Sil Gözünün Yalnızlıklarını

54.Bölüm

1 Hafta Sonra Nisa'nın Ağzından ||

Evde oturup film izliyordum. Barış da Berkan ve Cemal ile dışarı çıkmıştı. Yeniden barıştıktan sonra Barış ile birbirbimize zaman tanımaya karar vermiştik. Yani öyle her gün birlikte değildik ama hep iletişimdeydik. Tabii son yarım saattir Barış mesajımı görmediği için epey sinirliydim. Gecenin bir vakti arkadaşlarınla eğlenceye gitmişsin ve bir anda telefonu bırakıyorsun... Peki neden? Televizyonu kapatıp koltuğa uzanırken saate baktım. Hayır uyuması için ideal bir saatti evet ama bugün dışarıdaydı. Üstelik iyi geceler mesajı atmadan hiç uyumazdı.

Gergince yerimde kıpırdanırken Cemal'i aramaya karar verdim. Ama o da açmamıştı. Tamam olumlu düşün Nisa. Sadece Barış açmıyor olsa sorun olabilirdi ama... Ama bu ikisi bir arada her boku yiyebilirlerdi. Hatta Barış yalnız olsa muhtemelen daha güvende olurdu. Derin bir nefes aldım. Uykusuz kalmaya değmezdi. Barış beni aldatmazdı zaten. Yarın da güzel bir sorguya çekerdim onu. Banyoya ilerleyip hızlıca bir duş almıştım. Saçlarımı kurutup taradıktan sonra biraz bakım yapmayı da ihmal etmedim. Geceliklerden birini üzerime giyerken telefona baktım yeniden. Hâlâ bir gelişme yoktu.

"Barış... Kafanı kıracağım senin." Kendimi aptalca kıskançlık krizlerine girmekten korumaya çalışıyordum. Bu tür basit hareketler bana göre değildi. Telefonu bırakıp aynanın karşısına geçtim ve Barış'ın hediye aldığı kolyeyi boynuma taktım. Ona bakarken gülümsedim. "Hadi ya bari görseydin de başına bir şey gelmediğini bilseydim." Saat epey ilerlemişti. Sokağı dolduran müzik sesiyle derin bir nefes aldım. Ses giderek yaklaşırken gözlerimi devirip üzerime bir hırka aldım hemen. Kesin benim delimdi bu gelen. Barış'ın sesini duyunca da emin oldum bundan. Kapıyı açıp ona bakarken başta görmemişti sanırım beni.

"Denizler aştım geliyorum. İster eğlen benimle... Yüzünü bi görsem yeter." Gülüp ona susmasını işaret ettiğimde müziğin sesini biraz kısıp dengesiz adımlarla yanıma gelmişti. "Yolumuz ayrı biliyorum. Ölmeden son bir defa. Belini kavrasam yeter." Belimi sıkıca sarıp başını boynuma gömerken güldüm. "Ben dedim onlara..." "Kime ne dedin acaba sen?" "Cemo'ya işte dedim ben Nisa'nın o belini sımsıkı kavrasam... Hadi gidiyoruz gel." "Nereye?" Barış elimden çekiştirirken durdum. "Aşkım gecelikle mi geleyim?" "Gel."

"Tamam dur kapıyı kapatayım bari başımın belası." Kapıyı kapatıp yanına geldiğimde beni kucağına almıştı. "Selam güzellik kaçırıyorum seni." "Doğru söyle ne içirdiler sana?" "Bilmem. Ne içirmişler tadına bak hadi." Dudaklarını uzatırken yavaşça vurdum dudaklarına. "Pis sarhoş." "Senin aşkın yüzünden sarhoş olduk kısık gözlüm." Barış beni arabaya bırakırken gözlerimi devirdim. Sürücü koltuğuna kayıp ona yan tarafı gösterdim. Yanıma otururken gülümsemişti. "Neden bu kadar güzelsin ki sen?" Yanağımı sıkıp kocaman bir öpücük kondurduğunda yüzümü ekşittim.

"Sarhoşken çok cıvık oluyorsun." İşaret parmağını iki yana sallarken derin bir nefes aldım. "Hâlâ mükemmel sevişebilirim." Gözlerimi devirip güldüm. "Aman o hep mükemmel zaten. Aklını da kullansan biraz..." Başını omzuma yaslarken gülmüştü. "Hadi gel buluşalım, eski köprünün altında. Kimseler görmesin. Mehtaba karşı uzanalım, eski köprünün altında. Kimseler bilmesin. Kimseler duymasın." Gülüp saçlarını dağıttım. "Nereye gidiyoruz?" "Gitmek yok! Gitmek yok çünkü yan yana olmanız gerek. Sensiz kalmamam gerek. Çok güzelsin zaten herkes sana bakıyor. Bir gün gideceksin diye korkuyorum."

Başını iki yana sallarken derin bir nefes aldım. Yanağına uzun bir öpücük kondurdum. "Senden daha iyisini mi bulacağım sanki?" "Çok var Nisa. Herkes benden daha iyi." "Eh ne yapalım ben de seni sevmişim işte." "Cemal'le iddiaya girdik. Bana dedi ki buraların en güzel ama harbiden en güzel kızını tavlayamazsın." Kaşlarım çatılırken sinirle güldüm. Ben ne demiştim ama yalnız olsa daha güvende olurdu sevgilim... Tanıyorum çünkü bu ikisini ben. "Hepsi çok çirkindi. Selam güzellik seni tavlayabilir miyim?" Yanağımdan bir makas alırken güldüm. "Bu halinle hiç sanmıyorum." "Neden aşkım?"