından geçti. Nil Nehri'ni izleyerek yürüdü akşama kadar. Karşısına en sonunda Mısır'ın en büyük şehri çıktı. Ürke ürke caddeler arasında dolaştı. Ara sokaklara daldı. Hınca hınç dolu pazar yerine çıktı. Kurtulmaya çalıştı oradan ama gerçekleştiremedi düşüncesini. Kalabalığın ortasında kayboldu istemese de. Nereye gitse bir çıkış bulamadı. En sonunda oturdu bir köşeye. Kalabalığın dağılmasını bekliyordu, tepesine dev gibi biri dikilene kadar. Peygamber'in bakışları adama ne istediğini sorar gibiydi. Adam elini uzattı, ayağa kaldırdı Hazreti Musa'yı. ''Efendim,'' dedi ve başını eğdi. Hazreti Musa ''Seyis,'' dedi ağzındaki nefesi tüketerek. ''Sizi götürmeye geldim,'' dedi başını kaldırarak Seyis ve birlikte yürüdüler kalabalığı yararak. Yüksek bir duvarın yanındaki kapıda durdular. Küçük bir evin giriş kapısıydı bu. İçerden uğultular geliyordu. Yağmur, taş duvarların arasından çıkan aykırı yeşillikleri parlatmıştı. Seyis kapıyı çaldı kocaman elleriyle. İçerdeki uğultu seslerini, ayak gürültüsü bastırdı bir süre sonra.

Siyah giyimli bir adam, belirdi karşılarında. Bezgin, alışık bakışlarıyla Âlim, Hazreti Musa'nın üstünden dışarıya bakıyordu. Gözüne bir şeyi kestirmişti. Peygamber merakla sordu: ''Ne yapıyorsunuz burada?'' Âlim ilgisizdi ama yine de cevap verme zahmetinde bulundu: ''Biz de seni bekliyorduk.''

Gül Yangını | Musa'nın DirenişiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin