'Keyifli okumalar'
*Yazar Anlatımı*
Uraz, Yekta kadar şaşırsa da yerde hızla soluk alıp veren Begüm ile gözleri kesişir kesişmez bedenini harekete geçirip genç kıza hızla ulaştı. Öncelikle saçlarını yüzünden çekti ve avuçladığı yüzünü dizlerine yasladı. "Begüm? Begüm ne oldu güzelim? Sakin ol, derin derin nefes al ver. Geçti... Geçti..." Kendi kendine birkaç defa daha kelimelerini tekrarlayıp kızı sakinleştirmeyi az da olsa başlarsa bile Begüm'ün gözyaşlarına çare olamıyordu.
"Ur...Uraz." Yüzünde ki ellerin sahibi olan kişinin yanında olup olmadığını teyit etmek istercesine onun adını dile getirmişti Begüm. "Buradayım... Buradayım."
Begüm dudaklarını ıslatıp, göz yaşlarını akıtmaya devam etse de yaşadığı olayı anlatmak isteyerek sözlerine başladı. "Geldi Uraz. Ta-takip etmiş beni. Ben... Ben, siz geldiğiniz... için açmıştım ka-kapıyı... O... O bana sal-saldırdı. Kız... Kız ba...na yardım etti. Uraz," Diyerek kaşlarını büktü Begüm. "Özür dil-dilerim."
Uraz sonuna kadar sabırla dinleyip, arkada baygın yatan pisliğe saldırmamasının tek sebebi; bileğine sıkıca yapışmış Begüm'ün yüreğini sızlattığı ağlamasıydı.
"Senin ne suçun var ki Begüm? Özür dileme benden." Bakışları nefretle arkasında kalan adama döndü ve öfkeli sesiyle mırıldandı. "Suç bu piçte."
Begüm yorgunlukla göz kapaklarını kapatırken dahi Uraz'ın bileğini bırakmamıştı. "Uraz lütfen gitme." Diye fısıldadı en sonunda.
Yekta daha fazla girişte beklememiş, kendini yere bırakan bedene doğru aceleyle koşuşturmuş ve onu hafiften sarsarak uyandırmaya çalışmıştı fakat İdil değil gözlerini açmak, ufak bir ses dahi çıkarmamıştı.
"Ne oldu burada be kızım?" Diye kendi kendine sorarken, gözleri İdil'in bedeninden ayrılmış genç kızın elinin hemen yanına düşmüş kasede ki kanla kesişmişti gözleri. Bu kanın yerde yatan Begüm'ün üvey abisi olan Serdar'ın kanı olduğunu anlaması uzun sürmedi. Dişlerini iyice birbirine geçirirken burnundan öfkeli bir şekilde soluk alıp verdi.
İdil'in sol ayak bileğinde ki bandajı fark ederken dudaklarından küçük çaplı bir küfür yayıldı etrafa ve yine kendi kendine konuştu. "Sen ne yaptın öyle? Hemde bu bilekle ha?" Oldukça şaşırmış, içinde ki öfkeden yer bulan ufak tefek hislerle harmanlanmıştı içi. İdil, anladığı kadarıyla onun kız kardeşi olarak gördüğü Begüm'ü kurtarmıştı. Üstelik ayağa kalkması bile tehlikeliyken.
İçinde kıpır kıpır bir şeyler dönüyordu. Kıza karşı içinde tuhaf adını koyamadığı bir şeyler oluşmuştu. Neler hissettiğini kendisi bile bilmiyordu ki, hislerin adını koymaya kalkışsın. Tek bildiği bu kıza karşı ikinci defa borçlanmış ve teşekkür etmesi gereken büyük bir konu vardı ortada.
Temiz yüzlü genç kızın yanaklarını usulca kuruladıktan sonra tek dizinin üzerinde durup, bir kolunu İdil'in omuzlarının altına ve diğer kolunu da bacaklarının altına yerleştirip kucağına almış olarak ayağa kalktı.
Kızın kaldığı salona ilerleyecekti ki iki gündür orada, koltukta, yattığını fark edip söylenerek kendi yatak odasına yöneldi. "İki gündür orada yatıyor. Bedeni biraz rahat etsin."
Çift kişilik derecede büyüklükte olan yatağına kızı incitmekten korkarak yatırdıktan sonra bir hasar almadığını kontrol etmeye başladı ve kızın vücudunda darbe izi olmadığını anlayıp, o pisliğin kanıyla renklenmiş parmakları fark ederek işe bu parmakları temizlemekle başlamaya karar kıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Terk Edilenler Durağı
Novela JuvenilKaybolmuş bir şehirde, gökyüzünün şehire olan isyanını dile getiren yağmurun üzerimi ıslatmasıyla sığındığım bir durakta, yara bere içinde bırakılan bir adamla bu Dünya'da yalnız kalmıştım. O günü hatırlıyorum da, üzeriyle yarışacak derecede dağılm...