| bol soğanlı? |
nisan 2012"Ben kazandım ben!" nefes uçurumdan atlamanın zaferini yaşarken, tahir bilerek kazanmasına izin verdiğinin mutluluğunu yaşıyordu. Şimdi nefes'i yemeğe götürebilecekti ve belki de ondan hoşlandığını söyleyebilecekti. "Artık bana bir yemek borcun var."
Tahir nefesi baştan aşağıya süzüp sırıttı. "Ne kadar yiyebilirsin ki, bir küçük salata falan."
"Hı hı bi küçük salata, bir tane de sade kahve. Formumu korumam lazım." nefes dalga geçer gibi yine aynı kayalıkları yukarı çıkarken, tahirde onu takip etti. Atladıkları uçurumun orada kıyafetleri duruyordu, onları giyecekti tabi ne kadar kuruduysa. Nefes kendi kendine konuşurken tahirin dinleyeceğini hiç düşünmemişti. Ara sıra kendi kendine konuşurdu, ne yapsın içinde tutamıyordu. "Nefes dua et de abin eve gelmiş olmasın. Yoksa ağzına sı-"
"Şizofren falan misin?"
Nefes giyinmişti ve çantasını sırtına takıp tahire dönüp ona bir kaşını kaldırmıştı. "Korkak diyordun en son?" Nefes önden yürümeye başlayınca geldikleri yolu geri yürümeye başladılar.
"Sessiz de dedim ama sen maşallah.."
Eve gidene kadar sessiz sessiz yürüdüklerinde en son tahir nefes'i odasının camının altında durdurdu. "Kaçta alıyım seni?"
"Ha ciddi ciddi yemeğe gideceğiz yani?"
"E iddia değil mi kızım, verilen söz tutulacak." dediğinde kendinden emin bir şekilde sırıtıp sırt çantasına tutundu.
"O zaman ıı.." nefes odasına doğru bakıp akşam nasıl çıkıcağını düşünmeye başlamıştı. Sonuçta evden kaçacaktı çünkü babası asla izin vermezdi geç saatte çıkmasına. "Ben sana haber versem?"
"Yani yarın falan da gidebiliriz hani akşamları baban izin vermiyorsa." nefes öfkelenmişti, ne demek yani tahir ona küçüksün çıkamazsın mi demek istiyordu?
"Yoo gayette çıkarım, hatta senin düşündüğün gibi camdan değil kapıdan çıkarım."
"Vaay, e iyi sekizde burda bekliyorum o zaman." tahir nefese gülümseyip kaybolduktan sonra nefes eve nasıl gireceğini düşünmeye başladı. Sonra annesine not bıraktığını hatırlayınca kapıdan girebildiğini hatırladı ve zili çaldı. Annesi açınca selamlaşıp beraber içeri girdiler.
"Arkadaşının annesi nasılmış? İyi miymiş kızım?"
"İyi anne iyi." Nefes kaçmak için merdivenlere doğru ilerlerken annesi yine durdurdu onu.
"Neyi varmış? Kötü bir şeyi yoktur umarım?"
"Yok anne yok."
"Neyi varmış?"
"Iı şey anne.. şey.." nefes hiç düşünmemişti annesinin bunları sorabileceğini. Bahane de uyduramamıştı haliyle. "Tansiyonu fırlamış tansiyonu!"
"Sen niye durmadan ayni şeyleri tekrarlıyorsun kızım? İyi misin sen?" Nefesin yanına gidip saçına dokununca endişelendi."Saçın niye ıslak kızım senin? Hasta olacaksın git kurula saçını. Hay allah başıma iş açacak bu kız bir gün."
Nefes akşam yemeğinden sonra hemen yukarı koşup yemek için hazırlanmaya başlamıştı. Elbise deneyip beğenmedikten sonra etek giymeye karar vermişti, nereye gideceklerini bilmediği için çok şık da değil spor da değil; arası bir şey giymişti.
Hiç makyaj yapmayı sevmiyordu, o yüzden saçlarını salıp odasının kapısından çıkıp aşağıdakileri dinlemeye başladı. Acaba aşağıdakiler ne yapıyordur? Kapıdan çıkamayacaktı, havasını da çok güzel atmıştı rezil olacaktı tahire. İnşallah tahir gelmemiştir, yoksa camdan çıktığını görürse çok dalga geçerdi.
"Ben ders çalışıyorum sonra uyuyacağım, şimdiden iyi geceler güzel ailem!" diye bağırmıştı merdivenlerden aşağıya. İnşallah abisi kalkıp gelmezdi yukarı, yoksa üstündekiler ne diye başının etini yerdi nefesin. Aşağıdan iyi geceler sesleri gelince odasına girip kapısını kilitledi, inşallah kapıyı kırar girmezlerdi. Of nerden bulaşmıştı ki bu işe nefes? Heyecandan titriyordu, camdan aşağıya baktığında etekle oradan asla inemeyeceğini kestirmişti. E bide tahir alta olsaydı, daha kötü olurdu. Camdan kafasını içeri sokup başka kıyafet aramaya başlamıştı. Saat sekize 10 dakika vardı, daha zamanı vardı yani. Kareli pantolonuyla atlet tarzı beyaz tişörtünü üstüne geçirip üşümemek için hırka almıştı.
Çantasını alıp ayakkabısını giydi ve camdan yine kafasını dışarı soktu. Oh be tahir gelmemişti daha, hemen camdan çıkıp kendini aşağıya doğru sarkıtmıştı. Hadi nefes, sen yaparsın. Uçurumdan atlamışlığın var. Tuttuğu yeri bırakınca bir hızla yere yapışmıştı, yer gibi değildi sanki, kucak gibiydi.
"Hani kapıdan çıkıyordunuz hanımefendi?"
Hemen tahirin kucağından inip ayaklandı ve üstünü başını sirkeledi. Çeki düzen verdi.
"Geç tabi dalganı geç."
Tahir nefesi baştan aşağıya süzdükten sonra konuşmaya başladı. "Ben seni böyle, bu kılıkta balık ekmek yemeye falan mi götürsem?" tahir şakasına takılmak amaçlı demişti aslında ama nefes gayet rahat bir şekilde cevap verince şaşırmıştı.
"Bol soğanlı?"
Nefesin bu rahatlığı tahirin çok hoşuna gitmişti. Bundan önce bir kaç kızı yemeğe çıkarmıştı, hepsi mini mini elbiseler giyinip şık restoranlara gitmeyi tercih ediyordu. Ama nefes öyle miydi? En rahat kıyafetlerle tahirin karşısında duruyordu, sıfır makyaj, saçı dağınık ama tatlı bi dağınık.
"Hatta turşu da yeriz. Oh canım çok çekti hadi." Tahir nefese öyle bir hayranlıkla bakıyordu ki, nefeste bunu farketmişti. "Ne? Neden öyle bakıyorsun?"
Tahir cevap vermek yerine ona öyle bakmaya devam edip bir şeyi farketmişti,
O yeşil gözlere ölene kadar bakmak istediğini,
O güzel kokusunu ölene kadar duymak istediğini,
Ve ne olursa olsun o kadını ölene kadar sevmek istediğini farketmişti tahir..
Tahir o gün Nefese sevdalanmıştı..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kızımız için
Fanfiction"Şey buralarda deniz var mı?" tabi ki de var gerizekalı, karadeniz burası sonuçta of adamda diyecek ki bu ne gerizekalı bi kız böyle diye. "Var, hatta çok güzel bir yer biliyorum. Pek kimse gitmez oraya, denizin rengi.." dediğinde biraz daha yaklaş...