~1 Ay Sonra~
Bugün içimde o kadar büyük bir neşe ve mutluluk vardı ki; bunu tarif etmekte zorlanacağımı biliyorum. Bu şehirde dördüncü ayıma girmiştim ve hayatıma kattığım yeni insanlarla gülüyor, ağlıyor ve en önemlisi kendimi değerli hissediyordum.
Yekta ile geçirdiğim tüm -acısıyla tatlısıyla- günler şuan gözüme çok güzel ve anlamlı gözüküyor. Çünkü ayların bana kattığı en önemli şey; kalbimi cıvıl cıvıl yaparak ona karşı hissettiğim sevgiydi. Benim sevgim.
Bugün benim için bambaşkaydı. Çünkü şuan Yekta ile kendimi gerçek bir aile gibi hissediyorum. Sabah, Emel abla ve Harun abi aniden çıkan işlerinden dolayı Emir ve Hayat'ı bize bırakmışlardı. Yekta ile onun yeğenlerine bakarken, içim sıcak bir his ve mutlulukla dolup taşıyor.
Elimdeki meyveleri onların yiyebileceği bir şekilde doğrarken, Yekta ise -yine- kendini Hayat'a kaptırmış, onunla ilgileniyordu. Emir ise, öğretmeninin ona verdiği boyama ödevleriyle meşguldü.
İçime derin bir nefes çekerek konuştum. "Bakıyorum da bizi unuttunuz, hayırdır?" Yekta'nın bakışları bana çevrildi. Sonunda! "Sizi unutmak ne mümkün güzelim."
Dudaklarımın kıvrılmasına engel olamadım. Şuan onun da huzurlu olduğunu biliyor ve hissediyorum. Tabakla Emir'in önüne meyveleri koyduktan sonra Yekta ve Hayat'ın yanına oturdum. Küçük kız, amcasını o kadar çok seviyordu ki; ne kendini ne de amcasını sevmeme izin vermiyordu!
Yekta, o ve beni tek bıraksa sevmeme izin vereceğini biliyorum fakat amcasının varlığını bildiği yerde gözü kimseyi görmüyor.
"Hey, minik!" Diyerek Yekta ve benim aramda oturan Hayat'ın karnına dokundum. Beklediğim ufak bir cırlamayken, Hayat yaptığım harekete gülmeye başladı. Sanırım huylanmıştı.
Ben her parmaklarımı harekete geçirdiğimde kendinden geçerek gülmeye başladı. Hele şükür, aramızda ki buzlar eridi be kızım!
"Meleğim, sen ne güzel gülüyorsun öyle." Onu güldürmeye devam ederken benimde dudaklarımda kalıcı bir gülümseme vardı. "Yerim seni, güzelim benim." Yanağından öptüm, mis gibi kokuyor.
Bebeklerin kendilerine has kokularına aşığım.
Ha, birde Yekta'ya.
Ben, Hayat daha fazla yorulmasın diye parmaklarımı hareket ettirmezken o sol elimin parmaklarını yakaladı ve karnına koyarak, gözlerini yüzüme dikti. Kendi dilinde bir şeyler söylüyor ve gülüyordu.
"Hoşuna gitti prensesimin." Onun güzel sesini işittikten sonra bakışlarımı yüzüne çevirdim. "Evet ama ben kendimi kaptırırsam, o çok yorulacak."
"Siz eğlenmenize bakın, ben uyarırım." Onu onaylandıktan sonra Hayat ile birlikte güzelce kahkahalar atmaya başladık. Onu, Emir kadar çok seviyorum. Meleğim benim. Birkaç saniye sonra Yekta -huylandığımı bildiği için- boynuma dokunarak beni hedef aldı ve ben daha çok gülerken Hayat'ta amcasına destek vermek için üzerime tırmandı.
"Ama bu... yaptığınız... Hahahaa..." Devamını getiremeden kendimden geçercesine gülmeye devam ettim. Hem boynumdan hem de belimden gıdıklıyordu beni. Koltukta resmen yayılmış bir şekilde ve Hayat benim üzerime uzanmış, ben gülerken o küçük parmaklarıyla yanaklarımla oynuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Terk Edilenler Durağı
Teen FictionKaybolmuş bir şehirde, gökyüzünün şehire olan isyanını dile getiren yağmurun üzerimi ıslatmasıyla sığındığım bir durakta, yara bere içinde bırakılan bir adamla bu Dünya'da yalnız kalmıştım. O günü hatırlıyorum da, üzeriyle yarışacak derecede dağılm...