"Dün uyuyamadı abla," kahvaltıdan sonra herkes kalkmışken, asiye ablayla hala oturup sohbet ediyorduk. Tahirle dün gece tam uyuyacakken deniz uyandı, tüm gece kabus görüp durdu bizi de uyutmamıştı. Biz de sabah'a doğru saniye annenin evine gelmiştik, gözlerim gram uyku görmemişti "tüm gece kabus, hayal, ne varsa kafasında kurup durdu.. çok korkuyor bir daha bir şey olacak diye.."
"Nefes,kuzum.." asiye abla elimi tutarak devam etti "tek çözüm bir psikoloğa göstermek, onunla biri bu konuları konuşması lazım-"
"Biz konuşuyoruz, babası konuşuyor.. tüm gece anlatıp durdu bir daha olmayacak diye.."
Asiye abla saçımı okşayıp elini çekti "aile dışında, birisiyle konuşması şart. Size güveniyor, ama yabancı birisiyle konuşup, yeniden güven kazanması gerek böyle olmaz nefes."
"Haklısın.."
Asiye abla oturduğu sandalyeyi arkaya itip kalkınca kapı açıldı, tahir aceleyle içeri girip saçımı okşadı ve öptü "hazır mısın? gidelim mi ifade vermeye?" diye sorduğunda içimdeki korkuyu yok etmeye çalıştım, ama onun yüzünü yine görmeye hazır değildim.
"Ben hazırım da," dediğimde gözüm oturma odasında oynayan deniz'e kaydı "deniz gelmesin, zaten çok korkuyor."
"Yok onu zaten o herifin yakınlarına götürmem," dediğinde tebessüm edip yerimden kalktım, tahir ceketimi bana uzatınca hemen giydim ve ayakkabılarımı giymeye koyuldum. Bağcıklarını bağlarken deniz yanımıza geldi "babacığım?"
"Nereye?"
"Küçük bir işimiz var, hemen döneceğiz prensesim." dediğinde deniz kafasını salladı, bizden ayrılmak istemiyordu sanki.
"Ben de geleyim mi?"
Yerden kalkıp yanlarına gittim, deniz tahirin kucağındaydı bende yanağından öpüp elini elime aldım "böceğim, sen biraz uyumayı denesen hmm? Dün gece hiç uyumadın, he bir tanem?"
Dudağını büzüp kafasını babasının omuzuna yasladı, bir elini boynuna koyunca gözlerini kapattı "beraber uyusak?"
Tahir iç çekip saçından öptü ve ayakkabılarını çıkarıp içeri girdi, ben de mecburen yeni giydiğim ayakkabıları çıkarıp arkalarından girdim.
Beni asiye abla durdurunca tahir denizle birlikte yukarı çıktı "kuzum, siz dediğimi bir düşünün isterseniz hmm? Tahirle gidin psikoloğa." ben onaylar gibi kafamı sallayınca ikimizde gülümsedik, sonra ben de yukarı çıktım.
Kapının önünde kalmıştım, sesleri gelince biraz beklemek istedim. Galiba baba kız sohbet ediyorlardı, bölmek istememiştim. Bebeklerin yanına gitmeye karar verdim, ömer uyuyordu ama alya duru'nun gözleri fal taşı gibi açıktı. Etrafına bakıp duruyordu, onu kucağıma alıp sevmeye başladım. Ona hikayeler anlatmaya başladım, yaşadıklarımızı, ablalarını, oda sadece gülümsemekle karşılık veriyordu.
Aradan bir kaç dakika geçtiğinde, onu omuzuma yatırıp tahirin yanına gittim. Denizle yerde oturmuş, resim çiziyorlardı.
Tahir beni görünce kollarını uzatıp alya duruyu kucağımdan aldı, onların yanına oturup denizin çizimine göz gezdirdim.
"Böceğim? Ne güzel çiziyorsun öyle," dediğimde gülümsedi, elindeki kalemi o kadar güzel tutuyordu ki küçük parmaklarını ısırasım geliyordu "Ne çiziyorsun, bu ne?" dedim siyahla boyanmış yuvarlağı gösterip.
"Bu mu?" diye tekrarladı parmağını benimkinin yanına yerleştirip, ben kafamı sallayınca tebessüm edip anlatmaya başladı "Kötü düşüncelerin çöpü" diye açıkladı sonra yanındaki renkli yuvarlağı gösterip "bu da iyi düşüncelerin çöpü" sonra elindeki kalemi bırakıp devam etti "babam dedi ki, kötü düşünceleri siyah çöpe at. İyi düşünceleri renkli çöpe. Renkli düşünceler birikirmiş, ama siyah düşünceler yani kötü düşünceler çok uzaklara gidermiş. Hiç bir daha gelmezmiş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kızımız için
Hayran Kurgu"Şey buralarda deniz var mı?" tabi ki de var gerizekalı, karadeniz burası sonuçta of adamda diyecek ki bu ne gerizekalı bi kız böyle diye. "Var, hatta çok güzel bir yer biliyorum. Pek kimse gitmez oraya, denizin rengi.." dediğinde biraz daha yaklaş...