Firavun

24 1 0
                                    

Hakkı ve hakikati kabul etmeyen ve hatta ulûhiyet iddia edecek kadar ileri giden azgınlaşan zalim; sapkın ve mütekebbir kişi olmakla birlikte, Mısır'ı temsil eden bir güç duruyordu kara atın üzerinde. İhtişamıyla ona bakanı bile kavuran ve yakan Mısır Hükümdarı...

Atını mahmuzladı, iplerine sıkıca sarıldı ve bir mızrak gibi dümdüz doğruldu hedefine karşı. Arkasındaki koskoca orduya güveniyordu aynı zamanda. Sonunda istediğini elde edebilecekti, bundan emindi. Sekiz yıldır bu günü iple çekiyordu ve Musa'yı nasıl öldüreceğine dair kafasında hayaller kuruyordu. Ama halen içini kemiren ufak tefek şüpheleri vardı, istediği gibi gitmiyordu her şey. Yapabildiği tek başaralı iş, yıllar boyunca Hazreti Musa ile kavmini yok etme iştahıyla koşturduktan sonra Peygamber'i Kızıldeniz ile kendi ordusu arasına sıkıştırmak olmuştu.

Ve olanlar o kadar hızlı gelişti ki ölüm ile yaşam arasındaki kör bir noktaya düştü Firavun. Ordusuna son kez haykırırken zamanın yavaşladığını hissetti. Can havliyle koşarken altındaki at, askerlerini de daha hızlı gitmeleri için teşvik ediyordu. Hazreti Musa'nın kavmi ile büyük bir ordu kafa kafaya gelmek üzereydi. Amansız bir savaşın başlangıcıydı az sonra yaşanacaklar.

Firavun son kez atının hızlanması için kırbacını şaklattığında yer büyük bir gürültüyle titredi. Her iki tarafta savruldu etrafa. Nedeni Mısır Hükümdarı'nın kuvveti değil, Kızıldeniz'in yarılan iki koluydu. Firavun, düşüşün etkisiyle birçok yara aldı. Duyduğu acıya aldırmayarak kalktı ayağa. Ordusu düşmüş, yenilmiş veya umudunu kaybetmiş olabilirdi ama bu kendisi için hiçbir zaman geçerli olmayacaktı. Olamazdı!

İsrailoğulları'nın o yolu kullanarak karşıya geçmeye başladığını görünce Mısır Kralı yaptı hamlesini. Kimsenin gitmeye cesaret edemediği deliğe girdi, Kızıldeniz'in ta içine! Bu ordusuna verilen kesin bir talimattı aynı zamanda. Mısır ordusunun gideceği makûs kaderiydi.

Firavun'un öfkesi bütün ordunun üzerine hızla yayıldı bu sayede. Kimsenin bir şey söylemeye cesareti kalmamış, çoktan harekete geçmişlerdi. Kızıldeniz'in içine çeken güzelliği... Ölümü çağıran bir haberci olmasına rağmen bütün Mısır ordusu içine daldı Kızıldeniz'in.

Bütün dengeler altüst oldu özel bir ağaçtan oyulmuş efsanevi asanın yere inmesiyle birlikte. Kızıldeniz bir örtü gibi kapattı Firavun'u ve ordusunu. Fena bir ölümle sonuçlandırdı hayatlarını. Yüz bin kişilik ordu, engin sulara karıştı bir balık sürüsü gibi. Firavun o an anladı, ilah olmadığını... Kendisinin dünyadaki tek hükümdar olmadığını anladığı gibi...

Sular ağzına dolarken ölümün yaklaştığını biliyordu Firavun. Boğulmamak için büyük bir çaba sarf ederken yakarışları da suya karıştı: ''İsrailoğulları'nın inandığından başka Tanrı olmadığına inandım, artık ben de ona teslim olanlardanım!''

Çok geç kalmıştı. Ölümün pençesi onu alıp götürürken ''Şimdi mi inandın? Daha önce başkaldırmış ve bozgunculuk etmiştin,'' diye bir seda duyuldu. Firavun ile birlikte denizin derinliklerine karıştı.

Gül Yangını | Musa'nın DirenişiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin