Vezir

16 4 0
                                    

Eşiyle birlikte kraliçenin yanından ayrıldıktan sonra kendi odasına çekildi, hiçbir şeyden haberi yoktu daha. Bir süre sonra Hazreti Maşita hamama gideceğini söyleyerek yanından ayrıldı, tek başına kaldı yapayalnız. Küçük dünyasına hicret etmekten başka çaresi kalmamıştı anlaşılan. O kadar çaresiz ve bir o kadar da ürkekti ki korkak bir kuşu andırıyordu. Ne yapacağına karar veremiyor, iktidar oyunları onu her geçen gün alaşağı ediyordu. Yalanlar ile gerçekler karışmıştı birbirine çoktan. Gerçek hayat, düşünce dünyasını gölgeledi. Görecekleri sadece yaşadıklarının yansımasıydı.

Ve kapı kırıldı. Daha yatağından kalkmaya yeltenememişken yaşadığı şaşkınlık onu yendi. On kadar asker içeriye doluştu. Kendisine cephe hazırlar gibi doğruldu, gardını yukarı çekti ve kılıcını kınından çıkardı. Erkenden teslim olmaya niyeti yoktu. ''Ne yaptığınızı sanıyorsunuz!'' diye bağırdı, amacı düşmanlarını savaşmadan yenebilmekti.

Askerler bir an duraksadılar, hangisi önce atılmalıydı? Kestiremiyorlardı. Kendinden emin olmayan bir asker atladı ortaya, Vezir iki hamlede serdi yere adamı. İki adam daha atıldı sonradan, Vezir için zor olmadı onları da yenmek. Ardından iki asker daha... Böylece saniyeler içinde beş askeri devirmişti Vezir.

Ve sonrasında hiç beklenmeyen bir şey oldu. Askerler geriye çekildi birisine yol açmak için. Vezir, yeni rakibi için hazırlandı. Seyis, aheste adımlarla o boşluktan çıktı ve Vezir'in karşısına dikildi. Azılı iki düşman birbirine bakıyordu artık. Daireler çiziyorlardı, ilk saldırıyı gerçekleştirmek gayesiyle.

İki hamlede Vezir'in kılıcını yere düşürdü Seyis ve bir omuz atarak düşmanını sersemletti. Çok kolay olmuştu Seyis için. Kahkaha patlattı bu yüzden ve bütün ses odada yankılandı. Öldürücü darbeyi indirmenin vakti gelmişti ve Vezir'in suratına sert bir yumruk savurdu. Hedef tam yerini buldu ve bu sayede Vezir'i geriye savurarak duvara yapıştırdı. Seyis savaşı bitirmek niyetindeydi, bir yumruk daha indirdi Vezir'in kanlı yüzüne ve kolunu boynuna bastırarak nefes almasını zorlaştırdı.

Vezir, çaresizce ağzını açtı, nefes almaya çalıştı. Seyis, fırsattan istifade onun dilini yakaladı. Küçük, keskin ve eğri bıçağını belindeki kılıfından çıkardı. Vezir'in dilini kökünden koparmasıyla beraber odanın içi acı bir haykırışla inledi. Seyis, düşmanını serbest bıraktı. Sanki düşmanını zehriyle sokan bir akrep gibi izliyordu rakibini. Yerde kıvranışları... Ve zemine akan büyük bir kan havuzu... Zevk alır gibiydi. Nefretten, galibiyetten ve acıdan... Seyis, artık hiç olmadığı kadar kötü ve zalimdi. Firavun'a benziyordu yavaş yavaş. Asiye'nin yani eski efendisinin, merhamet gücünü ve kalbindeki iyi olan her şeyi söküp atmıştı.

Askerlerine dönerek ''Götürün,'' dedi Seyis. Birisini incittiğinde hatta öldürdüğünde bile gözlerinden bir damla yaş akmıyordu. İçinden iyi olmak gelmiyordu, yapamıyordu. Artık o... Habislerin Kralı olmuştu.

Gül Yangını | Musa'nın DirenişiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin