Hazreti Musa

22 2 0
                                    

''Firavun'a gidin, doğrusu o azmıştır. Ona yumuşak söz söyleyin, belki öğüt dinler veya korkar,'' diye buyurdu Allah, Hazreti Musa'ya. Allah'ın, Hazreti Musa'ya bunu emretmesinden sonra, Peygamber ile Firavun arasında amansız bir mücadele de başlamış oluyordu. Bu aynı zamanda Hak ile batılın amansız savaşıydı. Bütün Peygamberlerin birbirlerine miras bıraktıkları Tevhit mücadelesiydi.

Zaman değişti, gerçekler hayallere dönüştü. Eski anıları yâd ediyordu onu. Kardeşlerini kızgın kalabalıktan kaçırışını ve eski bir binaya getirişini izledi hatıra dünyasında. Zalim hükümdar ile verdiği mücadeleyi tek başına kazanamayacağı geldi sonra aklına. Kardeşlerinin yardımına ihtiyacı vardı Yüce Peygamber'in.

Harun'a, İsrailoğulları'nı bir araya toplayarak şehirden ayrılmaları için hazır tutmasını emretti öncelikle. Eşine geri dönmesini tembihledi, ''Babanın yanına git,'' diye haykırdı acı çekerken. ''Miryam sana eşlik edecek,'' dedi ardından bir nebze olsun rahatlayarak. Sonra ayrıldı aralarından. Ne kadar itiraz etseler de kendisini koruyanın Allah olduğunu biliyordu Hazreti Musa. Asasının yardımıyla devirecekti büyük düşmanını.

''Ey Firavun! Ben âlemlerin Rabbinin Peygamberiyim! Bana, Allah'a karşı ancak gerçeği söylemek yaraşır. Size Rabbinizden bir mucize getirdim, İsrailoğulları'nı benimle beraber salıver,'' dediğinde Firavun'un karşısındaydı Hazreti Musa. Zamanın bir önemi yoktu Peygamber'e göre. Yollar onun için kısalmış, şans ondan yana olmuştu çoktan.

Ve yine zaman değişti. Peygamber tutundu asasına sıkıca. Hayalleri, düşmanının önüne geçti. Harun, İsrailoğulları'nı bir araya toplayabilmek ve onları şehirden çıkarmaya hazır hale getirmek üzere hazırlık yapıyordu Hazreti Musa'dan çok uzaklarda. Eşi ile kız kardeşini uzun bir yolculuk bekliyordu. Mısır'ın dar sokaklarında insanlar konuşuyor ve bir yerlere yetişmeye çalışıyordu. Planlar kurulmuş ve hainler Hazreti Musa için hazır bekliyordu. Yavaş ve mütevazı üç adım attı Hazreti Musa ve hayal bulutları dağıldı bu sayede. Karşısında bir sürü asker, ihtişamlı tahtında oturan zalim bir kral ve acınası sistemin işlemesini sağlayan konsey üyeleri... Ama bunlar Hazreti Musa'yı korkutamadı. Düşmanını Allah'a iman etmeye davet etti, son bir umutla.

Firavun, bu duruma aşırı sinirlendi ama eskisi gibi yakıp yıkmadı etrafı. İçindeki bir miktar merak da buna engel oluyordu aslında. Biraz tedirgin bir havayla ''Musa! Rabbiniz kimdir?'' diye sordu. Peygamber ''Rabbimiz, her şeye ayrı bir özellik veren ve sonra doğru yola eriştirendir,'' diyerek cevap verdi masumca.

Firavun, bu davete kulak asmadı ve direndi olabildiğince. Hazreti Musa'yı zindana atmakla tehdit etti çaresizce. Peygamber'in cevabı hazırdı her şeye rağmen. İspat edici bir delil getirmek istedi en azılı düşmanı için. Asasını yere attı, kocaman bir yılana dönüştü. Elini koynuna sokup çıkardı, gözleri kamaştıran bir güneş parçası oluverdi.

Şaşkınlık, korku ve yenilgi karıştı birbirine. Hazreti Musa'nın gösterdiği bu mucizeler karşısında Firavun yalnız kaldı kendi iç dünyasında. Köleleri, yardımcıları ve ona hizmet eden herkes uçup gitmişti birden. Yenilginin tadını ağzında hissetti zalim diktatör, sonrasında kalbinde. Yardım dilendi etrafına bakınarak. Bir mucize bekledi yakınlarından. ''Ne bekliyorsunuz?'' diye bağırdı Firavun. ''Bir şey yapsanıza!'' diye kükredi sihirbazlarına.

Sihirbazlar ''Ey Musa! Marifetini ya sen ortaya koy veya biz koyalım,'' dediler korku içinde. Musa da ''Siz koyun,'' dedi kendinden bir o kadar emin. Sihirbazlar ellerinden geleni yaptılar ölüm tehdidiyle. İnsanların gözlerini büyülediler, onları ürküttüler ve heyecanlandırdılar ama hiçbir şey işe yaramadı Hazreti Musa'nın karşısında. Asasını atıverdi yere Peygamber. Kocaman bir yılan oluverdi asa. Hemen onların uydurduklarını yutmaya başladı. Hak tahakkuk etti. Onların yaptıkları boşa gitti. İşte orada yenildiler, küçük düştüler. Sihirbazlar secdeye kapanıp ''Âlemlerin Rabbine, Musa ve Harun'un Rabbine inandık,'' dediler. Ne ölmek önemliydi onlar için ne de yaşamak. Rab sarmıştı bütün kalplerini.

Ama Firavun'u daha da azdırdı tüm yaşananlar. Mısır Hükümdarı tahtından kalktı ve zor olanı yaptı. ''Musa'nın kellesini istiyorum,'' diye bağırdı Mısır Kralı boğazı patlayana, sesi kısılana kadar. İşte küfür, acizliğini bu olayla bir kere daha ortaya koymuş oluyordu.

Gül Yangını | Musa'nın DirenişiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin