Yorum yapmayı unutmayın.
Bir diken ne kadar keskin olabilirdi? Bir diken ne kadar acımasız olabilirdi? Bir diken ne kadar vefasız olabilirdi? Bir diken ne kadar can yakabilirdi?
Benim dikenim çok keskindi, fazlasıyla acımasızdı, olabildiğince vefasızdı, hayasızca canımı acıtıyordu.
Benim dikenim yıllar önce babamı kurban eden katildi. Onun kurbanı sadece babam değildi. çocukluğum, hayallerim, düşlerim ve ben onun birer kurbanıydık. Hepsini teker teker öldürmüştü. Acı bir matem ıslığını kasvete döktüğü sırada tüm sancılar bedenimi buldu, ruhumu hırpaladı.
Kalbim delicesine atarken oturduğum koltukta kıpırdandım.
O gitmişti, o kaçmıştı. Merdivenlerden indiğim sırada o kaybolmuştu.
"o olduğuna emin misin?" annem cam kenarına kıvrılmış başını bana doğru uzatmıştı. Ruhum sivri bir yere çarptığı sırada başımı salladım. "oydu."
"ama onu görmedin ki? Biz aşağı indiğimizde gitmişti." gözlerim alacalı bir şekilde annemi süzerken gökyüzünde çakan şimşek odanın ortasına yansıdı. Şimşeğin Sesi odada yankılandı.
"bana saçma bir şekilde ufaklık diyor. Sana da ufaklık derseniz anlar demiş. Sence de o değil miydi?" yüzü yüzümde öylece durdu. Ne annem ne de ben tek bir kelime dahi etmedik, uzun bir süre konuşmadan öylece saniyelerin zamana karışmasını bekledik.
Sessizliği ilk bozan çakan şimşeğin yüksek ve hırpalayıcı sesi oldu. Annemin sesi ardından yükselirken avuç içlerimi pijamama bastırdım. "polise gitmeli miyiz?"
Dalgın bir ruhsuzluk, çalkalanan yolsuzluk ile bütünleşip bedenime yayılmıştı. Mecali kalmayan bir halsizlik içerisinde yüzüyordum. Kahverengi saçlarım sırtımın arkasında uzanırken aklıma takılan sorular hafızama matemini kurdu.
O beni tehdit etmişti. Polise gitme konusu ucunda yakıcı bir ölüm kokusu birikmişti. Polise gitmek, ölüm demekti. Polise gitmek, en değerli iki şeyi mi kendi ellerimle kanlı ellere teslim etmek demekti.
Başımı salladığım sırada gözlerim gözlerinde oyalandı. "ispatlayamayız." dedim usanmış bir ifadeyle.
Her şeyi, tüm o savurduğu tehditleri anneme anlatmak için can atıyor ama bir yandan da onun üzülmesine dayanamadığım için susuyorum. İki tarafta elini kana bulamaktan bahsetmişti, iki tarafta ölümden söz etmişti ve ben ortalıkta can yakıcı bir ecel varken tüm her şeyi annemin önüne dökemezdim.
Gizli psikopatın hayatımızı alt üst etmesine izin vermeyecektim. Üstelik dalga geçmediği ne malumdu. Belki de her şeyi çözecek olan şey paraydı. Ama ne yazık ki bok gibi para kazanan kişiler değildik. Eğer babamın ölmeden önce annemle birlikte aldığı bu ev olmasa kıçımızı sokacak bir yer bulamazdık. Üvey babam annemle evlendiğinde her ne kadar beni istemesede annemle ikimizi kendi evine almıştı, bir süre orada kalmıştık. Annem ondan boşanınca da babamdan kalan bu eve geri gelmiştik.
Telefonum masanın üzerinde titrediğinde daldığım düşüncelerimden sıyrıldım, yüreğim burkuldu, kalbim çınladı, ruhum heba oldu.
Eğilip masanın üzerinden telefonumu aldığım sırada bir oh çektim. Arayan gizli psikopat değildi, Yaprak'tı.
En yakın arkadaşım.
Çok yakın arkadaşı olan bir kız yerine tek bir arkadaşı olan kız olmayı yeğlerim, öyle de zaten. Tek bir arkadaşım vardı, Yaprak.
"efendim?" diye sordum, annemin gözleri üzerimdeydi.
Nefesini telefonun ucundan duyduğumda "nasılsın Hare?" diye sordu. "koca gün hiç aramadın." diye söylendiği sırada "işten kovuldum." diye cevap verdim, sakinlikle.
"ne?" şaşkınlığı, sorusunu sorarken sesinde yankılanan cılızlıktan belli oluyordu.
"evet kovuldum işte." diye fısıldadım tiz bir sesle.
"neden?" diye sordu.
"sonra anlatırım. Sen niye aradın?" kızacaktı. Soruma dellenicekti. Öylesine arayabilirdi. Tek arkadaşımı da böyle böyle kırıyordum işte.
Neyse ki beklediğim olmadı.
"Bugün okuldayken biri geldi. Bir erkek. Sonra bana bir kolye verdi. Senin kolyene çok benziyordu. İlk başta anlamadım tabiki ama sonra bu ne diye sordum. Veren kişi dedi ki, kolyeni bugün kitapçıda düşürmüşsün ve kendisi orada çalışan biriymiş." gözlerim usulca dizlerime kayarken bugün olanları anımsadım. Çatı katında düşmüş olmalıydı. Çalışanlardansa Cenk vermiş olmalıydı. Ama Cenk Yaprak'ı tanımıyordu ki?
Orada çalışanlardan kimse Yaprak'ı tanımıyordu, bana getirmek yerine neden Yaprak?
"Başka bir şey dedi mi?" diye sordum alacalı bir şekilde. O sırada annem oturduğu koltuktan kalktı ve mutfağa yöneldi. Yürürken ayaklarından çıkan çıt sesleri duyumsadım.
"Ufaklığa selam söylersin dedi. Beni nerden tanıyor bilmiyorum sormak aklıma gelmedi. Ne zaman görüşürüz?" ufaklık? Hayır, bu Cenk değildi, bir başkası değildi, bu Gizli psikopattı. Tüm acılarıma tuz basan gizli psikopat şimdi de en yakın arkadaşıma mı sarmıştı, bu bir tehdit miydi?
"ben size uğramaya çalışırım zaman bulabildiğimde."
"tamam." diye fısıldadığında telefonu kapattım.
Yüreğim acı ninniler fısıldarken etrafa ruhum sarhoş olup etrafı dağıtmıştı.
Şarap kırmızı rengine çalan gök gürültüsü kulaklarımın tabanına yerleşirken gözlerimden akan yaşları parmaklarımla ovuşturdum. Benim kolyem, babam onu anneme yıl dönümlerinde hediye olarak almış, annemde bana hediye etmişti. Koca gün. Koskoca gün boyunca kolyemin düştüğünü anımsamamıştım bile.
Gözlerimden bir yaş daha aktığı sırada düşüncelerim tekrar tekrar dibe vurdu. Annem verdiğinden beri boynumdan çıkarmadığım kolyeme kanlı eller sürülmüştü. Bunu ağır ödetecektim. Ona mesaj atacaktım.
Hemen şimdi.
Telefonum henüz parmaklarım arasındayken gizli psikopata aklıma gelenleri fırlattım, Sen bu sefer çok ileri gittin. Bunu sana ağır ödeteceğim. Duydun mu çok ağır!
Mesajı Gizli psikopata gönderirken ellerimin titremesine engel olamadım.
Sinirlerimi düzenli kontrol edemiyordum. Annemin mutfakta tezgaha bir şeyler bıraktığı sesini işittim. Ardından gelen mesaj sesi, Gizli psikopattan gelen mesaj sesi.
Duydum ufaklık. Az önce Yaprak'la konuşurken her şeyi duydum! "
Bir kadın ölüm sancısını benliğine geçirdi. Bir katil kurbanına adım adım yaklaşmak üzereydi.
Yine uzun olan bir bölüm oldu yorum yapmayı unutmayın.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Enseme Dokunan Nefes
Teen Fictionkulağıma "şu an!" diye fısıldadı, güçlü parmaklarını ağzımdan çekmiyordu ve diğer elini yeniden kalçama götürdü "burada!" dedi, kalçamı hafifçe sıktığında ağzımdan sadece onun duyabileceği bir inilti çıktı. "Seninle!" dedi ellerini birazdaha hareket...