Ikinci bahar 57 Bölüm.

26 0 0
                                    

Mazhar: Nasil yani?
Reyhan: İsdeseydin diyorum ikiz çocuklarimiz olucakti.
Mazhar:Reyhan ben çocugumuzu daha dogrusu çocuklarimizi hala cok ama cok istiyorum. Der gülümseyerek.
Reyhan:Artik cok gec.
Mazhar: Ne demek geç?
Reyhan: Bebegi...
Mazhar:Hayir Reyhan, bunu yapmis olamazsin.
Reyhan: Dedimya artik cok gec. Ben bebekleri aldirdim. Gerisinide sen düşün. Hem sen yaşamami isdemiyormuydun? Al iste yaşıyıcam bundan sonra. Hem ben artik Ömür icin burdayim. Malum daha yeni annesini buldu. Sen yaşamamı istedin, bende istedigini yapiyorum işde
Yasiyorum, ama nerde ve nasil yasayacagim kimseyi ilgilendirmez.
Mazhar: Yalan söylüyorsun. Yalan de aldirmadim de. Desene Reyhan aldirmadim de!!!
Reyhan: Ömür uyuyor, sessiz ol! Senin isdemedigin biseye ben evet diyemezdim. Sen bebeklerimizi değilde beni tercih etdin. Bazen ne diyirum biliyormusun? Keşke beni bu kadar çok.sevmeseydin. Sen o çocugu isdemedin bende aldirdim iste. Daha ne istiyorsun? Ayrica simdimi kiymete bindiler senin icin? Daha dün gözümün içine bakıyordun aldırmam için.
Mazhar: Reyhan ben sana aldırmanımı soyledim?
Reyhan: Söylemedin, ama söylemis kadar oldun. Hemde ne kadar çok istedigimi bilmene rağmen.
Mazhar: ........
Reyhan: Nereye? Der ve Mazhar cevap vermeden kapiyi çarpip gider.
Reyhan: Tüm dünya karşı çıksa bile ben bebeklerimi asla aldırmam. Der ve asagidan Mazharin sesini duyar.
Mazhar: Neden yaptin Reyhan nedeeeeeen? Diye bağırmaya başlar.
Reyhan: Mazhar sen napiyorsun orda? Niye bagiriyorsun herkes sana bakiyor. Hemen eve gel. Der ama Mazhar onu dinlemez ve diz çökerek aglamaya başlar. Her kesde onu izlemekdeydi.
Mazhar:Allahim ne olursun çocuklarımıza bir sey olmasin. Ben onlari çok seviyorum Allahim.
Mazharin iç sesi: Ne demek olmasın? Olan olmuş zaten.
Reyhan: Mazhar bak Ömür uyandi. Hadi eve gel.
Ömür: Ne oluyor anne?
Reyhan: Yok bir sey yavrum. Hadi git uyu sen.
Ömür: Ben çok korkuyorum. Anne babam neden bağırıyor?
Reyhan: Bir şey yok kizim. Baban bizi ne kadar sevdigini bir kez daha anlamış, bu yüzden bağırıyor, her kes duysun diye. Hadi biz uyumaya gidelim, oda bir azdan gelir. Hadi canim. Doğru odaya. Der ve Ömürü odasına götürüp yatırır. Tam odadan çıkacakken Ömür onu durdurur.
Ömür: Anne,
Reyhan: Söyle canım.
Ömür: Anne kötü bir şey olduda banamı söylemiyorsunuz?
Reyhan: Yok canim, nerden çıkardın bunu?
Ömür: Yalan söyleme, ben her şeyi göre biliyorum. İkinizde çok üzgünsüz, ama bana her şey yolunda diyorsunuz. Siz bana yalan söylüyorsunuz.
Reyhan: Yalan söylemiyoruz kızım. Sadece bunlar senin duymaman gereken konular.
Ömür: Hmm siz büyüklerin arasinda yani?
Reyhan: Eee yaniii.
Ömür: Peki kötü bir şeymi?
Reyhan: Degil. Daha çok mutlu edicek ve aynı zamandada üzücü bir konu.
Ömür: Ya ne olur anlatsan.
Reyhan: Ömürcüm, ama yapma böyle. Zamanı gelince tabikide anlatıcam. Ama şimdi uyuman lazım. Önce babanla konuşmam lazim. Hadi şimdi kapa gözlerini ve uyu.
Ömür: Tamam annecim. İyi geceler.
Reyhan: Sanada iyi geceler. Der ve kızını yüzünden öperek odadan çıkar. Salona geçip pencereden dışarı bakar, Ama Mazharı göremez ve doğal olarak çok endişelenir. Nerde olduğunu merak edip arar, ama bu seferde Mazhar telefonu açmaz.Şimdi Mazharın nerde olduğunu merak ediyorsunuz demi? Anlatayım. Mazhar aşağıdayken diğer çete uyeleri dönmüş ve Mazharı orda o halde görünce çok şaşımışlardı. Fakat bir türlü ağzından laf alamamışlardı. Bu durumdada aralarında anlaşıp bir karar almış, ve Ömer, Haluk, Deniz ve Cem Mazharı ikna edip, daha doğrusu onu mecazi anlamda sürükleyerek sahil kenarında bir balıkçı lokantasına götürmüşlerdi. Eee erkekler bir araya toplanırsa napılır? Tabikide mekan ve şartlar müsaitse anında çilingir sofrası kurulur. Şimdi diyeceksinizki kızlar napdı? Şöyleki, durumun aciliyetinin farkında oldukları için, Tuğçe hemen mahkumları serbest bırakmaya gitdiki, Reyhanla konuşurken Şebnemde orda olsun.
Tuğçe: Hmm bakalım bizim mahkumlar ne durumda? Der kapıyı anahtarla açarak. İçeri girdiğindede ne görse iyi?
Şebnem ve Selim yine televizyonun önündeki iki kişilik koltukda bir-birine yaslanarak uyuya kalmışlar.
Tuğçe: Bunlar mercimeği fırına vermişler bile.
Tuğçe: Heyyy dunyalılar, uyanın! Uzaydan gelen var!
ŞebSel: NE???!!!! Diyerek hemen bir birilerinden ayrılırlar.
Tuğçe: Diyorumki, Allah tamamını erdirsin.
Şebnem: Tuğçe, sen napdığını sanıyorsun?
Tuğçe: Napmışımki?
Selim: Kapıyı üstümüze kilitlemeler falan.
Tuğçe: Kapıyı açıkmı bıraksaydım giderken? Sanki evde yedek anahtar yokmuş gibi konuşdunuz sizde.
Selim: Yok tabikide. Her yere bakdık biz.
Tuğçe: Demekki iyi bakmamışsınız.
Şebnem: Her şeyi geçdimde, ya acil ve tehlikeli bi durum olsaydı.
Tuğçe: Çok basit! Arardınız, bende anahtarın yerini söylerdim. Ayrıca, şimdi hesap sormak zamanı degil. Daha ciddi sorunlarımız var. Selim sen şimdi atla arabana ve diğerlerinin yanina git.
Selim: Digerleri derken?
Tuğçe: Yani çetenin erkeklerden oluşan kısmı. Hadi git, yoldanda Cemi arayıp mekanın adresini alırsın. Hadi acele et, yoksa konuşmanın sonuna anca yetişirsin.
Selim: İyi tamam. Ben ayakkabılarımı ve montumu giyip çıkıyorum hemen. Der ve ışık hızıyla hazırlanıp evden çıkar.
Tuğçe: Şebnem, sende hemen Reyhanın dairesine çık, bende iki dakkaya geliyorum.
Şebnem: Tamam. Der ve önden gider. Tuğceyse hemen banyoya gider. Bilin bakalım ne için? Tabikide yedek anahtar için.
Tuğçe: Hay aklımla bin yaşayayım. Ne iyi akıl etdim, yedek anahtarı kirliler sepetinde saklamayı. Selim hayatada kirli sepetinin yakınından geçmez. Şebnem desek, anahtarı böyle ortalık bir yerde saklayacağım aklına gelmez. İyi oldu onları önden yolladığım. Anahtarı nereye sakladığımı görmediler. Neyse ben bu anahtarı her zamanki yerine bırakıp kızların yanına gideyim. Der ve dediğini yaparak Reyhanlara gider. Selimde erkeklerin toplandığı balıkçı lokantısına gitmişdir.
1 saat sonra.
Balıkçı lokantasında.
Cem: Şükür gele bildin.
Selim: Gecikdimmi?
Cem: Yoo, tamam zamanında.
Çırak: İşde balıklarda geldi.
Haluk: İşte budur. Çilingir masası diye buna derim ben. Dört-dörtlük bir masa.
Mazhar: Abi ne saçmalıyorsun? Şu an yemek yiyecek halimmi var benim? İçim yanıyor, niye anlamıyorsunuz?
Ömer: Anlıyoruz için yanıyorda, neden yanıyor. Neden anlatmıyorsun. Anlat, belki rahatlarsın.
Selim: Ne demişler? Derdini anlatmayan derman bulamaz.
Mazhar: Ama benim derdimin dermanı yok.
Deniz: İyide derdin ne Mazhar abi?
Mazhar: Benim. Hepsi benim yüzümden oldu.
Cem: İyide ne oldu? Sorar, ama Mazhardan cevap gelmez.
Haluk: Anlaşıldı! Güzellikle konuşmayacak. Hadi şu rakı kadehlerini dolduralım.
Taner: Sana katılıyorum Haluk abi. Der ve Mazharın tüm itirazlarına ragmen onu içirmeyi başarırlar. Nedenini merak ediyorsanız, söyleyeyim. Bir az içerse belki içindekileri döker diye düşünmüşlerdi. Nede olsa başka türlü agzından laf alamıyorlardı bu sefer. Neyse onlar içmelerine odaklansınlar, bizde gelelim kızların konuşmasına.
ReyMazın evinde.
Tuğçe: İşde geldim! Ne? Siz daha başlamadınızmı?
Deniz kız: Nerde? Ağzını bıçak açmıyorki.
Şebnem: Böyle susduğuna göre, belliki konu oldukca ciddi.
Ayşem: Al bendende o kadar.
Fahriye: Ya Rrhocum, canım arkadaşım, hadi inad etmede anlat.
Reyhan: İnat değilki. Nasıl başlayacağımı bilmiyorum.
Şebnem: Ama bir yerden başlaman lazım.
Reyhan: Biliyorum. En iyisi en başından başlamak. Hani biz düğünden sonra iki günlüğüne binicilik klubune, yani çifliğe gitmişdikya, işde ordan döndüğümüzde bana bi telefon geldi......Hastaneden doktorum arıyordu.
Tuğçe: Hmm peki doktorun ne...
Reyhan: Jenekolok.
Deniz kız: Bu girişgah hiç hayra alamet degil sanki.
Ayşem: Deniz! Der dirseğiyle vurarak.
Reyhan: Kız haklı, Ayşem.
Ayşem: Reyhan, konuyu bir az daha açarmısın lütfen.
Reyhan: Açayım. O akşam telefonda duyduklarımdan sonra yıkıldım resmen. Donup kalmışdım.Sonrada kendimi sokaklara atdım. Ama Mazhar beni buldu.
Şebnem: Peki doktor ne dedi?
Reyhan: <<Anne olmanız bir mucizeye bağlı>> Dedi.
Fahriye: Deme ya. Ah arkadaşım ne kadar üzüldüm bilemezsin. Demek Mazhar bu yüzden o ladar üzgündü.
Reyhan: Hayır. Tabi zamanında üzüldü, ama şimdi üzülmesinin sebebi başka.
Ayşem: Başka derken?
Reyhan: Kayip ve kaybetme korkusu desem?
Ayşem: Kayıpmı?
Deniz kız: Ne alaka ya?
Tuğçe: Yoksa çocuğunuz olamaz diye ayrılmakmı istiyor?
Reyhan: Hayır tabikide. Asla yapmaz. Yapmadıda zaten. Hemde benim tüm çabalarıma rağmen. Bendem nefret edip ayrılmak istesin diye o kadar uğraşdım, ama nafile. Hiç oralı bile olmadı. Hatta sonuçlardan haberi olduğundada, ben kendim söyleyene kadar bildiğini belli etmedi. Bu zor günlerde beni eylendirmek için elinden geleni yapdı. Hemde fazlasıyla. Hemde kendide çok üzülmesine rağmen.
Fahriye: İyide sorun ne Rehocum? Yani bu gün olan yeni bir şey degilki. Mazharın o halinin sebebi bu olamaz.
Reyhan: Degilde zaten.
Ayşem: Değilse sebep ne?
Reyhan: Sebep benim hamile olmam. Yani anlayacağınız mucize gerçekleşdi.
Fahriye: İyide böyle güzel haber için insan üzülmezki.
Reyhan: Peki hastalıkdan dolayın hayatı risk varsa. Normal doğum ve dahası bu 9 aylık sürecin oldukca kritik süreç olduğu söylenilirse ne olur? Der ve her kes ne diyeceklerini bilemez ve bi süreliğine donup kalırlar. Fakat bu uzun sürmez. Reyhan sessizliği bozmak için anlatmaya devam eder.
Reyhan: Ama o bir kere bile sevinmedi. Dün haberi aldığımızdan beri hiç sevinmedi. Tüm gün boyunca bu bebeği istemediğini bildirmek için uğraşdı. Oysa başda oda istiyordu. Ya nerdeyse aldırayım diye gözümün içine bakıyordu.
Ayşem: Olurmu hiç öyle şey. Mazhar yapmaz. Sen yalnış anlamışsın.
Reyhan: Ama yapdı.
Fahriye: Ya yapdıysada isteyerek yapmadıya. Belliki oda paniklemiş. Seni kayb etmekden korkmuş.
Reyhan: Onu bende biliyorum zaten. Anlıyorumda. Bana ne demişdi biliyormusun. Daha var olmayan bir bebek benim için senden değerli olamaz. Olmuyorsada olmuyor demişdi.
Şebnem: Ay ne romantik konuşmuş öyle.
Reyhan: Romantik ya! Ama şimdi o bebek var. Ve belliki o hala beni tercih ediyor. Tamam bu güzel bir şey, ama beni çocuğumuza tercih etmesi en son isteyeceyim şey.
Ayşem: İyide Mazhar bu yüzdenmi kendini harab ediyordu? Hiç sanmıyorum.
Reyhan: Dogru bildin Ayşem. O yüzden değil. Mazhar onun istediğini yapdığım için o halde.
Her kes: Ne???!!!
Reyhan: Duydunuz işde. Bu sabah erkenden kalkdım ve bir not bırakıp gitdim.
Tuğçe: Peki notd ne yazıyordu?
Reyhan: Şey......
Not.
Reyhan: Gunaydin, her ne kadar benim, yani bizim icin aydin olmasada gunaydin. Gordugun gibi kahvalti hazir. Omuru uyandirmayi unutma. Bu gun onu okula sen birak ve cikis saatindede almayi unutma. Ben anca aksama donerim. Nereye gitdigimi merak ediyorsundur kesin. Ama bosuna beni arama, cunki bulamazsin. Ha bide dusundum ve seni anlamaya calisdim. Gerci gonlum el vermiyor ama, bana baska care birakmadin. Bu yuzden varsin istedigin gibi olsun. Bu notu sonuna kadar okuduysan, nereye gitdigimi anlamissindir kesin. Fazla uzulecegini sanmiyorum. Nede olsa sen zaten bebegimizi istemiyorsun. Sevmiyeceginide anladim. Sevicek olsan dun haberi aldigimizda......yada neyse. Kime ne anlatiyorsam. Hadi sana kizinla kolay gelsin. Umarim bir gun bensiz idare ede bilirsin.
Not son.
Her kes: Eeeeee?
Reyhan: İşde gün boyu aradı açmadım. Mesaj yolladı mesaji görmedim dedim. Akşam geç saate kadar orda burda dolandimz zaman geçsin diye.
Fahriye: Tüm günü öylesine dolandın demek? Oh çok şükür.
Bir an gerçekden bir delilik yapdın sandım.
Reyhan: Ya siz beni ne sandınız? Hiç yaparmıyım. Ben hiç onlara kıyarmıyım. Tabikide aldırmadım.
Ama Mazhar aldırdığımı sanıyor.
Ayşem: Ne demek aldırdığını sanıyor.
Şebnem: Bi dakka! Sen az önce onlaramı dedin?
Reyhan: Evet. Doktora gitdim kontrol için. İkizlerimiz olucak. Düşünsenize bi çocuğun hasretiyle yanarken, şimdi iki bebeğimiz olucak. Ömürle birlikde etdi üç çocuk.
Ayşem: Peki Mazharın üç çocukdan haberi varmı acaba? Ya sen ne diye aldırdım diyorsun. Adam ne halde haberin varmı. Yüreğinemi indiriceksin?
Reyhan: Peki benim dünden beri ne yaşadığımı bilyormusun sen? Aynısını Ömer yapsa nasıl olurdu? Hani oda sana kör kütük aşıkya. Yani olurmu olur. Senin tepkin ne olurdu söylermisin lütfen?
Ayşem: Ben...
Reyhan: Ya ben qaddarmıyım sence? Ben üzülmüyormuyum sizce? Ben sadece onu denemek istedim. Gerçekdende çocuklarımızdan vazgeçe bilicekmi onu merak etdim. Onları kaybetmeyin acısını hiss etsin istedim. Hiss etsinki böyle davranmayı bıraksın. Zira benim hasta olmamin, hayatı riskimin olmasının onlarla ilgisi yok. Bu onların suçu degilki. Benim onlarsız yaşayamayacağımı anlasın istedim ben. Zira onun istediğini yapsam, yaşayan bir ölüden farkım olmaz. Anladınızmı beni?! Der bağırarak ve kalkıp banyoya gider.
Tuğçe: Ayşemcim, alınma ama kız haklı. Se olsan sende aynı şeyleri hiss ederdin. Aklı başında hiç bir kadın çocuğundan vazgeçmez. Öleceğini bilse bile vazgeçmez. İşde erkekle kadın arasındaki farklardan biride bu. Ama Mazharıda anlayalım. Adam deli divane aşık ve hayatının aşkını kaybetmekden korkmuş. Bu çok.doğal. Zaten dili öyle sesede, gönlü razı gelmez o dediğini yapdırmaya. Adam aldığı haberin şokundan ne yapdığını şaşırmış belliki.
Fahriye: Ağzına sağlık kız! Ne güzel konuşdun. İkiside kendince haklı ve bizim onları yarqılamaya hakkımız yok. Biz onların yerinde olsaydık kim bilir napardık.
Şebnem: Haklısın Fahriye.
Deniz: Evet haklısınızda Reyhan nerde kaldı?
Reyhan: Geldim. Yüzümü yıkamaya gitmişdimde. Bu arada bir şey içermisiniz?
Ayşem: İçerizde, sen otur ben yaparım. Şimdi çay demlerim.
Reyhan: Tamam sen bilirsin. Ha bu arada dolapda kekde olucakdı. Onuda getir istersen. Bende Mazharı arayım cepden. Der ve Mazharı arar, ama Mazhar açmaz ve hatta meşğule alır.
Reyhan: Aaa meşğule atdı. Der şaşırarak.
Şebnem: Eee olucak o kadar. Adamda konuşucak taketmi bırakdın.
Tuğçe: Bence sık boğaz etme. Bi müsade et erkek erkeğe konuşsunlar. Eve döndüğündede sen konuşur ve her şeyi açıklarsın. Açıklarsın demi? Yani belliki hatasını oda anlamış. Daha fazla süründürme.
Reyhan: Ya yaparmıyım hiç. Yeterki gelsin, konuşucam. Tabi konuşacak durumda olursa.
Balıkçıda.
Haluk: Aaaa yeter ama ya!!! Bu kaçıncı kadeh?! Hala ağzından tek kelime çıkmadı. Hayır madem içiyorsun, oyle kuru kuru içme. Bak sonra bi şey olucak.
Mazhar: Olan olmuş, daha ne olsun abi? Diyerek içmeye devam eder.
Taner: Aaa yererbe! Sabahdan mezelere dokunmadın bile.
Ömer: Kardeşim senin hiç içkiyle.işin olmazdı. Bu durumda olmana sebep ne anlatsan artık.
Mazhar: Çok merak ediyorsunuz demi? Hani belki bir yardımımız olur diyorsunuz. Ama öyle değil işde. Derdimimi merak ediyorsunuz? Söyleyeyim. Ben hayatımda canımdan çok sevdiğim kadını, hayatımın aşkını kaybetmekden korkduğum için, daha doğmamış bebeklerimizi kaybetmemize sebep oldum. Hemde hiç olmayacağını düşündüğümüz bebeklerimizi kaybetdik. Peki neden biliyormusunuz? Reyhanı kaybetmekden korkduğum için istemiyormuş gibinyapdım, oda....neyse anladınız siz. Der ve kalkıp ordan uzaklaşır.
Ömer: Yok artık! Bu hiç aklıma gelmemişdi.
Haluk: Al bendende o kadar.
Deniz: Anlaşılan çilingir başka zamana kaldı.
Taner: Eee yani. Baksana adam çekip gitdi.
Cem: İyide şimdi derdi başından aşqın.
Selim: Kuzencim, sence biz nite toplandık? Derdini öyrenmek için. Öyrendikmi peki? Öyrendik. Demekki boşuna toplanmadık burda.
Haluk: Eee peki biz napıcaz? Gidicez her halde.
Deniz: Gidelimde sifarişlere yazıkya. Bari gelmişken yiyip gitseydik.
Haluk: Boşuna dememişler, koyun can derdinde, kasap.
Deniz: Aşk olsun baba. Mazhar abiye ne demek istiyorsun sen?
Ömer: Ya ne olur başlamayın yine. İkinizde haklısınız. Zaten peşinden gitmek için geç artık. Bide bellikki yalnız kalmak istiyor. Üstüne gitmeyelim...
Cem: Veee masadaki bitirmeden kalkmayalım.
Selim: İlahi kuzen. Oldu olucak, yemezsek balıklar ve mezeler arkamızdan ağlarlar deseydinde, tam olsaydı. Der ve hepsi orda kalır. Mazhara gelinceyse, 1-2 saat kadar dolandıkdan sonra evin yolunu almışdı. Kızlarda zaten evlerine dönmüşlerdi artık.
ReyMazın evinde.
Reyhan: Kızları yolcu etdikden sonra uyuyamamış ve Mazharı beklemeye karar vermişdi. Yani evin kapısı açıldığında Reyhan salondaydı.
Reyhan: Hahhh geldi! Diyerek yerinden fırlayarak kapıya doğru yürür ve gördüğü manzara karşısında çok şaşırır. Bilin bakalım neye ve niye şaşırır?
#Armaan
#Not : Beğeni ve özellikle yorum şart.

İkincı bahar.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin