3.Bölüm

1.8K 104 224
                                    

Arabaya çoktan binmiş olan Berkan'a baktım önce. Bana bakıyordu ne yapacağımı anlamak ister gibi. Ne yapmak istediğimi bilmiyordum. Ne istediğimi bilmiyordum. "Barış..." İsmimi ondan yeniden duyunca kalbimdeki acıyla gözlerim kapanmıştı bir an. Sesi ağlar gibi çıkarken ona sarılıp buradayım güzelim demek istedim. Sonra aklıma o cümleler geldi yeniden: "Hayatta hiçbir şey başaramamış bir adamsın sen Barış... Tüm her şey gibi sevmeyi de başaramadın." Derin bir nefes aldım kendime gelmek için. "Barış, lütfen..." Yeter artık git buradan Nisa... Bana bunu yapma artık.

"Barış konuşmak istiyorum lütfen." Koluma hafifçe dokunduğunda irkilip çektim kolumu. "Dokunma, dokunma Nisa..." "Barış." "Dinlemek istemiyorum tamam mı? Git. En çok ihtiyacım olduğu anda olduğu gibi git." "Gidemem Barış. Çok özledim seni." Elleri sakallarıma doğru hareket ederken kendimi geri çektim..."Sakın... Sakın bana dokunma." Arabaya binerken ağladığını görüyordum. "Berkan gidebilir miyiz buradan hemen?" "Emin misin? Barış bak..." Cama tıklayan Nisa'ya baktım yeniden. "Gidelim işte Berkan!"

Berkan arabayı sürerken aynadan arkada kalan Nisa'ya baktım. Yere çöküp ağlarken kendimle savaşıyordum. Sana dediklerini hatırla o bunu hak etmiyor. O bunu hak etmiyor. O bunu hak etmiyor. Arabanın camını açarken yüzüme rüzgâr çarparken derin nefesler alıp veriyordum. "Barış..." "İyi değilim." "Her zama..." "Aynen kardeşim." Berkan beni anlayıp o uçurum kenarına sürerken sanki onu görmek mümkünmüş gibi arkama bakıyordum sürekli. Radyoda çalan şarkıyla gözlerimi kapattım. "Değmesin ellerimiz, buluşmasın bu gözler... Yine erir gideriz, unutulur yeminler..."

Şarkıyı kapatsam tüm dertlerim son bulacakmış gibi şarkıyı kapattığımda derin nefesler alıyordum. Nihayet o meşhur uçurum kenarına gelmiştim. Ruhumu ve benliğimi atıp öldürdüğüm o uçurum kenarına... Araba dururken Berkan'a döndüm. "Yalnız kalmak istiyorum Beko. Lütfen." "Barış..." "Kendime zarar vermeyeceğim. Aradığın zaman hemen açacağım. Delilik yapmak yok, içmek yok anlaştık." Berkan istemeden de olsa beni onaylarken arabadan indiğimde onun uzaklaşmasını bekledim. O gidince uçurumun kenarına geldim. Kollarımı iki yana açarken fısıldadım önce.

"Git artık içimden... Artık çok yoruldum." Gözyaşlarım birer birer süzülürken gökyüzüne baktım. "Git artık içimden! Her şeyi öldürdüm içimdeki! Her şeyimi aldın elinden! Her şeyi öldürdüm seni neden öldüremiyorum.?! SANA NEDEN HÂLÂ İÇİM GİDİYOR!" Dizlerimin üzerine çökerken hıçkırıklar içinde ağlamaya başladım. "Seni sevmeyi ağır ödedim, ödüyorum. Ama yoruldum. Allah'ım kurtar beni bu sevdadan, yalvarırım kurtar..." Derin nefesler alırken onu düşünüyordum. Dolan gözleri, yere çöküp ağlayışı, gözlerime yalvarır gibi bakışı, titreyen sesi... Nisa... Nisa... Nisa... Neden hala zaafımsın?

FLASHBACK BARIŞ'IN AĞZINDAN ||

Hastane kolidorunda bilmem kaçıncı turumu atarken kolidorda görünen sevgilimle biraz olsun gülümsedim. Hemen kollarımı ona dolarken kokusunu derin derin içime çektim. O ise öylece duruyordu. Bir sorun olduğunu anlayıp ondan uzaklaştım. "İyi misin sen birtanem?" "İyiyim. Çok iyiyim hem de." Yanımıza Berkan elinde kahvelerle gelmişti. Kahvenin birini bana uzatırken diğerini de Nisa'ya uzatmıştı. "Cemal ev işini halletmeye çalışıyor orada da aklın kalmasın Barış." "Ev ile ilgili de mi sorun var?" "Uzun zamandır eve geçemiyor ki adam, ev sahibi de evime iyi bakmıyorlar kafasına girmiş, ruh hastası. Anlayacağın bizim uzunu evden çıkarıyorlar."

"Belliydi böyle olacağı, şaşırmadım. Barış bu aralar o kadar umursamıyor ki... Geleceğe dair elinde bir şey kaldığını zannetmiyorum." "O ne demek şimdi Nisa'm?" "Hiçbir şey demek değil." "Şuan hiçbiri umurumda değil tek umurumda olan annem." "Ondan şüphem yok zaten. Ben biraz hava alıp geleceğim." Nisa uzaklaşırken annemin yanından çıkıp ilerleyen doktorla beraber elimdeki kahveyi Berkan'a hızlıca verip yanına gitmiştim hemen. "Kimse bir şey demiyor b-ben kafayı yemek üzereyim artık. Lütfen iyi ya da kötü bir şey söyleyin, belirsizlik çok yoruyor artık beni." Doktor umutsuz bir gülümseme takınırken omzuma koymuştu eline.

Başını iki yana sallarken yutkunamadım. "Durumlar iyi değil Barış. Her şeye hazırlıklı olman gerek." Olduğum yerde kalırken yorgun adımlarla kendimi yere bıraktım. Oturuyordum ve hiçbir şey yapamıyordum. Berkan yanıma geldiğinde onun verdiği destekle sandalyeye otursam da hiç iyi hissetmiyordum. "Berkan Nisa nerede? Ona çok ihtiyacım var." Berkan etrafa bakınırken omzumu sıktı destek olmak için... "Gelir şimdi kardeşim." Telefonundan muhtemelen Nisa'ya mesaj atmıştı. Bir süre sonra hızlı adımlarla Nisa geldi yanıma. Kollarım ona koşarken sarılmama engel oldu.

"Berkan bizi biraz yalnız bırakır mısın?" Berkan Nisa'nın dediğini yaparken Nisa'nın gözlerine baktım. Daha önce tanımadığım bir ifade vardı gözlerinde. "Barış ben ayrılmak istiyorum." "Ne?" "Ayrılmak istiyorum. Senin dertlerin peşinde koşmaktan çok yoruldum. Kaldıramıyorum artık." "Nisa'm, güzelim benim çok ihtiyacım var sana... Yalvarırım böyle konuşma." Ellerim yüzünü saracakken geri itmişti ellerimi. "Benim de yaşamaya ihtiyacım var Barış. Hayatımı sana adayamam." "Nisa yapma... Yalvarırım." "Ben bir şey yapmadım ki, yapmıyorum da."

Yalvarır gibi ona bakarken gözlerim dolmuştu. "Bakma öyle, her şeyi bu hale getiren sensin. Hayatta hiçbir şey başaramamış bir adamsın sen Barış... Tüm her şey gibi sevmeyi de başaramadın." "Nisa..." Nisa beni dinlemeyip arkasını dönüp giderken artık yere oturup hıçkırıklar içinde ağlamaya başladım. Bir kere bile durup bakmadı. Ben burada neredeyse can verirken bir kere bile durup bakmadı... Berkan yanıma gelirken anlamsız gözlerle bana bakıyordu. "Gitti, o gitti Beko. Ona en çok ihtiyacım olduğu anda özgür bir kuş olup gitti."

FLASHBACK SON BARIŞ'TAN DEVAM ||

Gözyaşlarımı silerken derin bir kaç nefes doldurdum ciğerime. "Unutacağım seni. Kendime sözüm olsun unutacağım seni. Bana yaşattığın her şeye inat devam edeceğim hayata." Derin bir nefes aldım ve kalktım yerden. Gözyaşlarımı kurularken dimdik durdum. Kollarımı açıp rüzgarın tenimde bıraktığı o nemli hissi hissettim tenimde. Bir simurg gibi küllerimden yeniden doğacaktım artık. Oradan uzaklaşırken eskisinden daha güçlü bir Barış olarak dönüyordum eve. Yıkılmayacaktım, yenilmeyecektim. Ana yola doğru ilerlerken uzun bir süre sonra taksi bulduğumda binip eve doğru yola koyulmuştum.

Evin önüne geldiğimde üzerime daha rahat bir şeyler giyip spor yapmak için yola koyulmuştum. Hayır basketbol antrenmanı değildi bu. Aynı anda bir çok spor ile ilgileniyordum ve bugün de yüzmeye gitsem iyi olacaktı sanki. Havuza geldiğimde sıkıntılardan uzaklaşmak için havuza atladım direkt. Yüzerken düşünceleri de bir kenara bırakmıştım. Telefonumun sesini duyduğumda hızlıca yüzüp telefona ulaştım. Tahmin ettiğim gibi arayan Berkan'dı. Hemen açtım telefonu. "Barış neredesin sen oğlum? Sana bakayım diye geldim sen yoksun lan." "Havuzdayım. Biraz yüzeyim dedim."

"Akşam basketbol antrenmanı var biliyorsun değil mi?" "Biliyorum." "Tüm bunlara yetişemeyeceğini de biliyorsun değil mi?" "Yetişebilirim. Yetişiyorum da. Hatta yakın bir zamanda piyano derslerine başlamayı düşünüyorum." "Barış... Her şeyi başarman, her şeyden anlıyor olman mümkün değil..." "Mümkün, göstereceğim herkese. İnsanlar bana baktığında işte bu adam her şeyi başarmış diyecekler. Sonra da kusursuz bir eş bulup kusursuz bir aile kuracağım. Göreceksiniz Beko... Her şeyi başaracağım hem de..."

Selam 😉

Ben 4. Bölüm ve sonrası için biraz yükseldim ama biraz hani :)

Umarım bu bölüm biraz daha olay kafanızda oluşmaya başlamıştır. 😁 Varsa kafanıza takılanlar sorun yanıtlayayım 🖤

Barış her konuda bilgi sahibi olmaya çalışıyorsun. Neden? Çünkü nisa onu terk ederken "hayatta hiçbir şey başaramamış bir adamsın." demişti. Barış öyle olmadığını kanıtlamak istiyor herkese. 🙁

Destekleriniz için çok teşekkür ederim iyi ki varsınız hepinizi çok seviyorum 💙 bol bol yorum ve vote hızlı gelen bölüm demek 🙃😉

Sil Gözünün Yalnızlıklarını Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin