)23(

1.8K 156 95
                                    

Selam arkadaşlar!

Normalde bölümün haftada sadece Cumartesi günleri geleceğini açıklamıştım ve bugün de bir değişiklik yaptım.

İki yakın arkadaşım da benden yeni bölüm beklerken böyle bir jest yaptım. Elimde bölüm varken neden sizi bekleteyim?

Artık elimde birkaç tane yeni bölüm varsa Cumartesi gününü beklemeyip bölümü atacağım. Bugünkü bölüm yarının niyetine olsun, yine birkaç gün sonra yeni bölümü paylaşacağım.

Yeni bölümler elimde bitene kadar böyle devam edeceğiz. Zaten ben yine size bilgi veririm bölümler bitince ve bölümlerin sadece Cumartesi günleri olacağını.

Hepinize keyifli okumalar diliyorum💗

Hep birlikte yemek masasında yerlerimize geçmiş önümüzdeki yemeği yiyorduk. Ben tabağımdaki yemekle ilgilenirken sağımda oturan Yekta kulağıma doğru eğildi. "Biraz daha o adama böyle bakarsan onun suratına yumruğumu geçirmekten çekinmem."

Yutkunarak ona döndüm. "Abine mi?" Kısık ses tonumdan bile anlaşılıyordu şaşkınlığım. Dişlerinin arasından bana cevap verdi. "Evet, o."

Dudaklarımı büktüm. "Abinin ne suçu var ki, ona bakan benim." Evet, cesaretim tavan. "O da senin bakacağın kadar yakışıklı olmasaymış. İdil, daha fazla sabrımı zorlama benim. Kızım çeksene şu bakışlarını." O çileden çıkarken bende keyifle yemeğimi yedim. Beni kırmadan önce düşünmeliydin.

"Bir sorun mu var gençler?" Harun abinin sesini duyunca yüzümde saklayamadığım gülümsememle ona döndüm ve Yekta ile aynı anda cevap verdik. Ben, "Hayır, yok." Derken, Yekta ise, "Evet, var." Demişti. İkimiz de bu soruyu abisine bakarak cevap vermiştik ve ikimizinde cevabı birbirine zıt düşerken göz göze geldik.

Gözlerinin içine bakarak -sadece onun anlayabileceği bir gülümseme vardı yüzümde- "Hayır, yok." Dedim bir kere daha. O ise oldukça ciddi ve bu tavırlarımdan gıcık olmuş bir surat ifadesiyle, "Evet, var." Diyerek kararında durdu. Tek kaşımı kaldırdım, abisini beğenmek suç değil!

"Var mı, yok mu?" Diye sordu abisi. Yekta masanın üzerindeki elini yumruk haline getirmişti. Abisine bakarken yine gülümsedim. "Hayır yok, Yekta biraz gergin sadece." Dedim ve elini gizlemek için sağ elimi, onun elinin üzerine koydum. Yekta'nın eli biraz gevşer gibi olsa da yeniden az önceki sıkı yumruğuna dönüştü.

Emir ve Hayat'ın yemeğiyle de ilgilenen Emel abla çok keyifli(!) sohbetimize katıldı. "Yardım edebileceğimiz bir şey mi?"

Boğazımı temizledim ve ayağımla Yekta'yı dürttüm. Gözlerini bir süreliğine kapattı -sanırım sabır diliyordu- ve göz kapaklarını açarak cevap verdi. "Hayır, teşekkürler."

Emel ablaya karşı oldukça kibar fakat abisine karşı öyle değil. Ben de o zaman şuan ki hal ve hareketlerime devam ederim.

"Siz nasıl tanışmıştınız?" Emel ablanın sorusu ile bir anda afalladım. Ne diyecektik ki, durakta tanıştık mı?
Bir süre masada bizden bir sessizlik oluştu, sadece Hayat'ın kendi dilinde konuştukları duyuluyordu.

"Dışarıda." Dedim.

Yekta ise, "Benim evimde." Dedi.

Ne? Senin evin mi? Kahretsin, yanlış anlaşılmaya oldukça müsait! Dişlerimi sıkarak Yekta'ya baktım, o bana bakmıyordu çünkü ne kadar kızdığımı tahmin edebiliyor.

"Nasıl yani?" Diye sordu Harun abi. İkisininde kafası oldukça karışık olduğunun farkındayım. İçime derin bir nefes çekip kendimi sakin olmaya yönlendirdim fakat oldukça gergin bir haldeydim. Yekta çok normalmiş gibi konuşmaya devam etti. "Benim evimde gördüm İdil'i. Uraz, beni eve bıraktığında İdil'de bizimleydi. Aslında bu özel bir konu." Özel kısmına bastıra bastıra söyledi.

Terk Edilenler Durağı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin