"Herkes uyansın, sabah oldu! Kime diyorum ben? Uraz! İdil! Açlıktan öleceğim ya!" Evde Begüm'ün sesi yankılanırken bulunduğum ortamın rahatlığı ve huzurluğuna kaptırmıştım kendimi fakat Begüm rahat durmuyor, evde uyanmamız için bağırıp duruyordu.
Gözlerimi açmadım fakat uykumdan biraz arınmış bir haldeydim. Uraz'ın sesi kulaklarıma geldi. "Begüm, sessiz ol güzelim. Uykumun en güzel yerindeyim!"
"Ama kahvaltı hazırladım. İdil! İdiiil!"
Seslendiğiniz İdil'e şuan da ulaşılamıyor çünkü birkaç gündür istediği o huzurda!
"Lütfen gelip kaldırma beni. Lütfen..." Kendi kendime mırıldanıyor ve asla gözlerimi açmıyorum. "İyi uyudun kızılcık. Begüm gelmeden uyanman çok iyi olur."
Bu Yekta.
Gözlerimi sonuna kadar açtım. Demek korkmadan uyumamın sebebi sensin. "Ben... Çok mu uyudum?" Sersem gibi ona bakarken, o güldü. "Bilmem, sanki birkaç gündür hiç uyumuyormuşsun gibiydi." Tabii rahat rahat uyuyamıyorum korkudan. "Çok mu beklettim seni?"
İşaret ve baş parmağının arasını küçük bir mesafeyle açtı. "Birazcık."
Keşke uyandırsaydı beni. Umarım düzgün uyumuşumdur. "Beni uyandırabilir-" Dememe kalmadan Begüm odaya daldı. Cidden daldı.
"Oha, Yekta gelmiş! Aaa İdil'de burada!" Koşa koşa geldi ve yatağa atladı. Kollarını uzanan Yekta'nın boynuna dolarken bu sahneyi şaşkınlık ve -onların arasında ki bağı bildiğimden- mutlulukla izliyordum. Yüzümde kocaman bir gülümseme oluştu. Onlar kendi aralarında sohbet ederken Begüm'ün bakışları beni buldu.
Şimdi bittim ben.
"Burada olduğunu bilmiyordum, ilk odana gitmiştim ama orada yoktun. Benden günlerce sakladığın şey bu mu yoksa?" Sus, sus, sus! Yekta'nın yanında söyleme öyle şeyler. Sende biliyorsun duygularımı.
"Düşündüğün gibi değil. Açıklayabilirim." Ellerimi de telaşla havaya kaldırmıştım. Yekta bana doğru -yani yan bir şekilde- dönerek başını eline destekleyerek bize bakıyor, Yekta ve benim aramda yatağa oturmuş olan Begüm'de gözlerini kısmış benden cevap bekliyordu.
"Açıkla."
Ne demem gerekiyor?
"Bak şimdi..." Dedim ve saçlarımı iki kulağımın arkasına sıkıştırdım. Göz ucuyla baktığımda Yekta'nın keyifle beni izlediğini fark ettim. Komik değil! "Ben her zamanki gibi kalktım. Önce seni kontrole geldim, üzerini örttüm..." Tamam buraya kadar sorun yok. Buradan sonrasını nasıl anlatacağım?
"Eee, devam et bakalım!"
"Sonra koridorda Yekta ile karşılaştım." Diyerek elimi hala daha keyfini çok fazla belli eden yanımdaki adamı gösterdim. "Sohbet ettik birazcık. Sen mi geldin falan filan derkeeenn..." Çok iyi gidiyordum bence. Yavaşça bacaklarımı örtüden çıkardım ve son derece hızlı konuştum. "Devamını hatırlamıyorum, kahveme ilaç kattı galiba!" Diyerek telaşla ayağa kalkmaya çalıştım.
Kaçmak gerekir bazen.
Ben hep kaçıyorum orası ayrı bir konu da tabi.
Tam gaz yola devam edeceğim esnada Begüm bileğimden yakalayarak beni yatağa yapıştırdı. Bu kız istediği zaman hem sevimli, hem tehlikeli, hem iyi, hem hızlı -kısacası her türlü şey- olabiliyor!
"Nereye kaçıyorsun be, otur oturduğun yerde!" Diye bağırdı. Kafamı yastığa daha da çok gömdüm ve yardım istemek için Yekta'ya baktım. Gülüşünü gizlemeye çalışıyordu. "Kusura bakma kızılcık, emir büyük yerden."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Terk Edilenler Durağı
Teen FictionKaybolmuş bir şehirde, gökyüzünün şehire olan isyanını dile getiren yağmurun üzerimi ıslatmasıyla sığındığım bir durakta, yara bere içinde bırakılan bir adamla bu Dünya'da yalnız kalmıştım. O günü hatırlıyorum da, üzeriyle yarışacak derecede dağılm...