Koskoca beş gün geçti gidişinin üzerinden ve biz gittiği gece mesajlaştıktan sonra hiçbir şekilde görüşmedik. Aslında deli gibi merak ediyorum onu fakat en son ki mesajıma cevap vermeyerek noktayı koydu bence. Ben üst üste sürekli mesaj atsam, herşeyi belli ederim. Hem sadece ben merak ediyor olamam, o yazsın bana.
İyi olduğunu biliyorum ama ne kadar iyi işte ondan emin olamıyorum. Uraz ile konuştuğu kadarıyla nasıl olduğundan haberim var, o da olmasa kafayı yerdim herhalde.
Beş gün içinde hiçbir şey yapmadım. Günlük rutinim devam etti, yemek yemek, uyumak ve saatlerce boş boş oturmak. Cidden müthiş derecede eğleniyorum!
Ha birde, ara sıra Begüm beni yokluyor. Değişimin farkında olduğunu düşünüyorum. Ağzımdan laf almaya çalışıyor -bu konuda çok iyi olduğunu gördüm fakat benim üzerimdeyken akıl oyunlarına pek girmiyor, sanırım hem kendini hem de beni yormak istemiyor.
Cevap vermemek için kaçmaktan yoruldum. Uraz ve Begüm benim için uğraşırlarken ben kendimi yalnız hissediyorum.
"Yekta aradı."
"Hı?"
Kapıdan bir anda içeriye giren Uraz'ı fark etmediğim için ne dediğini de duymadım. Tekrar etti. "Yekta aradı diyorum."
Ama seni aramış, beni değil. "Öyle mi, ne güzel."
Karşıma otururken beni inceliyordu. "Sen iyi misin? Kafana takıp durma şu konuyu, halledeceğiz. Yalnız değilsin."
Kafamla onayladım. O benim gözlerime bakarken ben gözlerimi kaçırıp duruyordum. "Uraz, ben biliyorum yalnız olmadığımı ama hissedemiyorum." Omuzlarım çöktü, gerçekten berbat bir haldeyim.
"Seni sordu." Gülümsedi ve devam etti. "Yekta seni sordu. Her zamanki gibi."
Yüzümü bir anda ona çevirdim. Gözlerimin önüne düşen saç tutamlarını kulağımın ardına sıkıştırırken saçlarımı da düzelttim, heyecan içimi sarmıştı. "S-sen ne dedin?"
"O mükemmel, seni hiçbir yerde aramıyor, çok eğleniyor ve yokluğunu anlamıyor bile dedim."
Ne?
Omzuna vurdum. "Bunu nasıl söyleyebilirsin? Yokluğunda çıldırıyorum, deli gibi özlüyorum onu!" Uraz ufak bir kahkaha attı. "Bunların hepsini biliyorum." Göz kırptı. Az önce söyledikleri onun bir şakasıydı. Heyecandan gerilen bedenimi serbest bıraktım.
"Bir dakika, bir dakika... Sen az önce seni sordu her zamanki gibi mi dedin? Uraz, o beni daha önceden de mi soruyordu?"
Uraz pot kırdığının farkına vararak açıklama yapmak üzereydi ki bir anda Begüm koşarak odaya girdi. "Baskııın!" Dedi ve yere serildi. Çünkü koşarken parkede ayağını kaydırdı ve şuan kalçasının acısıyla yan bir şekilde, yerde uzanıyordu. Söylenmeye başladı. "Ah, lanet şey. Ben böyle baskının içine..."
Uraz yerinden fırladı ve Begüm'ün yanına ulaştı. Ben telaştan ayağa kalkmıştım. "Begüm, iyi misin güzelim?"
Begüm onun koluna tutunarak ayağa kalkarken bende hızla onlara ilerleyerek diğer kolundan tuttum. "Uraz, baskın yapacaktım bebeğim."
Gözlerimi devirdim. "Neyin baskınını yapıyorsun? Çok kötü düştün hala daha baskından bahsediyorsun!" Kızgın kızgın ona bakarken, o gülümsedi. "Kız dert etme, bu benim her zamanki halim. Öyle değil mi Uraz, ben bizim evde de böyle değil miyim?"
Bu sefer Uraz gözlerini devirdi. "Sanki iyi bir şey yapıyormuş gibi konuşma Begüm."
"Tamam ya, niye bana kızıyorsunuz ki? Hem bensiz gizli gizli şeyler konuşuyorsunuz, sırlaşıyorsunuz, soruyorum anlatmıyorsunuz, yanınızda olmak istiyorum ama siz istemiyorsunuz. Yekta olsaydı böyle yapmazdı bana. Şunu da bilin ki, Yektayla da biz konuşuyoruz, hemde sizsiz!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Terk Edilenler Durağı
Teen FictionKaybolmuş bir şehirde, gökyüzünün şehire olan isyanını dile getiren yağmurun üzerimi ıslatmasıyla sığındığım bir durakta, yara bere içinde bırakılan bir adamla bu Dünya'da yalnız kalmıştım. O günü hatırlıyorum da, üzeriyle yarışacak derecede dağılm...