Hep birlikte kısa ve bize iyi gelecek bir tatil için hazırlanmış -daha önceden de geldiğimiz- dağ evine gelmiştik bu sabah. Emel abla ve ben evin içinde kısa bir temizlik yaparken Harun abi şömine için dışarıda odun kırıyor ve Yekta ise arabalarda ki eşyaları içeriye taşıyordu. Eve girip çıkarken de benim yanağıma bir öpücük konduruyor.
Ben yerleri silmek için hazırladığım su dolu kovayı salona getirirken, Emel abla ise süpürme işiyle ilgilenecekti. "Emir, anneciğim geç odana orada yap resmini. Bizde buraları temizleyelim, senin odan temizlendi çoktan." Diyerek yerde resim yapan Emir'i de odasına gönderdik.
Emir uysal bir çocuktu fakat Hayat ise onun tam tersi. Buraya gelir gelmez huysuzlaşmış, anlamadığım bir şekilde hepimize karşı -Yekta ve babası hariç- sert çıkmıştı. Şimdi de ortalıkta dolaşıyor, her bir oyuncağını adımının geçtiği yerlere bırakıyordu.
"Hayat, yapma böyle. Daha yeni topladık oyuncaklarını." Diyerek onu uyardım fakat çattığı küçük kaşlarıyla bana baktıktan sonra elinde ki oyuncağı hızla duvara fırlatınca oyuncağı parçalara ayrıldı. "Niye böyle yapıyorsun biriciğim?" Başımı yana yatırarak ona baktım.
Emel abla, kızının yerine bana kendi cevap verdi. "Bizim kız böyle, İdil. İstediği bir şeyi elde edemeyince sinirleniyor. Arabayla buraya gelirken bir şeyler anlatıyordu babasına, bilirsin bazı kelimeleri kendi söyleyiş tarzına göre değiştiriyor. Emir onun değiştirdiği kelimenin doğrusunu söyleyince çıldırdı. Kendini ifade etmekte zorlanıyor ve başarısızlığı ortaya çıkınca bu hale geliyor."
Hayat yine evi dökerken ben de bakışlarımla onu takip ettim ve Emel ablaya da cevap verdim. "Aslında Hayat konuşan bir çocuk. Henüz anne veya baba diyemiyen çocuklar da var. Yaşıtlarına göre zeki, hemen anlıyor anlatılmak isteneni."
"Evet ama o kendini ifade edemediği zamanlarda böyle oluyor. Üstelik sadece bu konuda değil bu tavrı. Emir nazik, uysal, bir kere denileni aklından çıkarmayan ve düzenli bir çocuk... Hayat ise tam tersi. Hayır kime çekti onu da bilmiyorum." Emel abla kızını tatlı bir şekilde anlatırken tekrar işe koyulmuştuk ki Hayat'ın küçük bir bibloyu kırmasıyla bakışlarımız ona döndü.
"Hayat!" Diye uyardı Emel abla onu ve o yine kaşlarını çatarak bize baktı. "Bir yerlerini keseceksin güzel kızım, yapma böyle." Emel abla hala daha onu ikna etmeye çalışıyor.
Hayat tüm gücüyle çığlık attı. "I-ıh!"
Yerleri silmeye devam ettiğimde bir yandan da Hayat'ı kontrol ediyorum. Emel abla ise işini bıraktı ve kızının elini tuttu. "Seni de abinin yanına götürüyorum. Orada uslu uslu dur tamam mı? Birlikte resim yapın, oyun oynayın, şarkı söyleyin... Abin sana masal da okur, canlarım benim." Hayat ise şaşırtıcı bir sessizlikle annesinin onu yönlendirmesine izin verdi.
Beş dakika bile geçmeden Emir ve Hayat'ın durduğu odadan gelen bağırışlar ile birlikte önce Emel abla ile göz göze geldik ve sonra hızlıca odaya doğru ilerledik. O önde ben arkada odaya girdiğimizde her yer kağıt savaşına dönmüştü ve iki kardeş de öfkeliydi.
"Ya Hayat! Ne yaptın sen?" Emir'in o çok nadir gözüken siniri vardı üzerinde.
"Emir, ne oldu burada?" Emel abla oğlunun yanına giderken ben de kardeşinin defterlerini, resimlerini yırtmaya devam eden Hayat'ın yanına gittim ve defteri elinden almaya çalıştım. "Lili, ı-ıh!" Diye bağırdı bana müthiş bir öfkeyle.
"Abinin o, yapma böyle. Ver hadi." Dediğimde sayfalardan birkaç tanesini küçük parmaklarıyla yırttı ve gözlerimin içine baka baka defteri yere fırlattı. Gitti çocuğun güzel yazısıyla yazdığı defter.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Terk Edilenler Durağı
Teen FictionKaybolmuş bir şehirde, gökyüzünün şehire olan isyanını dile getiren yağmurun üzerimi ıslatmasıyla sığındığım bir durakta, yara bere içinde bırakılan bir adamla bu Dünya'da yalnız kalmıştım. O günü hatırlıyorum da, üzeriyle yarışacak derecede dağılm...