Bir sepet yapmak için gereken tek malzeme çığdan ibaretti ve Yocheveddir'in önünde bolca vardı. Nil'in kenarındaki sazlıktan topladığı kargıları birbirine örerek hasır bir sepet yapmak Yocheveddir için beceri işiydi. Elbette ki bebeği için yapıyordu her şeyi. Askerlerin tez vakitte geleceğini bilmekteydi gururlu anne. Onun için şu anda bebeği için bir sepet örmeye başlamış ve neredeyse bitirmeye ramak kalmıştı.
Bebeği doğduğundan beri zaman daha hızlı ilerler oldu ve askerler her an bebeğini elinden alacaklar diye korku içinde yaşadı. Bu yüzden sepeti bitirdiği gibi bebeğini hasır sepete koyacak ve ablasına teslim edecekti. O da kardeşini Nil'e bırakacaktı.
Bebeğini Nil'e bırakma kararını verdikten sonra kızını ikna etmek acayip zor oldu. Bunun Allah'ın bir emri olduğunu söyleyerek eşini bir şekilde ikna etmeyi başardı ama kızı bir türlü kabul edemedi zor ve acı durumu. Kendi kızı ona ''Sen delirdin mi? El kadar kardeşim Nil'e mi bırakılır,'' diyerek bağırmış ve çadırdan öfkeyle çıkmıştı.
Kim bilir kaç gün kızına dil döktü hiç bilmiyordu. Miryam'a yalvarmış ve en sonunda ikna etmeyi başarmıştı ama kızının bir şartı vardı ve Miryam, annesine ''Kardeşimi Nil'e ben bırakacağım,'' diyerek verdi hükmünü. Yocheveddir, ona da razıydı çünkü sonuçta Allah'ın emrini eninde sonunda yerine getirmiş olacaktı. Ama içi yine de hiç rahat değildi. Sonuçta biricik bebeğinden ayrılmak onun için büyük bir imtihandı.
Buhranlı hava dağıldı ve düşünceleri kuş olup uçtu. Sepeti bitirmek için son rötuşları yaptı ve sepeti tastamam hale getirdi. Mütebaki gereken sabırdı. Bebeğinden ayrılmalıydı artık çünkü zamanı geldi veda vaktinin. Sepetin içine yerleştirdi Yocheveddir geleceğin peygamberini. Son kez canından bir parça olan sabiye baktı ve sepetin ağzını yamalı bir bezle kapattı.
Tam bu sırada çadırın dışından hiç hoş olmayan sesler gelmeye başladı. Hırıltı, bir kalabalığın gürültüsünden ziyade kadın çığlıklarından ve bebek ağlamalarından oluşuyordu. Hemen sepetin üzerine yamalı bir örtü attı dirayetli anne ve dışarıda ne olduğunu görebilmek için çadırdan kafasını çıkardı.
Biraz ileride tanıdık bir manzara ile karşılaştı. Askerler, İsrailoğulları soyundan gelen kadınları zorla meydana sürüklüyordu ve yeni yıl ile doğan bebekleri de bir bir ortaya çıkarıyorlardı. Sıranın kendisine de geleceğini anladı. Çadıra tekrardan gireceği sırada kolundan birisi tuttu ve ''Hemen içeriye gir,'' dedi. Heyecan vücudunu kapladı ve görme yetisini bir an olsun kaybetti Yocheveddir ancak çadıra girdiğinde kolundan tutup içeri sokan kişinin kızı olduğunu anladı. Konuşmak için güç topladığında kızına ''Ne olur kardeşini Nil'e bırak. Yoksa öldürecekler,'' dedi.
Miryam başını onaylarcasına salladı ve kardeşinin içinde bulunduğu sepetin üzerindeki örtüyü çekti. Sepeti kaptı bir hışımla yerden. Çadırdan kafasını dışarı çıkardı ve askerler Miryamı göremeyecek pozisyona geldikleri anda Yocheveddir'in kızı elinde sepetle hızlıca fırladı çadırdan. Hemen ardından askerlere görünmeden Nil nehrine uzanan arka yola daldı. Çıldırasıya oradan uzaklaştı. Yocheveddir ise bebeğinin gidişini büyük bir çaresizlikle izledi ve bebeğine bir isim bile koyamadığını hatırladı.
Miryam, çoktan köşeyi dönmüş ve katliamın yapıldığı yerden uzaklaşmıştı ama Yocheveddir'in içinde halen bir ateş misali bir umut yanıyordu çaresizce. Bebeğim belki bana geri döner, diye düşünmeden edemiyordu bir türlü. Onun için hâlâ kızının gittiği yöne doğru bakıyordu. Çok uzun bir zaman geçtikten sonra bu arzusundan vazgeçebildi ve artık bebeğinin geri dönemeyeceğini anladı çünkü onu Allah'ın yoluna kurban etti ve gerisi mukadderattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gül Yangını | Musa'nın Direnişi
Fiction Historique*Gül Yangını'nın dördüncü kitabına dahil edilecektir. ''Yaşlanmış ama bir o kadar da kuvvetli adam halkına doğru baktı. Binlerce kişi ona sadece 'Yapamazsın!' diyordu. Sonra bakışlarını diğer tarafa çevirdi. Korkutucu bir deniz gördü. O da aynı şeyl...