Nil'in Kraliçesi

56 6 0
                                    

Bulunduğu yer nehirden beş yüz metre kadar ilerideydi. Nil Nehri; saray iskelesinin önünde duran savaş kadırgaları, ağaçların arasındaki küçük yerleşim yeri olağanca ufaktı. Karşıda Nil nehrinin arkasında yükselen çöl, şekilsiz bir kum yığınından ibaretti. Güneşin altında göz kamaştırıcı pırıltılarla yanan nehir ta uzaklarda açıklı koyulu gölgelere bürünen kraliyet sarayına kadar uzanıyor, bunun sağ yanından geçerek ufukta seraplar içinde gökle birleşiyordu. Kumların nehre kadar yaklaşan eteklerini sayılamayacak kadar çok, her biri başka renk ve biçimde, irili ufaklı ağaçlar ve tepeler çeviriyordu. Arazinin en iyi kısmına inşa edilmiş küçük bir saray, Kraliçe Nefertari'ye ev sahipliği yapıyordu ama Asiye burayı hiç sevmiyordu.

Kaç gündür buradaydı?

Emin değildi. Firavun ile arasına mesafe koyduğu günden beri Mısır'ın Hükümdarı'ndan hiçbir haber almamıştı. Ne bir mektup ne de bir elçi ona bir şey getirmişti. İlk kez saraya hem bu kadar uzak hem de o kadar yakın olduğunu hissediyordu. Aslında bu saray, Firavun'un has sarayına o kadar da uzak değildi. Çok eskiden buraya sadece Firavun ile kraliçe gelir ve baş başa vakit geçirirlerdi.

Artık son yıllarda bu olmamaya başladı çünkü araları zamanla soğudu. Bunun nedeni Firavun'un gün geçtikçe daha acımasız ve daha kötü biri haline gelmiş olmasıydı. Bu da kraliçenin Firavun'a olan eski sevgisini yitirmesine sebep oldu.

İçi kuş tüyü ile doldurulmuş yastığından kalktı ve balkonun pervazına doğru yürüdü. Artık aşağıdaki bahçeyi net bir şekilde görebiliyordu. Dünyada eşi ve benzeri olmayan bu manzaranın keyfine varmak aslında onu en şanslı kişilerden bir haline getiriyordu ama mutlu olamadıktan sonra bunun bir anlamı olmadığının farkındaydı. Çok güçlü bir nefes aldı ve her şeyin neden bu kadar anlamsız olduğunu sorguladı. Kendisini buraya ait hissedemiyordu ve gözleri sürekli öteki saraya gidiyordu.

Kraliçe tam manzaranın seyrine dalmışken birisinin ayak sesleri koridorda yankılanmaya başladı. Koridorun bir ucu kraliçenin bulunduğu terasa açılırken diğer kısmı sarayın giriş bölümüne kadar uzanıyordu. Bu da koridordaki bir sesin sarayın her tarafında yankılanmasına sebep oluyordu. Bir süre sonra ayak sesleri yerini sessizliğe bıraktı ve Bennu, koridorun başında belirdi. Kraliçenin huzuruna çıkabilmek için bekliyordu.

Kraliçe, gözünü manzaradan ayırdı. Arkasına döndü ve Bennu'ya baktı. Bennu, alımlı ve güzel bir kadındı. Gözleri kartal gibi keskin, duyguları kartalın pençeleri gibi kuvvetli, nefesi gökyüzünde günlerce kalabilecek kadar kuvvetliydi. Bu yüzden ona zamanında Bennu ismi layık görülmüştü. Sır saklardı ve bu onu özel kılan en önemli yeteneklerinden biriydi. Ayrıca kraliçenin hizmetçilerini, askerlerini ve diğer tüm elemanlarını denetlerdi. Yıllar boyunca kraliçeye koşulsuz hizmet etmişti. Kraliçe nereye giderse Bennu da oraya giderdi. O, kraliçenin gölgesiydi. Asiye, hizmetçisini bir daha süzdü ve ''Gel,'' diye gülümsedi.

Bennu'nun, heyecanlı olduğu her halinden belliydi, kapı eşiğinden geçti. Hatta bir an olsun heyecandan kapının biraz ötesinde duran masaya takılıp aile yadigârı vazoyu bile düşürecekti. Neyse ki son anda bir manevra ile doğrulmayı başardı, dengesini sağladıktan sonra sakin adımlarla efendisinin yamacına geldi ve kraliçenin önünde secdeye kapandı. Başını kaldırmadan ''Kraliçem, size mektup getirdim,'' diyebildi cılız sesiyle.

Gül Yangını | Musa'nın DirenişiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin