İsrailoğulları karşı kıyıya geçtikten sonra Siyh Havzası'na ulaşmayı başardılar. Son bir görevi kalmıştı Peygamber'in. Ama düşünceliydi. Eşi, çocukları ve eşinin ailesi Medyen'de kalmıştı. Harun'u onları alması için gönderemezdi çünkü İsrailoğulları başsız yapmazdı, aynı çobansız bir koyun sürüsü gibi. Miryam geldi aklına sonra. ''Ailemi alıp geri getirebilir misin?'' diye sordu masumane bir şekilde kız kardeşine. Yanına birkaç adam vermeyi teklif etti ama Miryam kabul etmedi.
Bu yüzden üzgündü kaç gündür Peygamber. Keşke ailemden ayrılmasaydım diye düşündü ama geçmişini hatırladı. Firavun ile savaşmaya gitmeden önce eşine Medyen'e dönmesini söylemişti. Onu Firavun'un bulunduğu şehre getirmesi hataydı.
Hazreti Musa ile kavminin yolu yine ayrılacaktı. Harun, İsrailoğulları'nı alarak başka bir yola gitti. Miryam, Peygamber'in ailesini güvenle geri getirebilmek için Medyen'e doğru yöneldi. Hazreti Musa ise Tur Dağı'na geri döndü. Tıpkı eski günlerdeki gibi, herkes dağılmıştı.
Allah ile orada konuştu ve Rab, Peygamber'e ''Kelimullah'' unvanını layık gördü. Ona Tevrat'ı emanet ederek onu On Emir'in mutlak koruyucusu haline getirdi. Böylece her şey sona eriyordu Hazreti Musa için, en azından o öyle zannediyordu. Yüce Allah ''Şu sırada, yakınlarda, en sevgili kullarımdan biri ölmek üzeredir, yanına var, ölüsünü yıka ve kefene sardıktan sonra toprağa ver,'' diye emretti. Anlaşılan Hazreti Musa'nın vazifesi daha bitmemişti.
Peygamber, kendisine neden böyle bir görev verildiğini bilmiyordu ama Allah'a karşı gelmekten ve ona bu olayla alakalı herhangi bir soru sormaktan kaçındı. Allah'ın emri üzerine Tur Dağı'ndan şehre inerek adamı aradı ama bir türlü bulamadı. Çaresizdi, Allah'ın verdiği bir görevi yerine getirememenin verdiği acıyla olduğu yere yıkıldı ama yılmadı. Harabeler arasında aradı, yine bulamadı. Her yeri dolaştı, her yere baktı ama adam yoktu. En sonunda ne yapacağını düşünürken, boş boş ilerliyordu dar sokaklarda. En sonunda birisine danışmaya karar verdi. Karşısına çıkan bir grup kerpiç isçisine ''Buralarda dün hasta olan veya ölmek üzere olan birisi var mı?'' diye sorunca adamlardan birisi ''İlerdeki harabeler arasında bir hasta gördüm. Herhalde onu arıyorsun,'' diye cevap verdi.
Hazreti Musa, ''Evet,'' diyerek isçinin tarif ettiği yere doğru hızla yürüdü. Belki de bulabildiği tek şey olduğu için sıkıca tutunuyordu ona. Umudu yitip tükenmeden söylenen harabeye vardı. Kimsesiz bir hasta ile karşılaşınca onun Allah'ın işaret ettiği kişi olduğunu anladı. Yaklaştı adama, garibin başının altında bir kerpiç vardı. Peygamber, şifa bulsun diye adama üfleyince hastalıktan ve zayıflıktan dolayı adamın başı kerpiçten düşüverdi.
Bunun üzerine Hazreti Musa ayağa kalktı ve gözyaşları içerisinde ''Ya Rabbi! Bu adamın en sevgili kullarından biri olduğunu söyledin, oysa bu adam çok hasta ve yanında da ona bakacak hiç kimsesi yok,'' diye yakındı. Allah'ın cevabı gecikmedi:
''Ya Musa! Ben kulumu sevince onu dünyadan tümü ile mahrum ederim.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gül Yangını | Musa'nın Direnişi
Ficción histórica*Gül Yangını'nın dördüncü kitabına dahil edilecektir. ''Yaşlanmış ama bir o kadar da kuvvetli adam halkına doğru baktı. Binlerce kişi ona sadece 'Yapamazsın!' diyordu. Sonra bakışlarını diğer tarafa çevirdi. Korkutucu bir deniz gördü. O da aynı şeyl...