"Şey buralarda deniz var mı?" tabi ki de var gerizekalı, karadeniz burası sonuçta of adamda diyecek ki bu ne gerizekalı bi kız böyle diye.
"Var, hatta çok güzel bir yer biliyorum. Pek kimse gitmez oraya, denizin rengi.." dediğinde biraz daha yaklaş...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
| deniz'e mavi kum'a sarı |
"Nefesim," bir ses kulaklarımda yankı yapıyordu, gözlerimi açamıyordum, ellerimi kaldıramıyordum, parmaklarımı oynatamıyordum vücudumda ağırlık vardı. "Nefesim uyan, uyan bir tanem."
Sol elimin üstüne küçücük el hissedince hafiften gülümsedim, zor da olsa çevirip denizin elini sıkmıştım. Elimin üstüne dudakları değdikten sonra yanağını elime yasladı. Bebeğimi sormak istiyordum, o iyi mi, ona bir şey oldu mu diye sormak istiyordum. Ama boğazım kupkuru olmuştu, hiç bir şey diyemiyordum.
"Korkma," diye elimi okşamıştı tahir, sesi rahatlatıyordu, bir haftadır sesini duymuyordum.. "Çocuklarımıza bir şey olmadı allah'a şükürler olsun."
"Ço.. cuk.. lar.. ım.. ız?" zar zor konuşabilmiştim, gözlerimi hafifçe açıp etrafıma bakındım. Odada denizle tahir vardı sadece, başka kimse yoktu. Kafamı biraz yana çevirip su aramıştı gözlerim.
"İkizmiş."
Kafamı arkaya atıp sessizce ağlamaya başladım, mutluluktan tabi ki. İlk hamileliğim ikizdi, olmamıştı, nasip olmamıştı. Şimdi ikinci hamileliğim, bu sefer olacaktı. Olduracaktım, tahir yanımda olsada olmasa da bunu yapacaktım.
"Şşş, şşş ağlama.. Ağlamak yasak sana, bundan sonra mutlu olacağız.. Çok mutlu olacağız anladın mı?" Kafamı hayır anlamında salladım "Olacağız dedim nefes, ayaklandığında sana her şeyi anlatacağım. Her şeyi tek tek anlatacağım, şu an sadece iyileşmene bakacağız. Tamam mi?"
"Şimdi.. Şimdi anlat."
Tahir kafasını sallayıp "Nefes" demeden ben gözlerimi kapatıp dişlerimi sıktım.
"Şimdi.. anlat.. dedim tahir."
Deniz elimi bırakıp arkasını dönünce yavaş adımlarda odadan çıkmıştı, neler olduğunu bi anlasam delirmeyecektim belki. Ama içim içimi yiyordu. Tahir tekli koltuğu yatağın yanına çekip yerleşince yine elimi tuttu, elimde güç olmadığı için onu da oynatamıyordum.
"Tamam, tamam anlatıyorum.." diye başlamıştı, gözlerimi kapatıp arkama yaslandım. Derin nefesler alıp verirken onu dinlemeye başladım. "İlk delirmiştim evet, bana anlatmadığın için deliye dönmüştüm.. Zaten murata çok sinirliydim, sonra benden bu kadar önemli bir şeyi saklaman beni deli etmişti. Civrada bir kaç saat oturduktan sonra, söylediklerin aklıma geldi."
Duraksayıp burnunu çekti, elimi tutan eline bir el daha ekleyip devam etti. "Buseyle konuşsun, affeder dedin. Ben de ne yapıp ne edip bizi romaya değil, romanın buraya gelmesini sağladım. Buseyi buraya gelmeye ikna ettim, hem muratla konuşması için.. hemde ailemle.. artık gerçekleri herkes öğrensin ve bu yük senden kalksın diye.. Sen üzülme diye, çocuklarımıza bir şey olmasın diye."