Titreyen ellerle kapıyı açtım, hafif ileri itince, elleri kelepçeli masaya yaslanmış fıratı gördüm ve kalbim hızlı hızlı çarpmaya başladı. Göz göze geldiğimde, gözleri açılmış, çenesi düşmüştü. Biraz daha yaklaştığımda gülümsedi. Kalktığında ise bir adım geri attım, bunu görünce yüzündeki hayal kırıklığıyla geri oturdu.
"Korkuyor musun benden?" diye sorduğunda hızlı nefes alıp verirken kafamı yavaşça sağa sola salladım, korkuyordum evet hemde çok ama ona belli etmemem gerekiyordu, bağlı ellerine baktığımda bir parmağını uzatmış karşısına oturmamı işaret etti "Otursana."
Yine yavaşça kafamı salladım, bu sefer onay vererek ve işaret ettiği sandalyeye oturdum masadan uzaklaşamazdım, ona mümkün olduğu kadar yakın olmalıydım ki bana güvenip her şeyini anlatabilmeliydi.
"Ben.. ben seni çok özledim," dediğinde kaşlarımı çattım, nasıl yani? "İyi ki geldin," ellerini uzatıp ellerimi tutacaktı ki biraz geri çekildim, "Özge neden benden uzaklaşıyorsun.." söylediği şeyle yerimden kalktım ve ciddi olup olmadığını anlamaya çalıştım, bana özge demişti,
nefes yerine özge demişti.
• • • •
"Annecim, ne olur iç, ne olur" ömerin dudakları olması gereken yer dışında her yerdeydi, bi türlü meme istemedi. Ağlamaya başladığında ise başımın ağrısı ikiye katlandı, hem kafa karışıklığı, hem ömerin hıçkıra hıçkıra ağlaması. Tabi bu ağlamayı duyan alyayı saymasak, oda bir yandan evi inletecek şekilde ağlıyordu "tamam, içme!" Tişörtümü yukarı çekip ömerin ağızını sildim ve omuzuma yasladım, hiç bir şey içmemişti ama gaz çıkarır yine diyerekten sırtını okşadım.
"Nefes?" kapı açılınca tahir odadaki manzarayı görünce şokla içeri daldı, alyayı beşiğinden alıp zıplatmaya başlayınca bana baktı "Ne oluyor?"
"Ne bileyim!" diye bağırdım, yani ben bağırdığımı anlamasamda tahirin yüz ifadesinden anlamıştım.
Ömer'i kucağımdan alınca, şimdi iki bebek vardı kucağında. Baba olmak birine ancak bu kadar yakışabilirdi, diye düşünemedim bile çünkü kafamda milyonlarca başka şey vardı.
Ben yerden kalkıp alnımı silince tahir ömeri susturmuştu, onu beşiğe yatırıp odadan çıkınca arkasından ben de çıktım.
"Sen de olmasan, herhalde kafayı yerdim."
Koridorda durmuştu, bana dönüp "sen iyi olduğuna emin misin?" diye sordu, sonra alyayı sallayıp devam etti "O herifle konuştuğundan beri böylesin. Stresli. Çocuklara da yansıyor, gördüğün gibi."
İç çekip yanından geçtim ve odamıza girdim, komodin üstünde duran lastiğimi alıp saçımı at kuyruğu yaptım ve yatağa oturdum. Gerçekten çok kasılmış hissediyordum kendimi, fıratın sözleri durmadan aklıma yankılıyordu..
"Özge!"
"Özge gitme özge!"
"Beni bırakma!"
"Dönüp arkanı gitme özge!"
Sanki, özge adında bir kız varmış gibi. Ve beni ona benzetiyormuş gibi, arkamdan hep onu sayıklamış. Ben oradan nasıl çıktığımı hatırlamıyorum bile, çok korkunçtu sanki her şey bu özgenin suçuymuş gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kızımız için
Fanfic"Şey buralarda deniz var mı?" tabi ki de var gerizekalı, karadeniz burası sonuçta of adamda diyecek ki bu ne gerizekalı bi kız böyle diye. "Var, hatta çok güzel bir yer biliyorum. Pek kimse gitmez oraya, denizin rengi.." dediğinde biraz daha yaklaş...