)12(

2.3K 161 39
                                    

>1 Ay Sonra<

Karşımızdaki kadın bizi -daha doğrusu Yekta'yı- sabırla dinliyordu fakat ben onun aksine dişlerimi sıkmış ve her an ya sinirden yerleri tekmeleyecek ya da upuzun bir çığlık atacak gibi bir haldeydim.

Bir aydır iş arıyordum ve bu başvurduğum ikinci iş yeriydi fakat Yekta sağolsun ilkinde olduğu gibi bunda da kafasında her ne kurduysa onu gerçekleştirmek adına karşımda ki kişiye yanlış şeyler anlatıyordu.

"İdil asla sekizde uyanmaz, on gibi gözleri açılır fakat on bir, bilemedin on iki gibi tam olarak uyanmış olur. Çalışma saatleriniz uymuyor malesef." Yanlış! Yekta bir felaketten bahsedermiş gibi konuşunca araya girmeye çalıştım fakat bunu kadın ve Yekta'da izin vermedi.

Alarm kurarım yine de kalkarım ben be!

"Üstelik İdil çok hırçın bir insandır. Kazara bir tabak kırsa ve siz ona tek kelime etseniz diğer tabakları kırmak için harekete geçer. Ona asla emir veremezsiniz, yapmaz. Kendini patron olarak görür. Mutfak işini beceremez zaten. Ha birde öyle paspas işlerinden falan da nefret eder. Müşterilerle de anlaşacağını düşünmüyorum. Biliyorsunuz ki daha önce böyle bir işte çalışmamış." Bacak bacak üstüne atmış gerçekliğin yanından geçmeyen cümleleri dile getirdikten sonra karşımızdaki kadına bakıyordu.

Bir kere dönüp baksa bakışlarımdan nasibini alacaktı fakat neler olacağını az çok bildiği için bana dönüp bakmıyordu bile.

"Anlıyorum sizi Yekta Bey. Bizim için çalışma saatleri çok önemli ki tecrübe de öyledir. Daha önce bu kadar büyük ve sürekli işlek bir yerde çalışmayarak, böyle prensiplere sahip bir iş başvurusunda bulunmuş insanlarla karşılaşmamıştık." Yekta kafasını olumlu anlamda sallarken ben tam tersi; olumsuzunu eyleme dökmüştüm.

"Hanımefendi bir kere de beni dinler misiniz?" Ses tonumu sinirimden arındırıp yumuşak tutmaya zorlamıştım. Yekta'nın sözleri yüzünden bu haldeydim. İkisi bir araya gelmiş Yekta'nın söylediği yanlışlarla beni eleştiriyorlardı. Yekta ağzını açmıştı ki işaret parmağımı havaya dikip, "Yekta, bu benim iş görüşmem." Dedim ve tam bu an göz göze geldik.

Sert bir şekilde ona baksamda çok kısa bir an sırıtıp omuzlarını silkti ve sandalyeye iyice yerleşerek sözümü dinlemedi. "Evet, İdil'de böyle malesef. İş arıyor ama bulamıyor."

Kadın bana umutsuz bir bakış attı. "Çalışma saatleri uysaydı belki bulaşık yıkayabilirdi burada İdil Hanım."

Dedikleri her şeye uyar kendimi ispatlardım ve eminim ki beni bulaşık için değil de, garson olarak alabilirlerdi. Ailem dağıldıktan kısa bir süre sonra evin ve benim ihtiyaçlarımdan dolayı evime çok yakın, süs eşyaları satılan bir dükkanda çalışmıştım ve hiç kimse de benden şikayetçi olmamıştı.

Dudaklarımı büktüm. "Ne bulaşık yıkaması ya? Bence bir tanısanız hemen garson olarak işe alırsınız beni."

Karşımdaki kadının yüzünde minik bir gülümseme oluştu. "Biz size verdiğimiz işi küçümseyen insanlarla çalışmayı kabul edemiyoruz. Üzülmeyin, herkes böyle bir iş de çalışacak diye bir kural yok. Üstelik sizin yanınızda bir destekçiniz var." Dedi ve yanımda oturan Yekta'yı işaret etti.

Aman ne destekçi!

"İdil Hanım, bir iş başvurusuna katılmadan önce kendinizi değerlendirmeniz sizin açınızdan çok iyi olur. Prensiplerimiz uyuşmuyor ve böylece kararımız olumsuz yönde. İyi günler."

Beni kibarca kovuyordu.

Hem de beni dinlemeyip sadece Yekta'nın anlattıklarına dayanarak!

Sinirim kendini göstermeye başlarken yanımda ki Yekta'nın sanki bir zafer kazanmış da içten içe sevindiğini belli eden suratına baktım ve dişlerimin arasından konuştum. "Sakın gözüme gözükme Yekta."

Terk Edilenler Durağı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin