Tek başıma eşyalarımın olduğu odada ne kadar oturdum bilmiyorum fakat hareketsizlikten ağrıyan bedenim ve öylece oturarak yaşanılan tartışmayı geri alamayacağımı bildiğim için yerimden kalkarak dolaba doğru ilerledim. Pantolon, tişört ve hırkamı üzerime geçirdikten sonra saçlarımı toplayarak, hazır halime son bir bakıştan sonra kilitlediğim kapıyı açtım.
Yekta'nın çıkışından sonra Uraz ve Begüm buraya gelmişti fakat ben tek kalmak isteyince çareyi kapıyı kilitlemekte bulmuştum. Uraz'ın -Yekta'ya kendisinin söylemediğine dair- açıklamasını ve Begüm'ün tüm suçun kendisinin olduğunu ve pişman olduğunu bir kere dinlemiş ve tekrara düşmemesi için yalnız kalmayı seçmiştim.
Onları kırmaktan korkuyorum. Bugün ne kadar üzülsem de onlar hayatımın bir parçası ve ben onları da kaybetmekten korkuyorum.
Ayakkabılarımı ayağıma geçirdikten sonra kapıyı araladım fakat çıkmadan önce sessizliği Uraz bozdu. "Kızılcık?" Her zaman ki gibi bana kızılcık demesi bile tebessüm etmeme yetmedi.
Bir elim kapıdayken omzumun üzerinden Uraz'a baktım. "Hava almaya çıkıyorum." Belki de uzun zaman sonra tek başıma dışarı çıkıyorum. Uraz ağır ağır başını sallarken aklında soru işaretlerinin kaldığını anladım ve gözlerim sızlarken yüzümde acı bir tebessüm oluştu. "Sormadan söyleyeyim, geri geleceğim bu sefer. Yekta sorarsa aynısını söylersin, olur mu?"
Bu saate kadar aramamış, mesaj atmamıştı. Sadece benden önce eve gelirse öğrenirdi.
Uraz bana doğru yaklaştı ve tek elini omzuma koydu. "Benim de gelmemi ister misin? Ve Begüm'ün de...Detaylıca konuşuruz."
Uraz arada kalmış olabilirdi fakat yine de bizi en çok o düşünüyordu.
"Sağ ol, bu sefer tek halletmem gerekiyor." Ona gülümsedim ve bir şey söylemesine fırsat vermeden dışarıya çıktım. Merdivenleri indim ve sonunda aylarca kaldığım şehirde tek başıma dışarı çıkarak vaktimi harcamaya başladım.
Yekta'nın, ben sevdiğim için sürekli alışveriş yaptığı pastaneyi, birlikte gittiğimiz kafeyi, Begümlerin kaldığı eve giden yolu geçtim ve bildiğim tüm sokakları geride bıraktım...
Eski yaşadığım yerde olsam doğruca babamın mezarına giderdim fakat şuan nereye gideceğimi bilmeden, adımlarımı çeken sokaklara karışarak ilerlemeye devam ettim.
İki saatimi alan yürüyüşümden sonra evimizin olduğu sokağa girdiğimde içime derin nefesler çekerek apartmana doğru ilerledim. Telefonumu yanıma almadığım gibi Yekta'dan da bu zamana kadar haber alamamıştım ve iki saatimi merak içinde geçirdikten sonra adımlarım artık onun yanına gelmek için sabırsızlaşmıştı. Umarım sabahki düşünceleri hala daha devam etmiyordur.
Apartmana girer girmez kulağıma doluşan seslerle birlikte kaşlarımı çattım ve merdivenleri hızlıca çıkarak oluşan sesin kaynağına -yani evimize- vardığımda, Yekta'nın yükselen sesinin sebebini öğrenmek için anahtarımla kapıyı açtım fakat kendi sesinden benim eve gelişim anlaşılmamıştı.
"İdil'i nasıl yalnız bırakabilirsin? Ulan, hadi ben rezilliğimden çekip gittim, utancımdan gelemedim." Diye bağırıyordu evde. Uraz'a mı yoksa Begüm'e mi bağırıyor anlamadım.
"Kardeşim, ben yalnız bırakmak istemedim. Kendisi rica etti ve onun üzerine gitmemek için sesimi çıkarmadım."
Uraz'a bağırıyormuş.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Terk Edilenler Durağı
Teen FictionKaybolmuş bir şehirde, gökyüzünün şehire olan isyanını dile getiren yağmurun üzerimi ıslatmasıyla sığındığım bir durakta, yara bere içinde bırakılan bir adamla bu Dünya'da yalnız kalmıştım. O günü hatırlıyorum da, üzeriyle yarışacak derecede dağılm...