"Şey buralarda deniz var mı?" tabi ki de var gerizekalı, karadeniz burası sonuçta of adamda diyecek ki bu ne gerizekalı bi kız böyle diye.
"Var, hatta çok güzel bir yer biliyorum. Pek kimse gitmez oraya, denizin rengi.." dediğinde biraz daha yaklaş...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
| çok güzel kokuyorsun |
"Evliyuz dedi ya," evin içinde bir öteye bir beriye yürürken tahir çok rahat bir şekilde koltuğa yayılmıştı. "Evliyiz ne ya?!"
"Çok fazla abartmıyor musun?" deniz yerden kalkıp babasının kucağına çıkıp ona sokulunca tahir de küçük bedenini sardı.
"Abartıyorum?" gözlerimi kocaman açıp şaşkınlık içinde tahire baktım. "Ben abartıyorum? Köyün zirve haberi olacağız ben mi abartıyorum?"
"İki güne unutulur," dedi elini havada sallarken, bu kadar rahat olsam yeter. Kucağında denizle beraber koltuktan kalkıp mutfağa doğru gitti. "Yemek yaptın mı?"
"İnanamıyorum," dedim şaşkınlıkla, adam yemek derdinde. Utanmazsa buraya yerleşecek, ben gelme istemiyorum dedikçe tam tersini yapıyor beyefendi. "Ben ne diyorum sen ne diyorsun."
"Var mı yok mı?"
"İşten geldim hangi ara yemek yapıcaktım acaba?"
"O zaman," diye telefonunu eline aldı tahir. "yemek siparişi veririz." sofraya denizin yanındaki sandalyeye yerleşip kızının omuzuna koydu kafasını.
"Baba?"
"Söyle prenses?"
Deniz "Yemek siparişi vermesek?" deyince çok üşendiğimi farkettim, yemek yapma derdi tamamen kalksa. "Siz annemle beraber makarna yapsanız? Olmaz mi?"
Tahirle ben? Mutfakta? Beraber yemek yapıcağız? Ben bu adamı mutfağıma sokmam. "Olmaz." Dediğimde tahir aynı anda "Olur." deyince deniz gülmeye başladı. Sandalyesinden inip kapıya doğru ilerledi.
"Domatesli makarna olsun." deyip mutfaktan kaçtıktan sonra tahirle bakıştık. Üstümde hala kot pantolon olduğundan rahat hissetmiyordum kendimi, yorgundum ve garsonluk gerçekten yoruyordu beni. Girdiğim sınavın sonuçları pozitif çıksa anında bırakır okula giderdim ama her seferinde araya bir şeyler giriyor okula gitme şansım olmuyordu.
Tahir kollarını sıvayıp dolaplarımı karıştırmaya başladı. Ona 'ne yapıyorsun' bakışları attığımda atarlı bir şekilde "Ne yapıyor gibi duruyorum?" diye çıkıştı. "Çenen değil ellerin çalışsın ellerin." dediğinde içimden hiç bir şey yapmak gelmiyordu, en iyisi duygu sömrüsü diye düşünüp yanına gittim.
"Tahir?"
"Hmm?" hala tencere aramakla meşguldu kendileri, bende benle ilgilensin diye tencereyi alıp tezgaha koydum.
"Ben gitsem," diye başladım ve ondan yine bi 'hmm' geldiğinde devam ettim. "Biraz yatsam-"
"Olmaz kızımız bizden makarna istedi," diye itiraz etmeye başladı tahir, gözlerimi devirerek yanaklarımı şişirdim. "Hemde domates soslu makarna."