Kafamda bir ağrıyla gözlerimi açmaya çalıştım, ellerimi kafama getirip ovduğumda ıslaklık hissettim. Elimi gözümün önüne getirip baktığımda kan gördüm, bana ne olmuştu? Kafamı kaldırmaya çalıştıkça başıma ağrı giriyordu, zonkluyordu.
Zincir sesi duyduğumda yerde olan elime baktım, bağlamış mıydı beni? "Deniz?!" diye seslendim, kafamı kaldırmadan, kapı sesi gelince kafamı zorla kaldırmıştım o hızla kafam yaslandığım duvara vurunca ağrıdan inledim.
"Nasıl oldun yeşil gözlüm?"
Fıratın sesiyle gözlerimi kapattım, hepsinin bir kabus olduğunu diledim. Tahirin beni çabuk bulması için dua ettim.
Yutkundum "deniz nerde?" diye sordum ve kalkmak için hamle yaptım, fakat başımın dönmesiyle yine yere düştüm.
"İçerde, kızımız mışıl mışıl uyuyor."
Sinirle kolumu ona doğru attım, zincir bileğimi kesmişti "Kafamdaki bu ağrı ne?" dedim elimi yine yaranın üstünden geçirerek.
"Sevgilim, düştün kafanı vurdun ya sen? Unuttun mu? Doktor yolda geliyor, biraz beklemen gerek."
"Sen yaptın bunu bana!"
Yanağımda hissettiğim acıyla kafamı sola çevirince boş elimle yanağıma dokundum "Yalan söyleme!" çenemden tutup yüzümü kendine çevirdi "Kızımızı da böyle yalanlarla dolduruyorsun, baban beni dövüyor diyorsun şimdi de o benden nefret ediyor!" diye bağırdı, ben hala beni dövmesinin şokundaydım. Çok korkmuştum, daha önce hiç elini kaldırmamıştı bana karşı. Hiç böyle değildi ki, eskiden çok nazikti..
"Kızımız mı? Ne saçmalıyorsun," dediğimde eli bir anda saçımdaydı. Sıkı sıkı ağıran yeri çekince bağırdım "bırak beni! Bırak!"
"Deniz benim kızım, onu biz beraber yaptık. Bizim kızımız, bizim!"
Saçımı bıraktığında sertçe kafamı arkaya attı, bir kaç adım geriye atınca ben ağlamaya başladım. Buraya gelmekle çok büyük hata yapmıştım, deniz hala ortada yoktu..
Fırat yere çöküp elleriyle kafasına vururken ben bileğimdeki zinciri çıkarmaya çalışıyordum, aradan kaç saat geçmişti kim bilir.. tahir hala yoktu ortalıkta, oysa ki telefonumdan bulabilirdi bizi..
Fırat bana doğru korkak adımlarla yaklaşırken ben sanki duvara girmek için geri adım atıyordum "Yaklaşma bana!"
"Yeşil gözlüm, ben, ben bunu sana ben mi yaptım?" Parmaklarını yüzümde gezdirip dudağımda durdu "Özür dilerim, çok özür dilerim nefes ben seni çok seviyorum. Kızımızı çok seviyorum-"
"O senin kızın değil fırat.."
Yüzüme yaklaşıp "Biz yattık, ben, ben yaptım o çocuğu!" diye bağırdı ve ben boş elimle onu itince sinirle yerinden kalktı.
"Sen hastasın! Hastasın sen, hasta!"
Odadan çıkınca derin bir nefes aldım, dudağımdaki, yanağımdaki ve kafamdaki ağrıyla şu an kendimden geçebilirdim.
"Kaçma gel!" diye içeri girince, bir eliyle denizi tişörtünden havaya kaldırdığını gördüm. Denize doğru uzandıkça zincir beni geri çekiyordu, deniz ise beni görünce ağlamaya başlamıştı.
Bana doğru gelmek istediğinde fırat onu ensesinden sıkıca tuttu, deniz bağırınca canımdan can gitti "Bırak kızımı!"
"Anne!"
"Bırak kızımı! Bıraaak!"
Elini cebine atıp içinden bir şey çıkardı, telefona benziyordu "şimdi sizinle bir oyun oynayacağız," denizin kulağına eğilip bir şeyler fısıldadıktan sonra denizi bana doğru itince onu kollarımın arasına aldım ve saçını koklayıp öptüm. İki hafta üstüne onu kollarımın arasına almak, göğüsüme bastırıp o cennet kokusunu içime çekmek tüm ağrılarımı yok etmişti sanki.. şimdi sadece tahirin gelmesi, ve benim hayatta kalmam önemliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kızımız için
Fanfiction"Şey buralarda deniz var mı?" tabi ki de var gerizekalı, karadeniz burası sonuçta of adamda diyecek ki bu ne gerizekalı bi kız böyle diye. "Var, hatta çok güzel bir yer biliyorum. Pek kimse gitmez oraya, denizin rengi.." dediğinde biraz daha yaklaş...