46

4.7K 147 239
                                    

Elindeki neşterle yüzümü boydan boya çizdiğinde yapabildiğim tek şey canımın acısından çığlık atmak olmuştu. Annem ve babam seslere uyanıp mutfağa indiğinde yüzü kanlar içinde olan beni ve yaptığının ciddiyetini yeni anlamış, şoka girmiş olan abimi görmüşlerdi. Dediği gibi artık ucube olan ben olmuştum . . .

**

Medyada Pars

Duyduklarımın şokunu üzerimden atamıyordum. Bir insan bu kadar cani olabilir miydi ? Kıskançlık ve öfke yüzünden kardeşinin suratını bu hale getirebilir miydi ?

-Can abi miydi ?

-Evet.

-Özür dilerim. Özür dilerim. Bilmediğim için, anlayamadığım için özür dilerim.

-Sss özür dileme prensesim. Sen benim her zaman yanımda oldun. Seni bırakıp gittiğimde bile benden vazgeçmedin. Sadece ben, ben mahvolmuştum. Aynalar düşmanım olmuştu. Ben bile kendi yüzüme bakamazken, herkesten utandım. Benden nefret etmenden korktum. Herkes bana ucube derken, benden korkarken, senin de benden uzaklaşmadan korktum.

Kalbime ince bir sızı saplandı. Onun üzüldüğünü bilsem de bu kadar incineceğini ön göremedim.

-Zor olmadı mı ? Hala Can abiyle aynı evdesin, zor değil mi ?

-O günden sonra çok şey değişti. Ailem benim bir dediğimi ikiletmez oldu. Üzerime fazlasıyla düşüp beni mutlu etmek için herşeyi yapar oldular. Can'a başta çok tepki gösterseler de zamanla hepimiz Can'la mesafeli ilişkimizi koruduk. O zamanlar depresyona girdik Can'la ikimiz. Ben değişen yüzüm yüzünden, o ise vicdanı yüzünden. Farkındaysan hiç konuşmuyoruz artık.

Fark etmiştim. Pars'ın yurt dışından ilk döndüğü gün, bize yemeğe geldiklerinde hiç konuşmamışlardı. Sonrasında ise aynı ortamda dahi mecbur olmadıkça bulunmamışlardı. Düğünde bile karşılıklı oynamamışlardı.

-Bana bakınca vicdanı ağır basıyor. Ben ise ona bakınca . . . Bilmiyorum, nefret edemiyorum. O benim abim. Ama yakın da davranamıyorum. Çocukluğumu, gençliğimi, yakışıklılığımı aldı elimden.

Sarıldım. Belindeki ellerimle, göğsündeki kafamla, iyice sokuldum ona. Neler çekmişti kim bilir ? Ben yoktum yanında. Bulut acı çekerken onu tanımıyordum ama Pars acı çekerken onu tanıyordum. Üzüldüm. Yıprandım. Bir damla yaş aktı gözümden. Ben dinlerken böyleysem, o şuan kim bilir ne kadar acı çekiyordu ? O günler gelmiş miydi aklına ? Aklını dağıtmalıydım.

-Yaaa yeter. Bu gece dert gecesi değil. Kalk hadi diyerek yanımdaki yastığı alıp Pars'a vurdum. Afalladı. Yüzündeki hüzün gitmiş, şaşkın bir gülümsemeye bırakmıştı yerini. Tekrar ve tekrar vurdum. Yastık patlayıp içindeki tüyler havaya uçana kadar vurdum. Pars da karşılık veriyordu. Yastık savaşı yapıyorduk. Gülüyorduk. Üzüntü yerini neşeye bırakmıştı. Kafasını dağıtmıştım.

 Kafasını dağıtmıştım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
YARALI YÜZ (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin