İngiltere, Addison Malikânesi
Sosyal Alanlar
15 Haziran 2018
Düşüncelerim çok dağınıktı ve toparlamak için zamana ihtiyacım vardı. Ley hatları, tarikat hikâyeleri, Addisonlar, babam, büyükannem... Çözülmesi gereken çok fazla gizem vardı. Bunları düşünmem gerekirken Robert Amca'nın peşinden malikâneyi gezmek için sürükleniyordum. Şimdiye kadar gördüklerim ve duyduklarım, buradan kaçarak gitmem için yeterliydi bence.
Mantığım "Kaç, kurtul!" derken yüreğimin derinliklerinde Addison Malikânesi 'yuva' kelimesi ile özdeşleşmeye çalışıyordu. Bu çelişki yüzünden ruhum parçalara ayrılıyor ne yapmam, nasıl davranmam gerektiğine karar veremiyordum. Hangisinin baskın çıkacağını zamanla görecektik sanırım.
Robert Amca'nın aniden durmasıyla ona çarpmamak için yana kayıp, düşüncelerimden sıyrıldım. Nerede olduğumuzu o zaman fark ettim. Burası oldukça büyük bir yüzme havuzuydu. "Yok, artık!" dedim içimden. İçinde hastane ve yüzme havuzu olan bir ev. Ve bir de morg tabii ki.
Atletik yapılı ama minyon diyebileceğimiz, sarı kıvırcık saçları olan Adidas eşofman takımı giymiş biri bize doğru yaklaşıyordu.
Sempatik bir tavırla ama saygıyı da göz ardı etmeden Robert Amca ile tokalaştıktan sonra bana döndü. Kendisi konuşmaya fırsat bulamadan Robert Amca lafa girdi.
"Eva, bu Jack Thurston. Senin yaşam koçun."
Son günlerde yaşadıklarım düşünülürse, hayatımda bir tek yaşam koçum eksikti zaten. Muzipçe bir ifadeyle "Bunun da Türk olmasını beklerdim" diye aklımdan geçirdim.
"Yaşam koçu mu? Bunlara gerek yok Robert Amca, burada fazla kalmayı düşünmüyorum" dedim. Cümlenin ağzımdan çıktığına inanamıyordum. Sanki benim ağzımla başka biri konuşmuş gibiydi. Demiş miydim gerçekten? Bir anda söylediğime ben bile şaşırmıştım.
Robert Amca'nın kendini ele verircesine yüzü bir anda solmuştu. Şaşkınlığını gizleyemeyerek olduğu yerden topukları üstünde bana doğru döndü. Yaşam koçu da aynı şaşkınlığı paylaşıyordu. İkisi de böyle bir tepki karşısında gafil avlanmışlardı. Robert Amca, yaşam koçuna bir baş işareti yapıp bana iyice yaklaştı. Yaşam koçu, yanımızdan uzaklaşıp kenarda beklemeye başladı. Robert Amca da yüzündeki şaşkın ifadeyi silmiş, tekrar maskesini takınarak konuşmaya başlamıştı.
"Havva, acele karar vermeni istemiyorum. Buraya geleli daha bir gün bile olmadı."
Şimdi Havva olmuştum tabii.
"Robert Amca bana bunlar çok fazla geliyor. Diyetisyenler, yaşam koçları, tarikatlar. Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Bu malikânede yaşamak zorunda mıyım?"
"Burası senin ailene ait. Köklerin burada. Bana ve kendine biraz zaman ver. Mesela bir ay. Bir aya kadar alışamazsan seni istediğin yere götürürüm. Anlaştık mı?"
Bana bir anlaşma sunuyordu. Görünüşe bakılırsa burada kalmak, tamamen benim isteğime bağlıydı. Önyargılı olmamak için "Tamam, öyle olsun o zaman" dedim. Ve Robert Amca'nın el hareketiyle yaşam koçu tekrar yanımıza geldi.
"Jack, Eva'yı sana emanet ediyorum, yapmam gereken işlerim var. Ona sosyal alanları gezdirip sonrasında odasına bırakır mısın? Eva, görüşürüz tatlım."
Bana malikâneyi gezdirecek olan Robert Amca'nın bir anda işi çıkmıştı. Bu durumdan şüphelensem de sormam gereken bir soruyu unuttuğumu fark ettim.
"Bir saniye Robert Amca, annemle babamın cenazesi ne zaman olacak?"
"O konuya gelirsek. Şu an cenaze töreni yapmamız mümkün değil. Zamanı gelince ben sana söylerim" dedi ve gözlerini benden kaçırarak yanımızdan hızlıca uzaklaştı.
Bu da ne demek oluyordu böyle? Cenaze töreni yapmak için belli bir zamana mı ihtiyacımız vardı yani? Kendimi çok huzursuz hissediyordum.
Yaşam koçum Jack Thurston onu takip etmemi isteyerek önden ilerledi. Bu malikâneye birilerini takip etmek için gelmiştim sanki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SESSİZ -Bir Göbekli Tepe Efsanesi 1-#Wattys2021
Mystery / ThrillerGizemli olan ev mi? Zaman mı? Yoksa insan mıydı? Elime bir hançer tutuşturdu. Bronzdan yapıldığını düşündüğüm bu sade hançer belki de malikânedeki en eski nesneydi. Ürpertiyle birlikte bir hançere bir de Robert Amca'ya bakarken içimden "Bütün tarika...