19

8.2K 223 55
                                    

Medyada Pars

Kumsal'ın babasıyla ilgili planımı da uygulamaya başlamıştım. Yakında Kumsal kendisi kabul edecekti benim olmayı.

***

Zaman ilerliyordu ve Pars'la eskisi gibi olmuştuk. Tabi sadece yalnız kaldığımız zamanlarda. O Bulut'tan hoşlanmıyordu, ben de cadaloz Buse'den. Pars'la eskisi gibi olduğumuzdan dolayı, onun şirketinde çalışmayı düşünüyordum. Babam da orada, işleri daha çabuk kavrardım. Pars'la bugün tiyatroya gidecektik. Her ne kadar tiyatro bana göre değil dese de, çene gücümle onu yendim ve ikna ettim. Gayet şık bir kombin yapıp kapıya doğru koşuşturdum.

-Annecim ben çıkıyorum. Pars mesaj atmış arabada bekliyormuş.

-Tamam, dikkatli ol. Ayrıca önceki düşüncem hala aynı. Pars'ı asla ve asla damadım olarak kabul etmiyorum.

-Tamam anneee diye bağırdım. Sürekli aynı şeyi söylüyordu. Zaten Pars'a ben de koca adayı gözüyle bakmıyordum. Bulut, ne diyorum ben ne Bulut'u ? Niye koca diyince aklıma Bulut ismi geldi şimdi ? Kumsal itiraf et artık Bulut'tan hoşlanıyorsun. İç sesimle kavga ede ede arabaya binmiştim. Emniyet kemerimi takarken kendi kendime mırıldanıyordum.

-Ne o ? Gene kendi kendine mi konuşuyorsun ? Bir bırakamadın şu huyunu.

-Beni en iyi anlayan yine benim. O yüzden karışma bana ve iç sesime. Pars arabayı sürmeye başladığında atışmalarımız da başlamıştı. Tabiki bunlar tatlı atışmalardı.

-Delisin sen kızım. Seni istemeye gelen her adama bu huyunu anlatıcam, onlar da kaçıp gidecekler. Evde kaldın.

-Hıh, kaçıp gidecek adamı ne yapım ben zaten ? Hem evde kalırsan seni ben alıcam dedin.

-Alırım alırım da bu kıyafetlerle olmaz. Ne bu mini mini ? Lisede değiliz artık. Uzat biraz şu altına giydiklerini.

-Geri kafalı geri kafalı konuşma Pars.

-Neyse bu defalık birşey demiyorum. Bir dahakine görürsün sen, hele böyle birşey giy de görürsün.

-Ya ama ben çok korktum. Çocuk taklidi yaparak söylemiştim ve ikimiz de kahkaha atmıştık.

-Seninle olmayı özlemişim prenses. İyiki varsın.

-Sen de iyiki varsın prensim. Tiyatro salonuna gidip yerlerimize oturduk. Olay evli bir çift üzerine kuruluydu. Kadın, adamın en yakın arkadaşıyla aşk yaşıyordu ve üstüne üstük sevgilisi, kocasını öldürüyordu. Bu olaylar olurken, Pars böyle şerefsizlik olmaz, sahneye atlayıp söylim mi zavallı adama boynuzlanıyorsun diye, ben olsam ikisini de öldürürdüm gibi şeyler söylüyordu.

Tabi herkes ters ters bize bakıyordu. En sonunda elini tutup sıktım ki canı yansın da artık sussun. Ama elimi bırakmadı. Oyunun geri kalanını ellerimizi birleştirmiş şekilde izledik. En azından susmuştu. Geçmişte yaşadığımız sevişme hakkında hiç konuşmuyorduk, o yüzden rahattım. İkimiz de unutmaya çalışıyorduk. Sonunda oyun bitmişti ve biz de Pars'ın arabasına bindik.

-Yani dua et de kovmadı insanlar bizi. Tiyatro sinema gibi mi yorum yapıp durdun ? Oyuncuların dikkatini dağıtacaktın.

-Ya napsaydım ? Kadın kocasını aldatıyor, alkış mı tutsaydım ? Hiç sevmediğim konular. Valla gerildim. Gidip birşeyler içelim olur mu ?

-Bana uyar. Pars bizi gençlerle dolu olan bir bara getirmişti.

-İki viski, diyerek siparişlerimizi verdik. Bu kez sarhoş olmamakta karar kılmıştım ama hafif meşref olmamda sakınca yoktu değil mi ? Birkaç kadeh ve kahkahalarla dolu sohbetten sonra, Pars lavaboya gitti. Karşı masamızda sürekli bizim olduğumuz tarafa doğru bakan biri vardı ve dikkatli baktığımda onun Okan olduğunu gördüm.

YARALI YÜZ (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin