Tanıtım videosunu buraya da bırakıyorum.
Bunun gibi bir tanıtımın Bulut ve Hare ile ilgili olanı da gelsin mi?
Artık bir şeyleri daha iyi anlamaya başlayacağız ha?
Yorum yapmayı unutmayın.
Kozasına saklanmış kelebek, gözlerimi kapattığımda kirpiklerimin üzerine bir tutam saç düşmesine izin verdim. Kozasına saklanmış kelebek, diye tekrarladı yeniden geçmişi hatırlatan tarafım. Kimler acıyı iliklerine kadar tadacak? Diye sordu küçük kız çocuğu. Bilmiyorum! Dedim yavaşça ve kelimenin dudaklarımdan sessizce süzülmesine izin verdim.
"Hare öz!" rehber hocasının sesiyle tüm her şey ortadan kaybolduğunda gözlerimi elinde karnemi tutan edebiyat hocasına çevirdim.
.....
"Hiç geçemeyeceğimi sanmıştım" Asaf'a çevirdim bakışlarımı.
"önemli değil!"
"anlamadım?" dediğini duyduğumda, senin sayende geçmiş olduğunu unutmuş olamaz! dedi küçük Hare.
"teşekkür etmek sandığın kadar da zor değil" sırtımı demirlere daha fazla yasladığımda Asaf'ın oturduğu yerden doğrulduğunu gördüm.
"artık okuldan gitsek ha?" başımı olumlu anlamda salladığımda parmaklarımla destek aldığımda duvarın üzerinde doğruldum.
"yarın için ailenden izin alman gerekiyor ufaklık!" yarın için mi? yarın izin almamı gerektiren bir şey olduğunu sanmıyordum.
"neden izin alacağım?" diye sordum, ayağa kalktığımda. Asaf'ta ayağa kalktığında yüzümün hizasına gelmek için yakınlaştı.
"seninle bir işimiz var!"
"ne işi?" diye sordum Asaf arkasını dönüp ilerlemeye başladığında. onu takip ederek arkasından gitmeye başladım. Birlikte bir iş mi yapacaksınız? diye sordu küçük Hare, siyah elbisesindeki tozu temizlemeye uğraşırken.
"yarın sabah ayrıntıları anlatacağım!"
.....
soğuk bir rüzgar estiğinde saçlarım hafifçe geriye doğru savruldu. rüzgar görevini fırtınaya teslim ettiğinde kolyemin koptuğunu hissettim. yere düşen kolyemi almak için eğildiğimde, tekrardan esen şiddetli rüzgar kolyeyi ileriye doğru sürükledi. Ellerimi uzattım rüzgarın götürdüğü kolyemi almak için. daha şiddetli estiğinde rüzgar hem kolyemi sürükledi hem de eteğim hafifçe ileri doğru savruldu. Öne doğru attım bedenimi, bu sefer kolyemi alacaktım. ellerim kolyeyi avuç içine aldığı sırada kolyem küçülen parmaklarımın arasından kayıp düştüğünü gördüm. Gözlerim küçülen parmaklarımda takılı kaldı. Olamaz! dedim içimden, ayakkabılarım ne kadar da küçük. "Hare!" sesin geldiği yöne çevirdim başımı. Gözlerim aynadaki görüntüyü tanıyamadı. Aynadaki görüntü bana ait değildi. "Ben senim Hare! düşün, ben senin küçüklüğünüm." aynadaki görüntüsüne baktığım küçük çocuk fısıldadığında yüzü de daha fazla tanıdık gelir olmuştu. "küçüklüğüm!" diye bağırdım ona. "senin burada ne işin var?" bir şey söylemek için dudaklarını araladığını gördüm. Daha sonra gözlerinden bir tane yaş damlası aktı. "neden ağlıyorsun?" diye sorduğumda küçük parmakları yaş tanesini silmek için göz altlarına uzandı. Parmakları koyu kırmızı bir ton'a dönüştüğünde yaş damlasının şeffaf rengi de kan'a bulanmıştı. "O burada!" diye haykırdı küçüklüğüm. "kim burada?" diye sordum, yüzü solgunlaşan küçüklüğüme. "Katilimiz burada Hare."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Enseme Dokunan Nefes
Teen Fictionkulağıma "şu an!" diye fısıldadı, güçlü parmaklarını ağzımdan çekmiyordu ve diğer elini yeniden kalçama götürdü "burada!" dedi, kalçamı hafifçe sıktığında ağzımdan sadece onun duyabileceği bir inilti çıktı. "Seninle!" dedi ellerini birazdaha hareket...