Akşam ReyMazın evinde.
Ömür: Baba sofra hazır.
Mazhar: Tamam geliyorum canım. Der ve birlikde sofraya geçerler.
Mazhar: Reyhan, acaba ne zaman sözümü dinleyeceksin? Bu sofranın hali ne böyle?!
Reyhan: Ne varki? Dört dörtlük bir masa?
Mazhar: Sorunda o zaten? Bu masa neden dört dörtlük yine? Daha kaç kere kendini bu işlerle yormayacaksın diyicem. Canın dört dörtlük masa istiyorsa, söyle ben dışardan her çeşit yemek aldırırım. Yok ben illa ev yemeği istiyorum diyorsan, çağırırsın kızları yaparlar. Kendini bir daha böyle ev işleriyle yormanı istemiyorum anlasana.
Ömür: Yormadıki baba. Ben ona yardım etdim. Kızma anneme.
Mazhar: Kızım ben sandığın gibi kızmıyorumki. Sadece kendini ve kardeşlerini fazla yormasını istemiyorum.
Reyhan: Mazhar ben yemek yaparken yorulmuyorumki. Aksine dinleniyorum. Tüm günün stresini atıyorum. Böyle ferahlık geliyor bana. Niye anlamak istemiyorsunki beni?
Mazhar: Ama zaten riskli dönemdesin, kendini ekstradan yormaman gerek.
Reyhan: Mazhar, ben asıl dinlenirsem, hiç bir şey yapmazsam yorulurum, hatta deliririm ben, anlıyormusun deliririm. Ya ben ailem için bir şey yapınca yorulmak yerine daha çok mutlu oluyorum, ama sen bana bu mutluluğu çok görüyorsun.
Mazhar: Ben sana mutluğu çok görürmüyüm hiç?
Reyhan: Görüyorsun işde. Her seferinde 2-3 çeşit yemek yapdım diye vıdı-vıdı konuşuyorsun. Bir azarlamadığın kaldı, ama sen yakında onuda yaparsın. Diyerek ağlamaya başlar.
Ömür: Anne niye ağlıyorsun?
Mazhar: Reyhan, Reyhanım neden ağlıyorsun? Ya ne olur yapma böyle. Bak benide üzüyorsun birtanem.
Ömür: Ağlama annecim. Sen ağlarsan, kardeşlerimde ağlar sonra.
Reyhan: Tabiya siz zaten bir tek onları düşünün. Ben üzülmüşüm kimin umrunda? Biri yemek yaparak kendini yorma, iki canlısın riskli dönemdesin diyor, diğeri aglarsan kardeşlerimde ağlar diyor. Beni düşünen yokki!!! Diyerek kalkıp odasına gider.
Mazhar: Alındı...
Ömür: Yok bence direkt küsdü.
Mazhar: Ne yapıcaz prenses?
Ömür: Bence bir güzeklik yapıb gönlünü alalım.
Mazhar: Varmı aklında bir şey?
Ömür: Olmaz olurmu? Var tabikide. Bekle geliyom simdi. Diyerek gidip mutfakdan tepsi getirir.
Ömür: Şimdi burdaki yemeklerin her birinden bir az ayırıp anneme götürelim.
Mazhar: Vallahi çok iyi akıl etmişsin. Ama çiçek olmazsa olmaz.
Ömür: Onuda hall oldu bil. Ana okulunda rengli hamurlardan çiçek yapmayı öyrenmişdik bu gün. Ben benimkileri eve getirmişdim. Belki suya koyamayız, ama tepsiyi onlarla süsleye biliriz babacım.
Mazhar: Öyleyse git getir yapdığın çiçekleri. Der ve Ömür kendi odasına koşar.Yatak odasında.
Reyhan: Umurlarında değilimki. Varsa yoksa bebekler. Ben neciysem burda? Taşıyıcı anne müamelesi görüyorum resmen!
Reyhanın iç sesi: Bence o sana öyle geliyor. İkiside seni çok seviyor ve önemsiyorlar. Ayrıca kendini bir az ele al istersen. Mazhar bir derecede, az önce küçük çocuğa bile trip atdığının farkındamısın.
Reyhan: Hayyy öyle oldu demi? Der ve odanın kapısı açılır ve içeri Ömürle Mazhar girer.
Reyhan: Niye geldiniz?
Mazhar: Gelemezmiyiz? Bak sana ne getirdik.
Ömür: Madem dünyanın en iyi annesi salonda yemek istemeyip odaya gidiyor, o zaman bizde yemeğini odasına götürelim dedik. İyi etmişiz demi?
Reyhan: Bunlar ne güzel çiçekler?
Ömür: Ben yapdım. Beğendin demi?
Reyhan: Çok beğendim.
Mazhar: Bende dünyanın en güzel ve tatlı hanımefendisi için bu tepsiyi hazırladım. Neden biliyormusun?
Reyhan: Neden?
Mazhar/Ömür: Çünki biz seni çok seviyoruz. Diyerek ikiside aynı anda yanağından öperler.2 gün sonra.
Deniz: Fahriye, odandan çıkmayı düşünüyormusun acaba?
Fahriye: Hayır.
Deniz: Ama iki gündür kendini odaya haps etdin.
Fahriye: Niye anlamıyorsunuz? İçim acıyor. Hiç kimseyi görmek ve konuşmakda istemiyorum. Der ve Şebnem gelir.
Şebnem: İyide bunda Cemin ne suçu var. Askerlik bu. Onun elinde olan bir şey değilki. Askere çağırmışlar diye birine küsülürmü? Ya çocuk zaten senden ayrı kalacak diye üzgün. Bide sen askere gidiyorum dedi diye bağırıp çağırmışsın. Olucak şeymi? Askere giden birine gider ayak öyle kötü davranmak olurmu? Ne yani giderken gözü arkadamı kalsın? Bumu istediğin?
Reyhan: Şebnem haklı. Dünyanın bin türlü hali var. Bu adam tatile gitmiyorya, hizmete gidiyor. Zaten yeni koşullara alışması gerekken, birde aklı burdamı kalsın? Askerlik dediğin ciddi iş. Öyle dalğınlığa gelmez.
Fahriye: Diyorsun?
Reyhan: Evet diyorum. Sen ne sandın?
Ayşem: Tamam bir bucuk sene ayrı kalıcaksınız diye üzüldüğün ve bu askerlik meselesinin aniden ortaya çıkdığınında farkındayız, ama bu onun suçu değilki. Hem vatana hizmet şart. Mecbur gidicekler.
Reyhan: Evetya, burda surat asacağına git sevdiceğinin gönlünü al ve vedalaşın.
Deniz: Hem böyle küs ayrılmak size yakışmaz.
Fahriye: Gideyim demi?
Şebnem: Evet gitde, bu halinle değil. Gözlerin kıp kırmızı olmuş zırlamakdan. Önce bir yüzünü yıka, makyaj yap.
Fahriye: Ya makyaj şartmı?
Ayşem: Aynada kendine bakarsan şart olduğunu anlarsın. Hadi çık yatakdan. Bu nedirya? Bunalıma girmek için önce askere gitmesini bekle istersen. Hadi istikamet banyo. Diyerek Fahriyeyi banyoya yollar. Fahriye hazırlandıkdan sonra Fahriyeyi Cemlerin dairesine yollarlar. Selimle Tuğçede Fahriyenin geliceğini bildikleri için önceden evden çıkmışdılar. Selim Sebneme pastaneye gelmesi icin mesaj atmis ve kendiside pastaneye gitmis, Tugcede kizlarin yanina gitmisdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İkincı bahar.
Hayran Kurgu2 -ci sezon finalinden sonra baslamıs, buyuk ReyMaz evsanesını anlatan bır hıkaye. İlerleyen bölümlerde yeni gelen karakterlerle birlikde tam bir genclik hikayesine dönücek.