Katliam... Deve kervanlarının eşliğinde, deli sıcağın altında yürüyüş yapan köleler... İsrailoğulları'ndan her işinde istifade eden Firavun... Gerekirse hepsini öldürmeye ant içmiş bir imparator... Mısır, her zamanki gibi normaldi. Katliam, İsrailoğulları arasından iş yapabilecek insanları her geçen gün öbür dünyaya yolcu ederken, İsrailoğulları zulüm ve işkencenin yanında soylarının bitme tehlikesiyle karşı karşıya kalıyordu.
Eziyet ve zulüm, onlar için zehrini ölümün pençesine döktü. Zehrin gücü, İsrailoğulları'nın soyunu kurutmaya yemin etti ama bundan endişelenen başkaları da vardı. Firavun'un verdiği karardan pek de memnun olmayan Kıptîlerin ileri gelenleri bunlardan bazılarıydı. Bu yüzden, Kıptilerin Başkanı bugün Firavun'a giderek durumu izah etmek niyetindeydi. Bir şekilde Firavun'u bu kararından vazgeçirmek için çabalayacaktı. Böyle giderse ellerinin altında iş yapabilen tek bir köle bulamayacaklarını biliyordu. Kendi aralarından bir grup oluşturdu ve bu grup Firavun'un sarayına gitmek için yola koyuldu. Grup, saraya vardıktan sonra Firavun'un huzuruna çıkmak için beklemeye başladı.
Kıptîlerin ileri gelenleri sarayın önünde beklerken, Obelisk de sarayın etrafında ufak bir gezinti yapıyordu ki zayıf ve çelimsiz bir asker yanına geldi. Asker, Komutan'ın önünde eğildi ve başını kaldırmadan ''Kıptîlerin birkaçı Firavun ile görüşmek için geldi,'' dedi. Komutan elini başına götürdü ve biraz düşündükten sonra askerin gitmesi için elini savuşturdu. Asker nöbet yerine geri dönerken Komutan ''Sarayın girişine birkaç asker daha koymalıyım!'' diyerek kendi kendine yakındı ve hemen Kıptîleri bulmak için Arz Meydanı'na doğru yürümeye başladı.
Obelisk meydana geldiğinde Kıptîleri bulmakta epeyce zorlandı çünkü sarayın içindeki meydan bugün hınca hınç doluydu. Obelisk, insanları ittirip aralarında Kıptileri aramaya başladı. Bu oldukça zaman aldı. En sonunda Kıptileri kalabalığın içinde görebildi ve onları bir daha kaybetmemek için soluğu hemen yanlarında aldı. Ardından Kıptilerin ileri gelenleriyle selamlaştı. Selamlaşma faslı bittikten sonra Başkan, Komutan'a gülümsedi ve ''Biraz dolaşalım,'' dedi.
Obelisk ve Başkan şimdi uzun koridorlar arasında yürüyor ve arz odasına giden açıklığa doğru yol alıyorlardı. Arz Odası'na açılan yol kesimine geldiklerinde büyük bir sessizlikle karşılaştılar. Holün büyük kısmı misafirlere kapalı olduğu için buraya Sessizlik Kuyusu denmişti ve sadece konsey üyeleri buraya gelebiliyordu. Kapalı kapılar arkasında dönen dolapların oynandığı yer burasıydı.
Mekânın sessizliğini bozan Komutan oldu ve Kıptilerin Lideri'ne samimi bir üslupla ''Kraliçe bir daha başımıza dert olmayacak, değil mi?'' diye sordu ama ister istemez bir süre sonra dikkati dağıldı. Bu yüzden Obelisk, Başkan'a yine aynı soruyu sordu. Başkan öksürdükten sonra ''Sanmıyorum,'' demekle yetindi. Anlaşılan Komutan bu cevaptan tatmin olmamıştı ve Başkan'a ''Ama her an saraya tekrar dönmek isteyebilir,'' diyebildi masumca.
Başkan rahat bir tavırla ''Biz de bunun farkındayız,'' diyerek Komutan'ın sorusunu yanıtlama ihtiyacı hissetti. Komutan istediği cevabı alamamıştı ve ''Ne yapmayı düşünüyorsunuz?'' diye sordu. Bunun üzerine Başkan kendinden çok emin bir şekilde ''Ne gerekiyorsa onu yapacağız,'' dedi. Komutan tam Başkan'a ne yapacağını soracaktı ki Firavun'un Arz Odası'na vardıklarını fark etti. Zaten bu konuyu fazla uzatmak gibi bir niyeti yoktu Başkan'ın. Komutan konuyu değiştirmek amacıyla Başkan'a ''Firavun ile neden görüşmek istiyorsun?'' diye sordu. Başkan ''Katliamı durdurmasını söyleyeceğiz. Sonuçta bizim de köleye ihtiyacımız var,'' diyerek sinsice gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gül Yangını | Musa'nın Direnişi
Fiction Historique*Gül Yangını'nın dördüncü kitabına dahil edilecektir. ''Yaşlanmış ama bir o kadar da kuvvetli adam halkına doğru baktı. Binlerce kişi ona sadece 'Yapamazsın!' diyordu. Sonra bakışlarını diğer tarafa çevirdi. Korkutucu bir deniz gördü. O da aynı şeyl...