4.Bölüm

1.8K 108 272
                                    

Aradan 1 hafta geçmişti. Bu bir haftada belki de arada yolda geçirdiğim zamanı saymazsak beşer dakika aralarla farklı bir çok şey yapmıştım. Bu hafta ise sadece basketbola odaklanacaktım. Çünkü bir sonraki hafta maçlar vardı ki kötü bir sonuç ortaya çıksın istemezdim. Şimdi ise Olgu'nun yanına gidiyordum. Bir şey söyleyecekmiş bana ve yüz yüze konuşmamız gerekiyormuş. Sabah aldığım bir duşun ardından mekana doğru yola koyulmuştum araba ile. Telefon sesi arabayı doldururken Aycan'ın ismini görünce gülümseyip açtım hemen.

"Hallo, mein Küken." "Hallo, meine Katze." İkimiz de gülmüştük tabii. "Uzun adam benimle yarın hastaneye ziyarete gelir mi acaba diye sormak için aramıştım. Ama sen bir şey söylemeden şunu da ekleyeyim yoğunsan başka birini ayarlayacağım." "Saat belirtmeniz yeterli, babanı ziyaret edeceğiz daha önemli bir şey olduğunu sanmam." "Barış... Teşekkür ederim." "Rica ederim güzelim. Ben şimdi Olgu'nun yanına geldim sonra konuşalım olur mu?" "Olur tabii ki. İyi günler o zaman." "İyi günler sarışın." Telefonu kapattıktan sonra arabayı da park etmiştim kenara güzelce.

Mekana girdiğimde günaydın fasılları falan bitmişti. "Ben seni neden çağırdım biliyor musun?" "Bilmiyorum ve ses tonuna bakacak olursak bilmek istediğimden de emin değilim." "Nisa geldi." Sıkıntıyla bir nefes verdim. "Biliyorum... Kızlarla kahvaltıya geldiğimiz gün gördüm." "Öyle değil bir haftadır her gün geldi buraya seni sordu. Görmek istemiyor seni dedim." "İyi dedin istemiyorum görmek falan boşuna zorlamasın." Olgu çekmeceleri karıştırıp bir kağıt çıkardı ve bana uzattı. Katlanmış kağıdı alırken onu süzdüm merakla. "Telefon numarasıymış, konuşmak istersen diye bıraktı." Elimdeki kağıdı açıp bin kere okudum belki de numarayı.

Berkan da gelmişti o sırada. "Ooo babakolar buluştunuz madem bize niye söylemiyorsunuz?" Berkan'ın enerji dolu sesine rağmen ikimiz de donuk olunca sormuştu tabii. "O ne o? Niye donuksunuz bu kadar." "Donuk değiliz. Nisa telefon numarasını bırakmış. Onu veriyordu Olgu bana." Elimdeki kağıdı bin parçaya ayırıp dekorasyon amaçlı yanan ateşin içine atmıştım. "Umurumda değil." Berkan memnun bir şekilde gülümsedi. "Aynen böyle işte kardeşim. Seni yıkmasına tekrar izin vermek yok." "Olgu yine gelecek olursa numarayı verdiğini söyle ben aramayınca iki güne sıkılır gider zaten." Olgu beni başıyla onaylarken hava almam gerekiyordu.

"Neyse benim işlerim vardı, gitarı bakıma götürecektim. Görüşürüz sonra." "Görüşürüz kardeşim bir şey olursa ararsın." Ben oradan uzaklaşırken Berkan ve Olgu kendi aralarında konuşuyordu. "Toparlıyor baya baksana." "Valla gözümüzün önünde yırtıp attı numarayı." Oradan çıkıp arabaya bindiğimde ise telefonumu çıkarıp çoktan ezberlediğim numarayı tuşladım. Hayır onu aramayacaktım ama rehberimde numarasının varlığını bilmek bile iyi hissettiriyordu. Alakasız bir isimle numarasını kaydederken oradan uzaklaşmak için hazırdım.

Nereye gideceğimi bilmiyordum. Ne yapacağımı bilmediğim gibi... Derin bir nefes aldım. Daha onu gördüğüm ilk anda aklımı karıştırmıştı işte. Gitmeden önce dikiz aynasını ayarlayıp arkayı kontrol ediyordum. Onu gördüğümde duraksadım. Bana bakıyordu. Ona baktım bir süre. Derin bir nefes aldım. Hayır Barış, git Barış. Erime Barış. Nisa bana doğru adımlarken hızla gaza basıp uzaklaştım oradan. Biraz ilerledim ki yağmur yağmaya başladı. İçimdeki geriye dönüp Nisa'yı alma isteğini bastırmaya çalışıyordum.

O başının çaresine bakabilir Barış. Ama incecik giyinmişti ya üşütürse? Üşütürse üşütsün o seni umursamış mıydı Barış? Umurumda değil onu orada bırakamam. Arabayı hızla geriye sürerken kendime binlerce kez kızmıştım. Tam tahmin ettiğim gibi yağmurun altında öylece kalmıştı. Bu havada taksi de bulamazdı. Arabayı önünde durdurduğumda kapıyı açtım. Başta şaşırsa da sonra binmişti. "Barış ben..." "Kemerini tak. Gideceğin yere bırakayım seni." Nisa sözümü dinleyip kemerini takarken arabayı sürmeye devam ediyordum.

Sil Gözünün Yalnızlıklarını Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin