Daha kısa sürede attım. Daha uzun olmadı ama yinede uzun.
Yorum yapmayı unutmayın.
Soğuk.
Acı.
İkilem.
Kafada başlayıp tartışma yaratan şu üç kelime ruhuma fena halde işlemişti. Dudaklar, yemek, Melih ve mırıldanan şarkı. Dün yaşadıklarım kafamın içerisinde dönüp dolaşırken ruhum içeride bir yerlerde heba olmakla meşguldü. Parmaklarımı yastığı daha sert kavrayabileceğim bir biçimde sıktım. Avazım çıktığı kadar bağırmak hatta hiç susmamak istiyordum. Dün neler oldu öyle?
Telefon titrediğinde bedenimi kehanete sürükleyen düşüncelerim bir bir uzaklaştı. Başımı yaslandığım başlıktan kaldırdığımda parmaklarım telefonu tutmakla meşgul oldu. Beni her defasında mest eden ismin yazılı olduğu ekran gözlerimi bir defa kapayıp açtırttı. Gecenin kasveti sabaha bulaşmıştı. Korkunun eceli ise ruhlarımıza. Telefonu kulağıma götürdüğümde oturuşum daha düzgün hale geldi.
"Efendim?" telefonu her açtığımda bu kelimeyi solumaktan vazgeçmeyeceğim temenniydi. Avuç içim saçlarıma dokunup orayı ovdu ve geri çekildi.
Camdan içeri yayılan papatya kokusu burnuma doluştu ve orada güzel bir hissiyat yarattı.
"kaldığımız yerden devam etmeye hazır mısın?" kaldığımız yer. Biz en son nerde kalmıştık?
"neye?" cevabını bal gibi bildiğim soruyu hiç düşünmeden amansızca telfi etmiştim.
"Önemli biri güzelim. Unutmuş olamazsın." hayır unutmuş olamazdım. Kaç gündür peşinde olduğumuz o önemli kişiyi nasıl unutabilirdim?
"unutmadım!" dedim, gözlerim hafifçe kısıldı ve ardından açıldı.
"konsere gideceğimizi söylemek için aradım. Akşama seni alırım." rüzgar açık bıraktığım camdan içeri girdiğinde saçlarım bir miktar uçtu ve omzumun üzerine serildi.
"tamam!" telefon avuçlarım arasında kulaklarımdan çekildiğinde gözlerimi kapadım.
.....
Hava sevinç nidası atarken esen rüzgar delice savruldu. Parmaklarım az önce üzerime geçirdiğim siyah elbiseye dokunurken topuklu ayakkabıları giydim. Saçlarımı salmış omzumun arkasına bırakmıştım. Rüzgar perdenin arkasından belime doğru uzandığında omzuma taktığım çanta ile birlikte kapıya kadar yürüdüm. Asaf aşağıda bekliyordu.
Onu tanıdığımdan beri ya da tanıdığımı sandığım zamanlardan beri bu cümleyi binlerce kez kullanmıştım.
Kapı pervasızca açıldığında adımlarımı kolidora doğru attım. Avuç içlerim alnımla temasa geçtiğinde, orayı hafifçe sildim ve merdivenlere doğru uzattım başımı.
.....
Telaş delip geçti bedenimi.
Veda sayılan sarılmalar bir sonraki görüşme için gün saydı.
Kıs kıs gülen şeytan parmaklarındaki kanı savurup ecelin peşine takıldı.
Güneş tepemizden uzaklaşmış bizi takip etmekten yoksun bir halde batışa geçti.
Gözlerim Asaf'la buluştuğunda iki saniye sürdü bakışmamız. Kısa ama yakıcı olan türdendi.
Başımı konser alanına çevirdim. Saatlerce uğraş sonucunda yüzlerine sürdükleri on kat boyayla buralara gelen kızlar konser alanına doluşmuşlardı. Onlardan farklı olmak iyi hissettiriyordu. Yüzüme herhangi bir şey sürmemek içimde keyif nidasını başlattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Enseme Dokunan Nefes
Novela Juvenilkulağıma "şu an!" diye fısıldadı, güçlü parmaklarını ağzımdan çekmiyordu ve diğer elini yeniden kalçama götürdü "burada!" dedi, kalçamı hafifçe sıktığında ağzımdan sadece onun duyabileceği bir inilti çıktı. "Seninle!" dedi ellerini birazdaha hareket...