Medyada Kumsal
-Umarım pişman olmazsın Kumsal. Bu adam takıntılı sadistin teki diyerek bizi orada bırakıp gitmişti.
**
Berke'yle ayrılmıştık. Pars'a her ne kadar sinirli olsam da kendini affettirmişti. Ona kızgın kalmak mümkün değildi zaten. Ertesi gün yine Pars'la beraber okula gittik. Okuldakilerin Pars'ın yüzündeki yaraya iğreniyor gibi bakmaları, sinirlerime dokunuyordu. Ben bile bu duruma sinirleniyorsam acaba o ne hissediyordu diye düşünüyor, onun adına üzülüyordum.
Neyseki uyarılarımı ciddiye almışlar ve bu konu hakkında onu sinirlendirecek birşey yapmamışlardı. En azından ben öyle biliyordum. Pars eskiden çok kavgacı bir çocuktu, şimdi nasıldı bilemiyordum. Gerçi dün Berke'ye saldırmasını düşünürsek, hala aynıydı. Kantinde duran Yağmurların yanına gittik. Onlar da belli etmeselerde, kaçamak bakışlarla Pars'ın yüzündeki yara izini inceliyorlardı.
Görüş alanıma Berke girdi. Ondan ayrıldığıma üzülmüştüm, en azından kötü bir şekilde ayrılmak istemiyordum. Ama aşık olmadığım için zor bir süreç geçirmediğime kanaat getirdim. Onunla konuşup en azından arkadaş kalmak istediğimi söylemeliydim. Kantine gelmişlerlerdi.
-Oo bakın burda kim varmış ? Bir adet ucube. Yanındaki arkadaşlarıyla kahkaha atıyorlardı. Pars'ın boynundaki gerilen damar, birazdan olacakların habercisiydi.
-Berke lütfen, dedim sinirle.
-Sen karışma Kumsal. Bu ucube yüzünden benden ayrıldığını unutmadım. Yine de seni kırmak istemiyorum. Bu konudan uzak dur ! Sesi tehditkardı. Ama ne olursa olsun Pars'a laf söyletmemeye kararlıydım.
-Hey baksana. Bu yüzündeki yarayla nasıl yaşıyorsun ? Yani benim bile midem bulanıyor. Eminim hiç kız arkadaşın olmamıştır. Kim bu surata bakar ki, hala bakirsindir değil mi ? Herkes kahkahalarla gülerken sinirlerim hat safaya ulaşmıştı. Tam cevap verecekken Pars'ın Berke'nin suratına yumruk atması ve kavganın çıkmasıyla şok olmuştum.
Pars, Berke'nin üstüne çıkmış onu yumruklarken, Berke'nin arkadaşları Pars'ı ayırmaya çalışıyordu. Öğretmenler gelip kavgayı ayırdı ve Pars sinirle okul çıkışına doğru gitti. Hemen peşinden koştum. Pars arabaya binip çalıştırırken yan kapıyı açıp ben de arabaya bindim.
-İn Kumsal. Yalnız kalmak istiyorum.
- Hah, daha neler. Ne zaman seni yalnız bıraktım ki ? Hadi çalıştır arabayı prensim, deyip yanaklarından öptüm. Eskiden de böyleydik. O bana prenses derdi, ben de ona prens. O bana kolunu atardı, ben onu öperdim. Bu yakınlığımız garip gelmezdi çünkü beraber büyürken bu hareketler normalleşmişti bizim için.
Öpücüğüm karşısında tebessüm ederek arabayı çalıştırdı. Kısa bir süre sonra sahilin ücra bir köşesindeydik. Kumsala oturmuş sessizce dalgaların sesini dinliyorduk. Şuan Pars'ın ne kadar üzgün olabileceğini düşünüyordum, onun kafasını dağıtmalıydım.
-Hey, ilerideki kayaya kadar yarış yapalım mı, dedim ayağa kalkarken. Bir yandan eteğimdeki kumları silkelerken, diğer yandan ayakkabılarımı çıkarıyordum.
-Üzerindeki okul eteğiyle koşmayı düşünme bile Kumsal. Otur şuraya.
-Çok kişi yok. Hem iddaya varım ki yenileceksin diye korkudan kabul edemiyorsun. O böyle biriydi, çabuk gaza gelir, çabuk parlar, çabuk öfkelenir, çabuk sönerdi. Saman aleviydi Pars.
-Senden hızlıyım prenses. Hem de her konuda . Nesine yarışıcaz ?
-Kazanan istediğini belirleyebilir. Hadi 3 diyince başlıyoruz ve 3, dedim kahkaha atıp koşmaya başlarken. Pars oturduğu yerden hızlıca kalkıp koşarken mızıkçı diye bağırıyordu. Kahkaha atarak koşmaya devam ettim.
- Pekala kazandım. Ne istesem ki ?
- Ama ben daha önce başlamışken nasıl olurda beni geçersin ? Dudağımı büzüp kollarımı birbirine doladım.
-Ben hırslı birisiyim prenses. Hiç mi tanımadın beni, dedi ve önüme düşen saçlarımı, kulağımın arkasına alıp sarıldı. Üzüntüsünü belli etmek istemese de, yüzündeki yara onun zaafı olmuştu. Hassas noktasıydı. Hemen sarılışına karşılık verdim.
- Ben yanındayım Pars. Kim ne dersin üzülme. Her anında yanında olucam. Sen benim için çok özelsin. Çocukluğum, en masum yanım, sahip olmadığım abimsin. Pars kollarını benden ayırıp direk gözlerime bakmıştı.
-Beni öpmeni istiyorum. Yarışı kazandım, öp beni.
Söylediğiyle şaşırmıştım. Onu öpmek benim için zor değildi. Yanağına koca bir öpücük bırakıp gülümsemiştim.
-Kumsal istediğim bu değil. Beni bir erkek gibi gör ve öp.
-Nasıl yani Pars ? Saçmalama. Şakası bile hoş değil, deyip arkamı dönüp, ayakkabılarımı çıkardığım yöne doğru yürüdüm.
-Yüzümdeki iz yüzünden mi ? Arkamdan bağırarak söylediği şeyle donup kaldım. Onun yüzündeki iz umrumda bile olmamıştı hiçbir zaman. Arkamı dönüp baktığımda gözleri dolmuş bir Pars gördüm. Hızlıca yanına gittim ve kafasını ellerimin arasına alıp dudaklarımı dudaklarına bastırdım.
-Yüzündeki aptal izi hiç bir zaman dert etmedim. İstediğin bu mu ? Al öptüm işte. Her tarafın çizikler içinde olsa bile umrumda değil. Öpmememin nedeni abiler ve kardeşleri öpüşmez. Sakın bir daha böyle saçma bir istekte bulunma ve böyle saçma cümleler kurma. Şimdi eve götür beni. Tekrar sinirle arabanın olduğu yere yürüdüm. Tanrım, Pars'ı öpmüştüm.
Evet çok yakındık. Çocukken beraber oynar, beraber uyurduk. Aynı bardaktan içer, samimi davranışlar içine girerdik. Ama iki kardeş gibi. Onu sevgili gibi öpmek iğrençti. Hiçbir his olmadan , aşk olmadan nasıl bunu istemişti ? Kızgındım. Hemen eve gidip dudaklarımdaki izi silmek için banyo yapmalı, dişlerimi fırçalamalı, gerekirse ağzımı çamaşır suyuyla yıkamalıydım.
Canlar çok mu sık bölüm atıyorum. 2günde bir oluyo genelde biraz daha mı bekleyip atsam kitaplarım çok çabuk bitiyorrr :(
Yorum ve votelerinizi bekliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARALI YÜZ (Tamamlandı)
ChickLitYüzünde boydan boya yara olan ve herkes tarafından dışlanan bir erkek, çocukluk arkadaşı güzeller güzeli Kumsal'a ne pahasına olursa olsun sahip olmak ister. Bunun için herşeyi yapmaya hazırdır çünkü o takıntılı bir insandır. ** CİNSELLİK VE ŞİDDET...