İçimde büyük bir neşe ve mutlulukla uyandım bugün. Sebebi tamamen yanımda bana sarılarak uyuyan adama ait ve uyumadan önce söylediği sözlere. Bunu duymanın hayalini o kadar çok kurmuştum ki, nasip bugüneymiş.
Elimi yanağına yerleştirdim ve onu sevmeye başladım. Kısa bir süre sonra gözlerini hafifçe araladı. Hala daha yorgun görünmesi canımı sıkmıyor değil. "Uyandırdım mı, özür dilerim." Dedim ve kızarmış gözlerine baktım. Canım benim.
"Hiç uyumadım ki." Deyince kaşlarımı çatarak ona baktım. "Ne yaptın, ne yaptın?" Diye sordum inanamayarak. Tüm gece uyumadı mı yani? Hafif bir gülümseme ile gözlerime baktı. "Tüm gece seni izledim."
Tamam, çok güzel ama şu kızarmış gözlerine içim gitti. "Bir daha böyle bir şey yapma Yekta. Şu haline bak, uyumadığın için o güzel gözlerin mahvolmuş." Baş parmağım ile gözünün çevresini izledim.
Ona iltifat etmem hoşuna gitti. Üstelik gözleri biraz daha açıldı. Gülümsedim ve başımla onayladım onu. "Hımm... Seni -hiç uyumasan bile- tamamen ayıltacak bir şey söyliyeyim mi?" Tatlı olmaya çalışarak sormuştum bu soruyu. İçtenikle gülümsedi ve, "Söyle." Diye mırıldandı.
"Yekta, seni seviyorum, her şeyden çok ve bambaşka." Söyledikten sonra kaçmaya çalıştım fakat çevik bir şekilde daha ben yataktan çıkamadan beni yakalayarak, bedeninin yarısı yatağın ve diğer yarısı de benim üzerimde olacak şekilde yattı. "Ne dedin sen? Söyleyip de kaçmak olmaz."
Tek kaşımı kaldırdım. "Neden olmazmış?"
"Bir kere daha duymam lazım, doğru duydum mu diye."
Gülümseyerek konuştum. "Ama ben seni dün net bir şekilde duyduysam, bugün de senin beni duyman lazım."
"Belki bir kerecik öpersem, tam olarak duyabilirim." Dedi ve yüzüme doğru yaklaştı. Bu söylediğine kıkırdamadan edemedim. Tam hayatımızın ilk ve özel anını yaşayacağımız sırada içeriden gelen seslerle panik oldum.
"İçeride biri ve hatta birileri mi var?"
Gözleri benden ayrıldı. "Birini beklemiyordum." Dedi ve hafifçe doğrularak birkaç saniye sesleri dinledi. "Begüm ve Uraz'dır." Diyerek tekrar bana döndü ve tekrar konuştu. "O söylediğin şeyi tekrar dinliyor muyum yoksa uygulamalı bir şekilde mi yapalım, ne dersin?"
Yanaklarım hafiften kızarırken kıvrılan dudaklarıma engel olamadım. "Ya birisi gelirse? Olmaz, riske giremem. Zaten onlara vereceğim bir hesap varken bir de yakalanmamız hiç olmaz."
Başını yana yatırarak bana baktı.
Resmen onu yemek istiyorum. Başını tuttum ve daha önce hiç cesaret edemeyeceğim bir şekilde dudağının kenarını öptüm. Zaten gülüşünü belli eden o çizgide kaybolmak istiyordum ve şuan mükemmel hissediyorum. "Bu yeterli olmuştur, şimdilik." Dedim ve yataktan kalktım. Yekta'da benimle birlikte kalkarken kapıya huysuz bakışlar atıyordu. "Onları kovsam ne olur ki?" Diye sordu bir de masum masum.
"Yekta!" Diyerek uyardım onu. Tamam komik ama ayıp da.
"Ne? En özel anın içine ettiler."
Gözlerimi kısarak ona baktım ve sadece, "Ayıp." Dedim. Ne dersem diyeyim hala daha huysuzluğu üzerinden gitmedi. "Ne yapayım İdil, bugünleri beklemek günlerimi değil yıllarımı aldı sanki. Bu yapılır mıydı bana vicdansızın kızı? Daha önce gitseydik ya o kadının yanına, ikimizde acı çekmezdik."
Sonradan da bana sardı işte. Bir kere huysuzlanınca böyle oluyor. "Benim ne suçum var ki?" Diyerek sanki alınmışım gibi davrandım. Onu en fazla böyle normalleştirebilirim. Konuşacağı sıra elimi havaya kaldırdım. "Lütfen daha fazla devam etme. Tekrar bir araya geldikten sonra küsmeyelim birbirimize."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Terk Edilenler Durağı
Novela JuvenilKaybolmuş bir şehirde, gökyüzünün şehire olan isyanını dile getiren yağmurun üzerimi ıslatmasıyla sığındığım bir durakta, yara bere içinde bırakılan bir adamla bu Dünya'da yalnız kalmıştım. O günü hatırlıyorum da, üzeriyle yarışacak derecede dağılm...