Lütfen Dikkat! Araştırma ve Makeleleri okumadan önce iyice düşünün. Sizi önceden uyarıyor ve dünya görüşünüzün temelli değişeceğini söylüyorum. Aynı konuda okuyacağınız diğer eserler size yavan gelecek ve sadece onun tiryakisi olacaksınız. Çünkü bu...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Hz. Sâlih, Şam ile Hicaz arasında "Hicr" denilen yerde yaşayan "Semud" kavmine peygamber gönderilmiştir. Bu kavim de dağları delmiş, taşları oymuş, kendilerine pek sağlam binalar yapmışlardı. Fakat, bunlar da doğru yoldan çıkmış bulunuyorlardı. Hz. Sâlih'in yirmi sene devam eden emirlerine ve öğütlerine muhalefet ettiler. "Bu deveye dokunmayınız." dediği ve mûcize olarak taştan Allah'ın emri ile çıkardığı hayvanı boğazladılar. Nihayet şiddetli bir gürültü ile yerlere serilip helâk oldular. Salih peygamber de, kendisine îman edenlerle beraber çıkıp önce Şam'a, Filistin'e, sonra da Mekke-i Mükerreme'ye gitti. Seksen beş sene ya da iki yüz sene yaşadığı ve Mekke-i Mükerreme'de Rükün ile makam arasında gömüldüğü rivayet edilir.[1]
Hz. Salih'in Hayatı
Hz. Sâlih, Kurân-ı Kerîm'de adı geçen peygamberlerden biri.[2] Semud kavmine gönderilen peygamber olup Hz. Nuh'un oğullarından Sam'ın neslinden olup Hz.Âdem'in 19. kuşaktan torunudur.[3]
Hz. Hûd'un peygamber olarak gönderildiği Ad kavmi, isyânları sebebiyle büyük bir azaba düşüp, helâk olmuştu. Îmân ettikleri için bu azaptan kurtulan insanlar ise kendilerine yeni yurtlar kurmak üzere çeşitli bölgelere dağıldılar. Bu dağılan insanlardan bir kısmı, Semûd denilen kimsenin evlatlarıdır. Semûd kavmi, Şam ile Hicaz arasındaki Hicr denilen bölgede yerleşmişti. Bu sebeple "Eshâb-ül-Hicr" de denilen bu kavim, gün geçtikçe çoğalıp büyüdü. Dokuz kabîleden meydana geldi.[5] Reisleri de Cenda bin Amr isminde birisi idi.[3] Yazları sıcak günlerde yüksek yaylalara dağlara çıkarlar, taşlara oydukları büyük, saraylarda yaşarlardı. Kış mevsimi gelip de soğuklar bastırdığında aşağı vadiye iner orada yaptıkları köşklerde yaşarlardı.[4]
Çok çalışıp, bağlar, bahçeler yetiştirdi. Çöllerin kuru sıcağından kurtulup, dağları oyarak tepelere saraylar, ovalara köşkler kurdular. Sanatta ve servette iyice ilerlediler. Ancak, zevk ve safâya düşüp daha önce kendilerine Hûd tarafından bildirilen, hak dinden yavaş yavaş uzaklaşmaya başladılar. Kabîle reislerinin de zulme ve haksızlığa başlamaları üzerine, gittikçe çözülen, Semûd kavmi, nihâyet ağaçtan ve taştan putlar yapıp tapmaya başladılar. Saptıkları kötü yolda sürüklenerek, tevhid esâsından, Allah-u teâlâya îmân etmekten tamâmen uzaklaştılar. Câhil ve azgın bir kavim oldular.[5]
İşte bu diyarda Hz. Sâlih doğup büyüdü.[3]Semud kavminin ileri gelenlerinden, Ubeyd adlı bir zatın oğlu olan Salih, güzel ahläkı, hoşgörüsü, fakirleri ve zayıflan kollayıp korumasıyla herkesin gönlünü almıştı.[4]Küçük yaştan itibaren putlara tapmazdı ve ileride kendisinin Semûd'a lazım olabileceği için ona kimse bir şey diyemezdi.[3]
Hz. Sâlih, bu kavim arasında herkesle iyi geçinen, fakirlere yardım eden, zayıfları koruyan ve üstün ahlâkıyla sevilen bir zâttı. Kırk yaşlarına geldiği sırada, Allah (cc) onu Semûd kavmine, doğru yolu göstermek üzere peygamber olarak gönderdi;