Hazreti Musa

17 4 0
                                    

Kış gelmişti, her tarafı kaplayan kum fırtınaları; sıcağıyla, kızıl ve soluk gökyüzüyle sıcak bir kış bastırmıştı çölün üzerine. Küçük kum üstünde duman halkaları koyulaşıyor ve ticaret kervanlarıyla dans ediyordu. Hemen alçalıp yükselen deve hörgüçleri birçok mal taşıyor ve Mısır'a zenginlik yayıyordu. Mısır'ın günlerinden biri akşama yaklaştı. Gece ayazı durgun havayı daha da sıkıştırıyor, soğuk rüzgâr taşları kuma parçalıyordu. Akşamın kızıl renkli son ışıkları hızla siliniyordu.

Ve sırlar açığa çıktı. Herkes, Hazreti Musa'nın ne yaptığını öğrendi zaman içinde. Yalan, doğru oldu insanlar için. Kıpti soyundan gelen adamı Peygamber'in öldürmüş olduğunu düşündü hepsi. Hazreti Musa'yı yakalamak görev olarak doğdu. Peygamber'i ele geçirmek için bir sürü asker vazifelendirildi Mısır'ın her yanına. Ama Hazreti Musa bulunamadı hiçbir yerde. Hazreti Musa bütün Mısır'da aranan bir azılı suçlu haline geldi böylece ve ünü bütün Mısır'a yayıldı.

Peygamber, sabahın ilk ışıklarıyla yola koyuldu kimseye görünmeden. Şehirden ayrılmayı başarmıştı çoktan. Ama Hazreti Musa, yalnızdı hiç olmadığı kadar. Bir deveyle yolculuk ediyor, kum rüzgârlarının arasında... Herkesin makûs kaderini değiştireceğini bilmiyor... Yalnızlığın verdiği acıyla yollara düştü Peygamber. Allah onu nereye götürürse ona razı olacağına dair kendine söz verdi çünkü şehirden ayrılmadan önce Allah'a ''Rabbim! Beni zalim milletten kurtar," diyerek yakarmıştı.

Güneşin yakıcı sıcağının altında Medyen'e doğru yöneldi yıllar sonra Mısır'a geleceğinin farkında olmadan. Uzun bir yol aldı. Açlıkla mücadele etti, yalnızlığa direndi. Allah'a dua etti ve en sonunda istediği kadar mesafe kat etti. Bir yol ayrımına geldi sonrasında. Hangi yoldan gideceğini bilmediği için "Rabbimin bana doğru yolu göstereceğini umarım,'' diyerek Allah'a yeniden yakardı ve bineğini sağa doğru çevirdi. Yolu takip etmeye devam etti ve biraz daha mesafe almayı başardı.

Güneş batıp kaybolduktan sonra dinlenme ihtiyacı hissetti. Yorgunluk onu sarıp sarmalamıştı evvelden. Yoldan ayrıldı ve bineğini az ötedeki bir ağaca bağladı. Yolun diğer tarafındaki bir tepenin yamacına kamp kurdu ama yanında hiçbir şey getirmediği aklına gelince ateş yakma gereksinimi duymadı.

Öylece yattı kuru toprağın üzerine. Toprak kum gibi sıcaktı ama. Kumun yerini kuru toprağa bırakmış olması, sıcaklıktan ödün vermesi anlamına gelmiyordu görünüşe göre. Ama iyi bir dinlenme yeri oluşturuyordu sert zemin. Kafasını çevirdi semaya ve gökyüzündeki yıldızları seyretmeye başladı Peygamber.

Uykuya hapsoldu sonra istemeden. Teslim etti vücudunu yorgunluğa ama rüzgâr onu uykusundan alıkoydu. Bedenini güzelce okşadı ve sardı tamamen. Ona bir annenin bebeğine dokunduğu gibi dokundu. Rüzgâr sonra nefesini Peygamber'e üfledi. Bu onu sarstı, hayatın mükemmelliği karşısında Peygamber'in kalbi şevkle doldu ve her zaman duymaya hasret kaldığı ses kulaklarını doldurdu. Allah'ın etkisi Peygamber'de yankı buldu ve Cenab-ı Hak ''Bugün benim için ne yaptın?'' diyerek Hazreti Musa'ya basit bir soru sordu. Hazreti Musa masum bir biçimde ''Namaz kıldım, oruç tuttum, zekât verdim ve zikrettim,'' diyerek cevapladı.

Rab ise ona ''Ey Musa, kıldığın namazlar seni Cennet'e kavuşturacak kulluk vazifendir! Oruçların seni Cehennem'den korur! Verdiğin zekâtlar, kıyamette sana gölgelik olur! Zikirlerin de o günün karanlığında sana ışıktır! Bunların faydası sanadır. Benim için ne yaptın?'' diyerek başka bir şey sorunca Hazreti Musa çaresiz kaldı. Peygamber çaresizliğini diline döktü ve Allah'a ''Ya Rabbi! Senin için ne yapmak gerekirdi?'' diyerek başka bir soru yöneltti. Allah'ın cevabı ise gecikmedi: ''Sırf benim için dostlarımı sevip düşmanlarıma düşmanlık ettin mi?''

Gül Yangını | Musa'nın DirenişiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin