46.

6.2K 235 81
                                    

     Kısa bir alıntı bölümüyle geldim, bu bölüm 46'nın başıdır. Uzun bölüm yarın gelecek.

      Sizi gökyüzünce seviyorum, parmaklarımla sayamayacağım kadar gökyüzülerim...

     

        Yorum yapmayı unutmayın...





 

   Ölüm, yaşanabilecek en acı şey gibi görünsede bizi en güçlü kılan şeydi aslında. Bedenim izde kendimize ait olan ölümden bahsedilemez fakat yakınımıza ait olan ölümler bizi ayakta tutmaya, dirençli kılmaya tabi tutar. Ölüm bizi dayanıklılığa sürükler.

        Babamın ölümü, her ne kadar görmemiş olsamda, farkına vardığım ilk günkü kadar kalbimi dağlıyordu. Acısı ne azalmış ne de yok olmuştu. Zamanla geçer diyorlardı ya, bana göre bu söz tümüyle israf, tümüyle yalandan ibaretti.

         Kemiksi ellerim arasında tuttuğum fotoğraf on dokuz yıl öncesine aitti. Dikdörtgen kareye sığdırılmış aile tablosu ruhumu okşadı, dilime gelen kelimeleri yutturdu. Fotoğrafı şu şekilde açıklayabilirdim, babam kollarını annemin omzuna atmış, ikiside doğal bir şekilde gülümserken annemin bir eli karnındaydı. Annem, babam ve ben...

         Üçümüzün olduğu sevdiğim sayılı fotoğraflardan biriydi ellerim arasında tuttuğum şu fotoğraf karesi.

         Resmi diğer resimlerin arasına, kutuya bıraktım. Yatağımdaydım, telefonum yanımda duruyordu. Ne arayan ne de mesaj olmuştu. Bundan kastım Asaf'tı. Yemekten geleli neredeyse iki saat olmuştu fakat Asaf hiç arayıp sormamıştı. Bu işte baya kötü giden, kötü hissettiğim şeyler vardı. İyi şeyler olmuyordu.

       İskelede aklıma gelen düşünceler yeniden kendilerini gösterdi. "başka biri mi var Asaf, yapamazsın." diye tekrarladım seslice, avuç içlerimi alnıma yasladım ve ter içinde kalmışken kolumu dizime yaslayıp başımı öne eğdim. Korkuyorum. Aldatılmaktan korkuyordum, Asaf'ı kaybetmekten.

        Aklımı delice kurcalayan düşüncelerin yerini kalbimde ilmik ilmik büyüyen sevgi aldı. Ona olan sevgim büyüktü, paha biçilemezdi.

        Asaf Yıldırım'da bana karşı böyle şeyler mi hissediyordu? Benim sevgimde onun kalbine ilmik ilmik örülmüş müydü?

          Kemiksi ellerimle telefona uzandım. Avucum altında kalan telefon belki titrer diye bekliyordum. Belki arardı, merak ederdi ufaklığını?

         Aramamıştı.

          Beklediğim o telefon çalmamıştı.

           Henüz yataktan kalkmaya hazırlanıyordum ki titrek sesi önce avuç içimde sonra da kulaklarımda duyumsadım. Bir heyecanla kim arıyor diye baktığım numara sevincimi bir nebze düşürdü. Aleda arıyordu. Yılbaşı için gittiğimiz dağ evinde ayrılmadan numaralarımızı kaydetmiştik.

         "efendim?" diye sordum tiz bir sesle. Telefonun ucundan sesi yükseldi, "nasılsın Hare?"

         "iyiyim." dedim sesimi bozmadan, "sen nasılsın."

          "bende iyiyim. Ben şey için aramıştım." dedi, "ne için aramıştın?" diye sordum. Gözlerimi aynadaki yansımamda gezdiriyordum. Sonra yeniden halıya çevirdim. "Elisa seni görmek istiyor." dedi çekingen bir sesle.

     Prenses diye geçirdim içimden, onunla ilgilenmek bana da iyi gelebilirdi. "bende onu görmek isterim." dedim, "nerede buluşalım?" diye sordu, düşündüm. Cafe uygun olabilirdi.

     "Cafe olabilir."dedim," ben size adresini atarım.

      Teşekkür ederek telefonu kapattığımızda, telefonum kısa bir halde titredi. Mesaja girdim.

      Mesajı okuduğumda kaynar sular döküldü beynimden, yazanları seslice okudum. "Asaf'ın şu an nerede olduğunu öğrenmek ister misin?"





       Yorum yapmayı unutmayın...

    

    




        

      

        

Enseme Dokunan NefesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin