43.

7.8K 314 192
                                        

     Medyaya Hareyi koydum. Yeni bölümde Melih, Bulut ve Yaprak ta olacak. Onları da merak ediyorsunuz biliyorum. Birden ortadan kayboldular ama ortadan kaybolmalarının bir nedeni vardı.

       Yorum yapmayı unutmayın...

 
  Bedenlerin üzerlerinde biriken yoksunluğun yansıması fazlaca büyüktü.

    Belki de büyük olan şey benim bedenimdeki yorgunluktu.

   Yorgunluk neydi?

   Bir bıkkınlıktı, bıkkınlığın eş anlamlısı. Usanmaktı. Bir adım daha atmaya mecalinin kalmamasıydı yorgunluk.

    Ben hangi anlamı taşıyordum bilmiyordum ama gereğinden fazla yorgundum, gereğinden fazla.

     "tek kelime dahi etmeyecek misin?" dedim karşımda duran sevdiğim adama. Ona deliler gibi aşıktım ama ondan binlerce kez dile getirebileceği şekilde nefretle doluydum.

        Nefretimin sebebini sorsa, beni neden kendine aşık ettin derdim. Ona hiç düşünmeden bunu söylerdim. Belki de düşünürdüm, bilmiyorum.

          Soruma karşılık sustu, tek yaptığı şey gözlerini gözlerime dikmek, kirpikleri arasından yüzüme bakmak oldu.

          Kalbim alacalıydı, susmak istiyordum ama içimdeki dinmek bilmeyen ateş konuşmamı istiyordu. Ateş benden üstün çıkıyordu bu durumda, susmak yerine konuşuyordum.

         "Asaf?" diye sordum koltukta kıpraşmadan. Kulubedeydik, dalga sesleri kulaklarımızı tırmalıyordu. Birlikte olduğumuz yatağın karşısındaki koltukta oturuyorduk. Gözlerimi yatağa çevirdim ve oraya bakarak konuşmamı sürdürdüm.

       "benimle burada sevişirken canın hiç yanmadı mı?" diye sordum yutkunduğum sırada.

         Ardından aklım başıma geldi ve içimden o bilmiyordu diye sayıkladım.

        "özür dilerim ama sana olan kızgınlığım bastıramıyorum." diye fısıldadım yüzümü ona döndürdüğümde. "sana olan kızgınlığım bastıramıyorum."

       Gözlerini yumdu ve şunları sayıkladı, "lanet olsun, seni üzen bedenimi sikeyim. Sana yaşattığım tüm bu şeyler yüzünden şerefsizim teki olan bedenimi sikeyim ben."

        Gözlerini kapalı tutmaya devam ediyordu. Üzüldüğünü görebiliyordum ama nefretim azalmıyordu, kızgınlığım geçmiyordu. Tek ihtiyacım olan şey şuydu, onun kollarına sığınmak.

       Yavaşça yanına yanaştım ve onun gözleri kapalıyken kolları arasına bedenimi bıraktım.

       Hafifçe kulağıma nefesini üfledi ve fısıldadı, "sevişelim mi?"

       Gülümsedim ve başımı olumlu bir şekilde salladım, "sevişelim."

      .....

       Bir ay sonra...

         Şiddetli bir fırtına caddeyi kasıp kavururken gürültülü şimşeğin sesi Kulağımda yankılandı. Ellerim arasında tuttuğum korku kitabının olduğum sayfasının son satırını bitirdiğimde sayfayı çevirdim. Kitap heyecanlı ilerliyordu.

       Saat on ikiyi geçmişti. Perdeyi sonuna kadar sıyırmış, şimşeğin içeriye vurmasına izin vermiştim.

       Gözlerim koltukğa kıvrılmış, homurdanışı ardından yeniden uykuya dalan annemi seyre daldı. Kitabı okumaya devam ettim. Normalde korkunç kitapları sevmezdim ama bu kitap ilgimi çekmişti.

       Kitapta bir kızın hayatı anlatılıyordu. Her şey normal giderken kızın hayatına bir katil giriyor ve kızın hayatını alt üst ediyordu. Zihnim ve düşüncelerim bana şunları söylüyordu, bu hikaye senin hayatına benziyor.

       Bir şimşek daha çaktı ve ardından telefonumun titreyen sesi kulaklarıma geldi. İki ayağımıda yana doğru uzatmıştım ve eğilip ayak ucunun yanından telefonumu aldım. Gözlerim annemin uyanıp uyanmadığını kontrol etti ardından telefonu açtım.

       Asaf arıyordu.

        "efendim?" diye sordum sessizce.


         "neden fısıldıyorsun?"

          "annem uyuyor." dedim fısıldayan sesimin tınısını hiç bozmadan.

          "seni özledim." dedi, bir süre konuşmadık. Bu bizim belirgin yaptığımız şeylerden biriydi. Birimiz bir şeyler fısıldıyorduk ve ardından bir kaç saniye ikimizde susup fısıldanılan kelimeyi düşlüyorduk.

          Sessizliği bozan ben oldum, "daha bugün görüştük." dedim hafifçe gülerek, "daha bir saat önce beni eve bıraktın."

           "ben seni saniyesinde özlüyorum ufaklık." dedi telefonun diğer yanından kıkırdayarak, "benim yanımda bedenimde seni özlüyor."

         En son ne zaman seviştiğimizi düşündüm. En son kulubede sevişmiştik ve ne kadar söylemesemde benimde bedenim onu deli gibi istiyordu.

         "eğer istersen şimdi sevişebiliriz." diye kıkırdadım.

          "şimdi mi?" diye sordu, şaşkınlığını sezebiliyordum.

           "şimdi." dedim, gözlerimi derin uykuda olan annemde gezdirerek. "hemen şimdi."

            "tamam o zaman nasıl yapıyoruz? Seni gelip alayım." dedi, sevinci sesine yansıyordu.

             "gel ama alma." dedim, kukırdamamı durduramıyordum.

             "nasıl yani?" diye sordu, "bu sefer beni seni alıyorum." dedim.

               "nerede sevişeceğiz? Tahmin ettiğim yerde mi?"

                "odamda." dedim, "tahmin ettiğin yerde."

                  "sikeyim annen bizi yakalarsa?" dedi, o da bunu istiyordu ama kim kaynanasına yakalanmak ister ki?

                  "annemin uykusu ağırdır. Hem seni eve almak karşılığında bir şey istiyorum." dedim, "ne istiyorsun ufaklığım?" diye sordu.


              "bu sefer ne isterse yapabilecek olan kişi ben olacağım yani sevişirken kozlar benim elimde olacak." kahkaha attı, o güzel gülüşü gözlerimin önüne serildi.

           "yarım saate orda olurum, bana ne istersen onu yapabilirsin."

          "bunu çok istiyorsun demek?" dedim kıkırdadığımda. "Çok istiyorum." diye karşılık verdi.

         "bunu istediğin için pişman olacaksın Asaf. Neler yapabileceğimi tahmin edemezsin." dedim, "bu zamana kadar ne kadar seviştiysek bana her istediğini yaptın şimdi sıra bende. Sana aklının almayacağı şeyler yaşatacağım." dedim kozlar benim elimde anlamını taşıyan gülümsememle.

         "sıra sende, göster bakalım marifetlerini."


          Yorum yapmayı unutmayın...

Enseme Dokunan NefesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin