49.

7.7K 219 103
                                    

      Merhaba gökyüzülerim, uzun süredir yoktum ve sizi çok beklettim farkındayım ama söylemekten çekinmeyeceğim ki yazarınız aşık oldu... Ama sonu kötü bitti okuyucularım, kendimi toparlamakta güçlük çekiyorum. Morale ihtiyacım var, bana moral verir misiniz?

       Keyifli okumalar,

       Yorum yapmayı unutmayın...

Her şey bir düzmece...

Bölüm adı "geri dönüş."

.
.
.

Gerçekler acıtır.

Peki, gerçek kime göre belirlenir?

...

"her şey bir düzmece." diye mırıldanırken içimden üç defa lanet olasıca kelimeyi tekrar ettim, düzmece, düzmece, düzmece.

Karşımda oturan adam gözlerini sıkıca bana kişitlemişti, sevdiğim adam.

Evet, onu deliler gibi seviyordum ama sevgim nefretimi ona karşı soğutmuyordu.

Ondan bir o kadar da deliler gibi nefret ediyordum.

Masanın altından dizimi sallıyordum, tırnaklarım dişlerimdeydi kemiriyordum onları. Sladım dağılmış gözlerimi kapıyordu. Susuyordu, lanet olası sessizlik arasından diğer masalarda oturan bir kaç çiftin çatal bıçak sesi masamıza hüküm kesiyordu.

Dayanamadım, sonunda ben konuştum. Alçak ve net bir sesle şunları söyleyiverdim, "düzmece olan ne Yıldırım?"

Bakışlarındaki donukluk ve keskinlik bir an olsun bozulmadı, Tanrım o iyi bir yalancıydı. İnsanları kendi etrafında ağ gibi örmekten ve o insanların kendi ağına takılmasından hoşlanıyordu. Yemine ederim seviyordu bunu. Ama ben o insanlardan olmayacaktım, bu zamana kadar ağımı ellerimle örmüştüm, biliyordum ama şimdi o ördüğüm ağları makasla teker teker kesecektim.

Nasıl mı?

Düzmece olan her neyse o açığa çıktığında kanmayarak. Ben kanmayacaktım, yalanlara ve düzmecelere.

KANMAYACAKTIM.

Dirseğimi masaya dayadım ve anlatmasını bekledim. Onu bir avcının avını izlemesi gibi izliyordum. Bir ağaca oturmuştum ve kurbanım yavaş yavaş tuzağıma düşüyordu...

 "Her şey" dedi bana onu dikkatlice süzmeye devam ederken, dudakları arasından sıyrılıp aramıza ulaşan her kelime önemliydi, anlatacakları anlattıktan sonra önemsiz olabilirdi belki ama şu an için kalbimde derin yarayken Asaf Yıldırım benim için önemliydi. "Melihle ilgili." diye fısıldadı. Gözlerime inen yorgunluk ve nefesim arasından verdiğim iç çekiş beni bu raddede sessiz kalmaya itekledi. Konuşmadım, sadece düşündüm. Melih, Melih, Melih diye tekrarladım üç kez içimden. Melih geri mi dönmüştü? 

       Yelkenleri hemen suya indirmeyecektim, avım tuzağıma düşmüştü ama kurtulmaya çalışıyordu, soğuk ve üste çıkan tavırlarla. 

      Gözlerinin içine baktım, gözlerinin ta içine, en derinine. Orda bir yerlerde saklı geçmiş vardı, orda bi yerlerde Yıldırımın sakladığı şeyler yatıyordu. Göremiyordum, büyüyen göz bebekleri neyi saklıyordu? 

Enseme Dokunan NefesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin