)60(

464 39 23
                                    



Keyifli Okumalar :))

Bugünün akşamından sonra yarım günlü İdil'in keyfini kaçırma günü olarak ilan edilmiş olmalı ki, bozuk moralim, olacak şeylerin tahmini ve belkide tahminlerimin daha büyüğü, sinirim ve huzursuzluğum tüm bedenime hakimdi.

Uraz, benim yanımdan ayrılmış ve bizimkilerin yanına dönmemişti fakat ben istemeye istemeye eski yerime gelmiştim. Yekta'nın kolu yine eski yerinde olsa da ben kendi halimde çok da iyi olmadığım için o eski huzurdan eser kalmadı. Midemde ağrı oluştukça yerimde durmama hızım artıyordu. Soğuğa karşı dirençsiz olmam, sinirli halim ve Uraz ile konuştuktan sonra beni girdap gibi içine çeken huzursuzluk doğruca mideme yansımış ve her zaman ki gibi kusma isteğimi ön plana çıkarmıştı.

Derin derin nefesler alırken, Uraz'ın bize doğru yaklaştığını ve doğrudan benimle göz temasında bulunması beni daha da kötü bir hale sokmaktan öteye geçemedi. Buz gibi olan ellerimi, ellerimin aksine sıcaklıktan yanan yanaklarıma bastırdım, halim düzelmedi. Derin derin nefesler almak beni rahatlatmadı. Gerginliğim asla bozulmadı.

Yekta, tüm bunları hissetmiş gibi bana döndü. "İdil, senin bir şeyin mi var?" Diye sordu, üzerimde ki tuhaflığı sorguluyordu. Gözlerinin içine bakarken içimden dualar etmeye başladım, Begüm'ün Emre ile yaşadığı olayı öğrenmemesini -ki bu imkansız bir şey- ve öğrenecek olsa bile çok geç bir tarihte öğrensin.

"Kendimi hiç iyi hissetmiyorum." Dedim doğruca. Dakikalar geçtikçe stresimi hakimiyet altına alamıyorum. Yekta tüm dikkatini bana verdi.

"Neyin var? Kesin üşüttün değil mi? Ben seni uyarmadım mı?" Şefkatle bana bakarken avucunu da sağ yanağımın üzerine kapattı.

"Keşke hep seni dinleseydim." Dedim gerçek bir pişmanlıkla.

Dinlememe konusunda bir şey söylemedi ve dikkatimizi şuan ki durumuma çevirdi. "Miden bulanıyor mu?"

Onu onaylamak için başımı salladım. "Biraz... Yavaştan başladı işte."

O da başını salladı ve hemen çözüm odaklı konuştu. "O zaman biz kalkalım, otele geçelim." Dedi ve aklına çok daha iyi bir fikir gelmiş gibi konuştu. "Evimize de gidebiliriz. Eşyaları hemen toplayıp geçelim, uyar mı sana?"

Ona sıkıca sarılıp hiç bırakmamak istiyorum.

"Hı-hım." Dedim sadece. Gülümsedi ve bana baktı. "Hasta olmanı hiç istemiyorum ama hastayken küçük bir kız kadar sevimli oluyorsun." Bu söylediğine dudaklarım kıvrıldı. Bugünki akşamı hiç rahat geçirememiştim, sinirli, stresli ve huzursuzdum. Bunların ucu mideme dokunduğu için vücudumla direnmeyip kendimi salıyordum.

"Şuan sadece evimize gitmeyi, rahat bir şeyler giymeyi ve senin kollarının arasında uyumayı istiyorum. Ama erken kalkmak yok." Son söylediğime ufak bir kahkaha attı. O benden erken uyansa da, sesini çıkarmadan benim uyanmamı bekliyor. O haliyle ona kıyamıyorum.

Çantamı elime aldım ve Yekta ile birlikte ayaklandık. O, durumu arkadaşlarına anlatırken ben sadece Begüm ile vedalaştım. Sarılmamız sona erdiğinde ona ufak bir tebessüm ettim. Onun duyabileceği ses tonuyla konuşmaya başladım. "Dediklerimi unutma, tamam mı çiçeğim? Dikkat et kendine, bir şeyi de kafaya takma. Özellikle salak Emre ve şu gıcık Lale'yi."

"Asıl sen dikkat et kendine, hasta olan sensin." Dedi ve yanağıma ufak bir öpücük bıraktı. Yekta yine elini belime koyduktan sonra çıkışa doğru ilerledik. Biz mekandan çıkacağımız vakitte Uraz'ın "Yekta." Diyerek seslenmesiyle olduğumuz yerde durduk.

Hayır hayır, şimdi olmasın lütfen. Bir şeyleri savunacak veya kendimi açıklayacak durumda değilim.

Yekta, karşımıza geçen Uraz'a cevap verdi. "Efendim?"

Terk Edilenler Durağı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin