43

690 362 25
                                    

İngiltere, Addison Malikânesi

Arka Bahçe

30 Haziran 2018

İçimi sıkan beni bunaltan, adını koyamadığım duygular olmasına rağmen bugünkü doktor kontrolüm de normal geçmiş ve her şeyin yolunda olduğunu öğrenmiştim.

Benden köşe bucak kaçan Robert Amca'yı sadece bir kere görmüş ve babamın defterindeki kayıp sayfaların hesabını sormuştum. Defterin eline bu şekilde geçtiğini iddia edip yalan yere yemin etmesine göz yummuştum. Elbette benden sakladıkları şeyin zamanı gelince ortaya çıkacağını biliyordum. Ne de olsa sırların herkes tarafından bilinme isteği vardı.

Eliot'ı ise bu on günde hiç görmemiştim. Onu düşünmekten kendimi alamıyordum. Gözlerini daha doğrusu bakışlarını zihnimden silemiyordum. Ona bağlanmış gibiydim ve Eliot'ı göremediğim her gün garip bir şekilde bağlılığım artıyordu. Büyükbabamla iki defa yemek yemiş konuyu hep tarikat hikâyelerine getirmesine rağmen, bir türlü Eliot'ı sormaya cesaret edememiştim. Harold amcamı ise hiç görmemiştim tabii ki.

Büyükbabam eşliğinde gözlem odasında yaklaşık bir saat geçirmiştim. Devasa teleskobun altındaki koltuğa uzanarak sonsuz galaksiyi izlemiş, Sirius yıldızını ve diğer takımyıldızlarını gözlemleme imkânım olmuştu. Öğrendiğim yeni bir bilgi ile Addisonlar'ın gücünü bir kez daha tasdik etmiştim. Herkesin gözlem yapmasını engellemek için GoogleSky programında Sirius yıldızını kapatmışlardı. Bu bilgiye ulaşılabilirlik ilkesine tamamen ters bir durumdu.

Diğer adaylarla aramdaki farkı kapatmam mümkün değildi ama elimden geldiğince büyükbabamın benim için seçip gönderdiği kitapları okuyordum. Zamanımın çoğunu kütüphanede ya da odamda geçirdiğim için bugün bir değişiklik yaparak kitabımı da yanıma alarak arka bahçeye gitmek için koridora çıktım. İri yapılı olan koruma hemen hareketlenip peşimden gelmeye başlamıştı. Aslında varlığını umursamamaya çalışıyordum ama sinirli bir şekilde konuşmaktan kendimi alamadım.

"Sadece arka bahçeye gidip kitap okumak istiyorum. Yolu biliyorum ve gelmenize gerek yok" dedim.

Ceketinin tüm düğmeleri ilikli olan iri yapılı koruma kendinden emin bir şekilde konuşuyordu.

"Güvenliğiniz için yanınızdayım efendim."

"Yaa ne demezsin! Bir sincap aniden önüme çıkıp kalp krizi geçirmeme neden olabilir ya da bir karınca beni ısırabilir. Olamaz! Ya bir kelebek üstüme konmaya kalkarsa ve sen onu vurmak zorunda kalırsan."

İğneleyici ifadelerime karşın korumanın yüzünde sadece bir çizgi oynamıştı. Sanırım bu, gülümsemeye en yakın tepkisiydi. Ama beni takip etmeyi bırakmamıştı. Arkamı dönüp daha sinirli bir ifadeyle konuştum.

"Affedersin adınız nedir?"

"Stone, efendim."

"Ne yani taş, kaya gibi stone mu? Peki, soyadın nedir?"

"Sadece Stone efendim."

Bu iri yapılı adamdan daha zarif bir isim zaten beklemezdim ama bir ajan edasıyla kod adı olacağını da hiç tahmin etmemiştim.

"Pekâlâ sadece Stone, bu güzel günde arka bahçede çimlerin üstüne oturup kitap okuyacağım. Gelmene gerek yok. Lütfen" dedim.

"Önden buyurun efendim."

Sonuna kibarlıkla yalvarma arası lütfen kelimesini iliştirmeme rağmen kayaya işlememişti. Sadece yalnız kalmak istemiştim ama bu mümkün gözükmüyordu.

Arka bahçeye çıktığımda Stone'un varlığını unutmuştum. O da onca lafa karşılık beni rahat bırakmasını anlamış olacak ki aramıza mesafe koyup beni sadece uzaktan izlemekle yetinmişti.

SESSİZ -Bir Göbekli Tepe Efsanesi 1-#Wattys2021Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin