Boş bir meydanda tek başına yürüyen çaresiz bir kadın, yürüdüğü yerlere ışık saçıyordu. Her adımını kalp atışı takip ediyor ve nefes alış verişi meydanda yankılanıyordu. Bir süre daha meydanda yavaşça ilerledi çünkü amacına daha ulaşamamıştı. Daha doğrusu amacı bir şeyler bulmaktı ama çok yaklaştığını hissetmesine rağmen aradığı şeyi bir türlü bulamıyordu.
Gökyüzüne yükselmeye başladı istemsizce. Uçuyordu giysileri rüzgâra kapılmışken. Zaman durdu ama o çok hızlı ilerledi gökyüzünde. Kısa bir süre zarfında bulutların üzerine çıktı ve kendisini küçük bir şehri izlerken buldu. Net bir şekilde görebiliyordu artık yeryüzünü ve ne kadar uzak olursa olsun, her yere aniden varabilecekmiş gibi hissediyordu.
Çok uzun sürmedi ve yeryüzüne tekrar inmeye başladı Yocheveddir. Yere inerken insanları daha iyi görmeye başladı. Kurak toprakları tamamen seçebiliyordu. Bir avuç insanının başka yer kalmamış gibi sıkış tepiş bir yere toplanmasına anlam veremezken bunların asker olduklarını anladı.
Askerler ona hiç dikkat etmedi ve işlerine devam ettiler. El işareti yaptı, kendisini görmeleri için çabaladı ama bunun boş bir uğraş olduğunu zor da olsa kabullendi.
En sonunda ne yapacağına karar vermeye çalışırken asker grubundan birkaç asker ayrıldı. Bir süre sonra askerler, başörtüleri omuzlarına düşmüş ve giysileri yıpranmış kadınları kollarından sürükleyerek meydana getirmeye başladı. Yocheveddir, kadınları neden buraya getirdiklerini anlayamadı. Ardından bir sürü bebek de meydana sürüklendi. Onu takiben askerler kılıçlarını çekti ve oradaki bütün herkesi katletti.
Mazlumun sesi ilk kez karşılık bulmadı. Yocheveddir, katliamın yapıldığı yere yaklaştıkça mazlumun yakarışı daha çok kalbe dokunur oldu. Ölenleri tanıyınca merakın yerini büyük bir acı aldı çünkü bunlar İsrailoğulları'ydı.
Sahi o neredeydi?
Yocheveddir, meydandan hemen uzaklaşıp etrafa koşuşturmaya ve kendi evini aramaya başladı. Evini bir türlü bulamıyor ama yine de deniyordu. Çok uzun bir zaman sonra derme çatma evini bulabilmiş ama içeride kimsenin olmadığını görmüştü. Evinden tekrar ayrılıp etrafta bebeğini aramaya devam edecekti ki bir ses duydu ama bu ses önceden duyduğu herhangi bir tınıya benzemiyordu. Aslında herhangi bir şeyle alakası bile yoktu. Sesi duyduğu ilk anda bütün vücudu gevşedi ve bebeğini bile unutmasına sebep oldu. Sanki bütün yüklerinden kurtulmuştu ve hayatın bütün sırlarına agâh olmuştu. Duyduğu ses kulaklarına öyle bir dokunuyordu ki kulakları olduğu için adeta şükrediyordu. Bütün bedeni bu sesle yankılanıyor ve sanki kalbi bunun için adeta can atıyordu. Sesi vücudunun tüm kıvrımlarında hissetti. Kulakları yine o muhteşem tınıyla doldu ve ezgi bütün mekânları aştı.
''Çocuğu emzir, başına geleceklerden korktuğun zaman onu Nil'e bırak. Korkma, üzülme. Biz şüphesiz onu sana döndüreceğiz ve Peygamber yapacağız.''
İrkilerek kalktı. Gözlerini kırpıştırdıktan sonra etrafına bakındı. Ter, yanaklarından süzülürken kalkmayı denedi ama duyduğu tek şey acıydı. Öksürdü ve ağzından tükürükler saçıldı. Annesinin ayıldığını anlayan Miryam olağanca kuvvetiyle bağırdı.
''Baba çabuk gel, annem uyandı.''
İmran da Yocheveddir'in yanı başına geldi ve eşinin uyandığını görmesiyle birlikte ağzı kulaklarına vardı. Yocheveddir tekrardan kalkmaya yeltendi ama derin bir acıyla tekrar yatağa yığıldı. Miryam, annesinin ne istediğini anlamıştı. ''Merak etme! Kardeşim burada,'' dedi. Ardından ayağa kalktı ve yamalı bir bez ile sarılmış bebeği Yocheveddir'in yanına yatırdı. Annesi evladını kokladı. Hasret son bulunca İmran'a doğru çevirdi bakışlarını ve güçlükle de olsa ''Harun nerede?'' diye sordu. İmran cevap vermedi çünkü düşündükleri söyleyeceklerinden fazlaydı. Yocheveddir ısrar etmedi. Yanındaki sabiye usulca bakarak ''Erkek mi yoksa kız mı?'' diye sordu. Sanki vücudunda kalan son gücü kullanıyormuş gibi. İmran ve Miryam artık gülmüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gül Yangını | Musa'nın Direnişi
Ficción histórica*Gül Yangını'nın dördüncü kitabına dahil edilecektir. ''Yaşlanmış ama bir o kadar da kuvvetli adam halkına doğru baktı. Binlerce kişi ona sadece 'Yapamazsın!' diyordu. Sonra bakışlarını diğer tarafa çevirdi. Korkutucu bir deniz gördü. O da aynı şeyl...