1- Karşınızdaki kişiye uygun bir iletişim modeli belirleyin.
İletişim kurmada zaten iyi olduğunuzu mu düşünüyorsunuz? Eminiz ki sizin de hayatınızın bir anında verdiğiniz mesaj ne denli net olursa olsun, karşı tarafla bir türlü iletişim kuramadığınızı yani derdinizi anlatmakta zorlandığınızı düşündüğünüz olmuştur.
Bu karşınızdaki kişinin karakterine ve duruşuna uygun bir iletişim modeli belirleyememenizden kaynaklanıyor olabilir- bildiğiniz üzere her insan eşsizdir ve her birinin kendine has bir iletişim tarzı vardır.
Yani, etkili iletişimin ilk adımı her birimizin dünyayı farklı şekillerde algıladığını ve bu gerçeği başkaları ile iletişimde kullanacağımız bir rehber olarak kullanmamız gerektiğini kabul etmek oluşturmalıdır.
İletişimdeki aksaklıkların en büyük nedenlerinden biri de iletişimin çift yönlülüğüdür. İletişim süreci farklı yönelimleri olan ve dünyaya farklı pencerelerden bakan iki kişiyi kapsar. Farklı kişilik yapılarımız nedeniyle çoğu zaman aynı frekansta iletişim kurmayı başaramayız.
2- Pozitif bir iletişimin ön koşulu karşınızdaki kişiyi dinlemektir.
Etkili iletişim, yalnızca hitabet gücünüzden ibaret değildir; iyi konuşmacılar, karşılarındaki kişinin anlattığı hikayeye tüm içgüdüsüyle ortak olabilen, onları dinleyen, sorular soran ve diyaloglarında derinlik, anlam ve kavrayışın peşinden koşanlar arasından çıkar.
Tüm bunlar "anda kalma" becerisini beraberinde getirir. Çünkü anda kalırsanız anlaşılmak uğruna kendinizi paralamaz, karşınızdaki kişi ile tartışmak zorunda kalmazsınız-ki bu durum avantajınıza olacaktır. İletişim kurmaya çalıştığınız kişiye gerçekten kulak verdiğinizde – yani onu etkin dinlediğinizde – söz konusu kişinin itirazlarını, endişelerini ve korkularını duyar, sonucunda ise olası çatışmaları kolayca çözebilirsiniz.
3- Hikayenizle iletişim kurun.
Herkesin anlatacak bir hikayesi vardır. Herkesin eşsiz yaşam deneyimleri ve aynı eşsizlikte bir bakış açısı vardır.
Sizin de bu zamana kadar kendi kurallarınıza göre sürdürdüğünüz bir hayatınız, yani kişisel bir tarihiniz var. Zaten en sevdiğimiz kitapların veya filmlerin birbirinden farklı olması da bu kişisellikten kaynaklanmaz mı? İzlediğimiz filmlerde veya okuduğumuz kitaplarda karakterlerle, hikayelerle bağlantı kurar ve kimi zaman onlardan ilham alırız. İlham kaynaklarımız farklı olsa da hikayelerden etkilenme dürtümüz ortaktır.
Bu nedenle, hikayelerin varlığını göz ardı etmek veya onları iş hayatı ile alakasız bir unsur olarak algılamak yerine, kendi hikayenizi başkalarıyla paylaşmayı öğrenmelisiniz. Bu sayede, hem ekip üyelerinizin aynı paylaşımı yapmaları için zemin hazırlamış hem de sizinle kuracakları iletişimi şekillendirmiş olursunuz.